Gürbüz ÖZALTINLI
Kürt sorununda tarafların, karşılıklı olarak bir paradigma değişikliğine gittiğinde görüş birliği var herhalde. Buna “burun sürtme” paradigması mı diyeceğiz bilmiyorum. Bildiğim bir şey varsa, çok kanlı, acılı ve otoriter bir iklimin oluştuğu. Yeni paradigmayla birlikte yeni bir gündem ve argümanlar oluşuyor. Bu argümanlar bir algı evreni yaratıyor; kamuoyu oluşturuyor ve bu etki geleceğe taşınıyor. O nedenle politikalar kadar, o politikalara ilişkin alınan tavırların, mantıki, felsefi gerekçeleri de çok önemli.
Taha Akyol bu ülkenin kanımca en ciddiye alınmayı hak eden aydınlarının içinde yer alır. 4 kasım günüHürriyet’te KCK soruşturmalarına ilişkin yazdığı makaleyi okudum. Düşüncelerimi bu yazı üstünden açıklamayı seçmemin nedeni, Sayın Akyol’u önemsemem kadar, söz konusu makalenin konuya ilişkin bir tavır alışın tüm argümanlarını barındırıyor olmasının sağladığı kolaylık.
Akyol, yazısında KCK soruşturmalarını desteklediğini açıkça belirtiyor. (Kuşkusuz kendisinden beklendiği gibi, Ersanlı ve Zarakoğlu’nun tutuklanmasına karşı oluşmuş oybirliğine katıldığı şerhini koyarak.)
Akyol, KCK soruşturmalarına ilişkin tutumunu benim özetlememle şöyle gerekçelendiriyor: Bir; KCK örgütlenmesi demokratik değildir. İki; (birincisinin de bir gerekçesi olarak) hukukun ve kamuoyunun denetimine açık bir yapı değildir. Üç: Totaliter bir yapıdır. Dört; ayaklanma ve özsavunmaya dayalı gerilla savaşının kitle içinde örgütlenmesini yapmaktadır.
Sayın Akyol ayrıca, haklı olarak MİT- PKK görüşmelerinin PKK ve KCK’yı yasal kuruluşlar haline getirmeyeceğini söylüyor.
KCK’nın totaliter, yasadışı, ayrılıkçı yanı güçlü, milliyetçi ideolojiye dayanan bir örgütlenme olduğuna benim hiçbir itirazım olamaz. PKK tarafından oluşturulmuş ve yönetiliyor olduğu da bilinen bir olgu zaten.
Benim tezim; bunların hiçbirisinin meşruiyetin ölçüsü olamayacağı. Demokratik bir siyasal rejimde, totaliter ideolojik-siyasi yapılar varolabilirler.
Ayrılıkçı fikirler yasal bir engelle karşılaşmadan siyaset sahasında kendilerine yer açabilirler.
Hukuk ve kamuoyunun denetimine açık olma ölçütüne gelince; bundan kastedilen eğer ülkede geçerli hukuk sistemini tanımamak kendi ayrı hukuki rejimini inşa etmek ise, bu durumda cari sistem hangi alanda ihlal ediliyorsa o alanda kendi yaptırımını uygular zaten. Örneğin siz; diyelim evlenmeyi, hakaret suçunun unsurlarını, askerlik işinin nasıl düzenleneceğini ayrı esaslara bağladınız. Buna göre davrandığınız anda ülke hukukunun hangi kuralını ihlal etmişseniz onun yaptırımına uğrarsınız. Evliğiniz tanınmaz, hakaretten yargılanır ve cezalandırılırsınız, asker kaçağına ne yapılıyorsa size de o yapılır. Bu bakımdan her yapı gibi KCK hukukun denetimine açıktır. Açık olmak istemese bile... Yok eğer kendi iç ilişkilerini dışa kapatıyor olmasını; otoriter hiyerarşik, totaliter bir iç evren oluşturmasını, ortadan kaldırılması için haklı gerekçeler olarak görüyorsanız, burada büyük sorun var demektir. Bu bakış açısıyla, dinî cemaat yapılarının da meşruiyetini tartışılır kılarsınız. Böyle yapıları bir demokrat olarak derinliğine eleştirmek başkadır, devletin yasal gücünün bu yapının varlığını ortadan kaldırma hakkı olduğunu söylemek çok başka.
Aslında Sayın Akyol’a (ve onun gibi düşünenlere) şunu sormak isterim: Eğer, PKK silah bırakacak olsa siz yine de “demokratik olmama, hukukun ve kamuoyunun denetimine kapalı olma, fiilen ayrılıkçılığın altyapısını oluşturma” gibi gerekçelerle KCK’nın devlet eliyle varlığına son verilmesini meşru bulur muydunuz? Hiç sanmıyorum. Demokratlık karizmanızda ciddi hasarları göze almadan bunu yapamazdınız.
Dolayısıyla sorunun demokratlık açısından bir tek kritik halkası vardır: Şiddet. Ne totalitarizmi, ne ayrılıkçılığı, ne kapalılığı... Hele ki yasa dışılık. Yasanı değiştir, ayrılıkçılık siyaseten güvenli biçimde savunulabilir olsun derler adama. Bir siyaseti haklı çıkartacağız diye, yarın o paradigmadan dönülmesini zorlaştırabilecek, demokrasiyle bağdaşmayan gerekçeler üretmek yanlıştır. Özgürlükler bahsinde yeterince sorunlu bir zihniyet dünyasına sahip toplumuz zaten.
Argüman aslında tektir: Ayaklanma ve özsavunmaya dayalı gerilla savaşının kitle içinde çalışmasını yapıyor olmak.
Ama, zaten sorun da bu değil midir? Kürt sorununda, siyasetle şiddetin iç içe geçmiş olması...
Elbette siyasetin şiddetten arındırılması gerekir. Birini kolundan tutup dağa gönderdiğini kanıtlarıyla yakaladığın insana yasayı uygulama diyen yok ki. Şiddete karşı olup olmamak tartışılamaz. Ama konumuz ilke vazetmek değil ki; konumuz, o ilkenin nasıl hayata geçirileceğini bulup çıkartmak.
Bu noktada ise siyasetin bakış açısı devreye girer. Siz; izlediğiniz siyaset hangi pencereden bakmanızı gerektiriyorsa tanımı oradan kurarsınız. Siyaseti güçlendirmeyi, müzakereyi esas almışsanız, KCK’yı PKK’nın silaha değil siyasete açılan kapısı olarak değerlendirirsiniz. “Burun sürtme” paradigmasına teslim olmuşsanız PKK ile ilişkili her yapı sizin gözünüze silaha açılan olanaklar olarak görünür.
Bu iş “güç”le bitecek diyenlerin inisiyatif aldığı görülüyor. Dolayısıyla KCK-şiddet ilişkisinin tanımını da onlar yapıyorlar şimdi.
Ben ise bu siyaseti yanlış buluyorum. Devleti bu siyasete PKK’nın çağırdığını düşünenlerdenim. Anlamsız, ahlaksız bir şiddetle sorunu yeni bir evreye sürükledi PKK. Ortadoğu’nun kirli puslu sahasında oynanan kanlı bir kumara dönüştü iş.
Demokratlığın sınırlarını zorlayan “yeni” argümanlardan çok, hakikaten sağlam bir siyasi akıla ihtiyacımız var. Sanki düne kadar bilmiyormuşuz gibi, “KCK’nın başında kim var ona bakın” deyip akademisyenini, yazarını kolundan tutup içeri mi atacağız? Neşe Düzel’e röportaj yaptı; Turgut Kazan’a savcıyı hedef gösterdi (!) diye saçma sapan davalar mı üreteceğiz? Yani; meşru- gayrı meşru demeden topyekûn savaş stratejisi üzerinden tekme tokat birbirimize mi gireceğiz?
Yoksa, siyaset yapanla müzakere; terör kullananla savaş mı diyeceğiz?
Hükümetin eski çizgisi doğruydu.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.04.2024
14.04.2024
8.04.2024
5.04.2024
25.11.2023
16.11.2023
12.11.2023
9.05.2023
7.05.2023
2.05.2023