Gürbüz ÖZALTINLI
Seçimlerden sonra, demokratlarda, AKP’nin hegemonik bir siyasete doğru evrildiği tesbiti öne çıkmaya başladı. Bu eleştirileri haklı çıkartan uygulamaları burada saymak yersiz. Asıl önemli soru, Türkiye’de alternatif siyasi müdahalenin nerede kurulabileceği sorusu.
Zülfü Dicleli, geçtiğimiz pazar günü Hertaraf sayfasında kapsamlı bir değerlendirme yazısı kaleme aldı. Okumadıysanız, öneririm. Yazı, bu hegemonik yönelime dikkat çekiyor ve buna imkân tanıyan koşulları analiz ediyordu. Dicleli, her türlü “sınırlandırıcı zihniyetin” küreselleşmenin dinamikleriyle çelişeceği ve uzun vadede kriz üreteceği öngörüsünde bulunuyordu. Fakat ben asıl, konunun işlenmesinde seçilen “geniş açı”lı yaklaşım nedeniyle, yeterince vurgulanma imkânı olmayan pasajın gözlerden kaçmasından endişe ediyorum. O pasajda Dicleli şöyle sesleniyor:“Muhafazakâr iktidar... modern yaşam kültürüne yönelik bir bastırma ve tasfiye mücadelesi sürdürüyor diye, İslam dinine ve geleneksel kültüre karşı mücadele yürütme tuzağına bu kez düşmemek gerekir.”
Dicleli’nin merkezî bir noktaya işaret ettiğini düşünüyorum. Ben bu öneriyi, Türkiye’de çoğulcu demokratik bir siyasi seçeneğin oluşabilmesi için, muhafazakâr kesimlerin desteğinin zorunluluğuna dikkat çekmek olarak anlıyorum ve çok haklı buluyorum. Söylenmesi kolay, ancak göründüğünden çok daha çetrefil bir mesele bu.
Son on yılda vesayetçi rejim çöker, inisiyatif, muhafazakârların taşıyıcılığında “genel oy”a geçerken, bir şey daha oldu. Ülke; tarihinde olmadığı kadar, kendilerini kültürel kimlikler üzerinden tanımlayan kümelere bölündü. Çok parçalı merkez sağ çöktü, İslami referansları güçlü damarın ekseninde yeni bir merkez kuruldu. “Modern yaşam kültürü”yle çatışmalı olmayan “sağ” seçmenlerin de çevresinde toplandığı yeni bir güç oluştu. Bu güç elbette sadece, topluma “muhafazakâr kültür”kodlarıyla yapılan çağrılarla şekillenmedi. Atanmışların gölgesinden bıkan halkın, demokratik temsil arayışının da; ekonomik, sosyal alanlarda merkezî ve yerel iktidarların “iyi yönetimi”nin de büyük payı var bu süreçte. Ancak, ortaya öyle bir siyasi şema çıktı ki, “muhafazakâr seçmen”in memnuniyetsiz olma durumunda yöneleceği başka kapı kalmadı. Alıştıkları iktidarı kaybeden laik kesimler, berbat bir “kültürcü siyaset”le aşırı kışkırtıldılar. Yeni merkezin etrafında toplanan geniş toplum kesimleri, kaybedenler tarafından sırf kültürel kimlikleri yüzünden ağır biçimde aşağılandılar. Bu aşağılama dili ve her türlü hukuku yok sayan ahlaktan yoksun siyaset, laiklerle muhafazakârlar arasına aşılması çok güç algı duvarları ördü. Şu soruyu sormak gerekir: Sizce, aradan geçen yıllardan sonra, AKP’yi desteklemiş olan “eski merkez sağ” seçmenler, AKP’den yeterince tatmin olmadıklarında bile, hâlâ laik sosyolojinin ana akımını temsil eden CHP’ye yönelebilirler mi? İkinci soru: Eğer yönelmezler diyorsak, buna yol açan temel faktör laiklerin “kültür savaşları” değil mi?
Bu durum, Dicleli’nin sağduyulu önerisinin önünde duran güçlükleri anlatıyor bize. CHP, “kültür savaşlarını” bırakmış, ucuz bir popülizm ve ilkel bir “millicilik”le destek aramaya başlamış gözüküyor. Bence, umutsuz bir yolda. Olanlar oldu ve CHP kirli otoriter laiklik geleneğiyle muhafazakârlara inandırıcı gelecek hiç bir hesaplaşma yapmadan “yeni” olduğunu ilan etti. Yetmezmiş gibi Silivri sözcülüğü yapıyor. Kim ciddiye alır?
Laik demokratlara gelince; bizler de, bütün süreç boyunca kültürel aşağılamayı kararlı bir dille eleştirmiş olmamızın; muhafazakârların hukukunu savunmaktan, demokratikleşmeyi desteklemekten geri durmayışımızın verdiği ehliyetle, “kültür savaşları”na girebileceğimizi düşünüyor olabiliriz. Bu elbette, hegemonik kılınmaya çalışılan muhafazakâr kültürü aşağılayarak olmayacak. Ama nasıl olacak? Sayısız tuzaklarla dolu bir “cephe” bu.
Şu soruya cevap bulmak gerekir: Muhafazakârlara makul ve meşru gelen “kültürel söylemler”le karşılaştığınızda, bunu tez elden “kültür savaşları”, ya da “muhafazakâr Kemalizm” olarak niteleyerek, anlatmaya çalıştığım duvarları aşıp muhafazakârları ikna edebilir misiniz? Yoksa, olsa olsa duvarın laik tarafında kalanlarda “bakın demokratlar da bizim dediğimiz yere geldi” tatmini yaratmaktan ileri gitmez mi bu “mücadele dili”?
İddialı sözler söylenecek bir konu değil. Ancak, AKP eleştirisinde dikkatleri “kültürel hegemonya tehdidi” üzerinde toplayan bir muhalefetin, muhafazakâr sosyolojiden destek bulabileceğini pek zannetmiyorum. Laik kesimleri aşan, muhafazakârlara da dokunan bir eleştiri dünyası inşa edilmedikçe de alternatif bir güç oluşması pek mümkün gözükmüyor. AKP, bir siyasi geleneğin kendi dışına açılmasının çarpıcı bir tecrübesini temsil ediyor. Aynı siyasi akıl işletilmedikçe; yani, katı ideolojik-kültürel duvarların “öteki” tarafına ses ulaşmadıkça, bu ülkede siyasi rekabet oluşamaz kanısındayım.
Örneğin; hükümetin Uludere karşısındaki tutumunu, “dindarlığın öngördüğü vicdan ve ahlak”la karşılaştıran seslenişin, yeni ve haklı bir muhalefet mantığını çok daha fazla yakaladığını düşünüyorum.
Bence; “dindar nesiller”, “televizyon dizileri”, “içki karşıtlığı” vb. konular üzerine çıkan tartışmada, işaret edilen en doğru nokta, toplumu tektipleştirme gayretlerinin kaçınılmaz olarak iflas edeceği gerçeğiydi.
Buna güvenmek gerekir.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.04.2024
14.04.2024
8.04.2024
5.04.2024
25.11.2023
16.11.2023
12.11.2023
9.05.2023
7.05.2023
2.05.2023