Gürbüz ÖZALTINLI
Siyasal sorunlara ilgisi olanlar; kamuoyuna doğrudan söz söyleme imkânı bulunanlar için söylüyorum: Türkiye; en iddialı olanımızdan, en kuşkucu yaklaşanımıza kadar hepimiz için çok tuzaklı; çok karanlık; anlaşılması ve anlatılması çok zor bir ülke.
Bazı şeyleri sezersiniz; görürsünüz; bilirsiniz. Fakat esas önemli olan, gerçeğin gördüğünüz parçasının bütünün içindeki ağırlığını; yüzeyde takip edebildiklerinizin üzerindeki etkisini tam kavrayabilmektir. Zor olan budur. Çünkü Türkiye, sivil, legal, şeffaf siyasal dinamiklerle kıyaslandığında; çok daha köklü, güçlü, tayin edici kapalı dinamiklerin işlediği bir ülke. Güç mücadelelerinin bu karanlık mekanizmalarını, küresel kanallarını hakkıyla bilmeden toplam resmi anlamak hiç kolay değil. Siyaset üzerine konuşmak için, siyasal muhakeme ya da sosyolojik analiz yeteneğini aşan bir kişisel, hatta kurumsal kapasiteye ihtiyacınız var. Diyebilirim ki, etkili işleyen bir istihbarat yapısının parçası değilseniz süreçlerin gerçek yönünü ve derinliğini kavramanız çok zor.
15 Temmuz hepimizin gözüne soktu ki, Türkiye istihbaratının merkezinde duranlar bile nasıl bir ülkede yaşadığımız hakkında yeteri kadar güvenilir bir kavrayışa sahip değiller.
***
Siz bakmayın, ekranlardan, köşelerden gelen “biz söylemiştik” böbürlenmelerine. Herkesin kişisel arşivi bir tık mesafesinde. Hrant Dink’te, Roboski’de, 7 Şubat 2012 Hakan Fidan operasyonunda, Gezi’nin bir gecede tırmandırılışında, hele hele 17-25 Aralık’ta bütün gövdeleriyle ters köşeye yattılar. Haziran seçimlerinin ardından HDP destekli CHP-MHP koalisyonu için çırpındılar. Son beş altı yıldır bırakın Gülen üstünden yürütülen küresel operasyonu tehdit olarak görmeyi; ısrarla Erdoğan’ı tasfiye edecek cephenin bir müttefiki olarak değerlendirdiler Cemaati.
15 Temmuz ve sonrasında önümüze serilen gerçekler gösterdi ki, bunlar sıradan politik yanılmalar değildir. Türkiye’nin en öncelikli, en temel, en yaşamsal sorununa fahiş ölçüde kör kalan ölümcül hatalardır.
Bu pozisyonları bilerek seçenlere zaten sözüm yok. Fakat, nefretlerine esir düştükleri için, ön yargılarıyla yüzleşmekten kaçmaları yüzünden körleşenlerin söyleyecekleri tek söz “ağır biçimde yanılmışız” olmalı.
15 Temmuz öyle sıradan bir olay değil. Kütüphaneleri devirseniz, yılların tecrübesi içinden gelseniz öğrenemeyeceğiniz derinlikte sarsıcı bir ders. Hiçbir şey, o güne kadar söylediği sözlerini, iddialı sertliklerini insanın yüzüne bu kadar kuvvetli çarpamaz. Başta Erdoğan tüm iktidar aktörlerinin, medyanın ve esas olarak sıradan halkın hayatını ortaya koyarak püskürttüğü tanklar sadece orada olanların bedenini ezmedi. O güne kadar edilen iddialı sözleri, kendinden emin fikirleri de dümdüz etti.
***
Ben kendi payıma düşeni söyleyeyim.
Hakan Fidan operasyonunun hemen ardından Şubat 2012’de Taraf gazetesinde yazdığım 1) “Gücün kaynağı ve şeffaflık sorunu”, 2) “Kirli girişim ve meşru müdafaa” başlıklı yazılarla Cemaat tehdidine dikkat çekmeye başlayan… serbestiyet. com’da dershaneler sorunuyla ilgili “Hakkıyla tartışılamayan hayalet: Cemaat” yazısında, karşımızdaki yapının bir hizmet ve inanç hareketi değil iktidar mücadelesi yürüten bir örgüt olduğuna işaret eden… 17-25 Aralık’ta ise, yazdığı her yazıda onu açıkça adıyla sanıyla sızmacı, küresel bir istihbarat ve operasyon enstrümanı olarak niteleyen bir yazar olarak konuşuyorum. Bütün bu açık, net değerlendirmelerime rağmen “gerçeği gördüm” duygusu yaşayamıyorum. Bütün bu çatışmalarda seçilmiş sivil iktidarın yanında durdum, meşruiyetçiliği savundum. Fakat 15 Temmuz ve sonrasına baktığımda gördüğüm şey, tahminlerimin, siyasi okumalarımın çok daha ötesinde.
Türkiye’nin açık ara, tartışmasız en öncelikli, en hayati sorunu devletin küresel bir işgal altında oluşuymuş.
Bu sorun çözülünce diğer sorunların da kendiliğinden çözülebileceğini elbette söyleyemeyiz. Ama şunu söyleyebiliriz: Bu sorun çözülmeden bu ülkenin hiçbir sorunu çözülemez. Sorunların anası karşımızda duruyormuş.
Bir şey daha: Artık inanıyorum ki, Türkiye Erdoğan gibi etkili bir aktöre sahip olmasaydı bu kavgayı kaybederdi.
Bazıları sicillerini unutup “biz söylemiştik” demeye, yüksek perdeden siyasal akıl vermeye devam ededursun.
Ben, bu gerçeğin ne kadar hakkını verebildiğimi düşünmeyi seçiyorum.
NOT: Sadece düşünmeyi değil; denizleri, rüzgârları da sevdiğim için yazmaya ara veriyorum. Bana gösterdiği anlayış için KARAR gazetesine teşekkür ediyorum. Kader isterse yeniden buluşmak dileğiyle hoşçakalın.
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.04.2024
14.04.2024
8.04.2024
5.04.2024
25.11.2023
16.11.2023
12.11.2023
9.05.2023
7.05.2023
2.05.2023