Halil BERKTAY
[1 Mart 2014] Bu hafta başka yoğunluklardan fırsat bulup Koşullar değişince (5) ile IRA/PKK, Collins/Öcalan dizimi bile bitiremedim ama, güncelliğin en basit ve dolaysız, en çok konuşulan katmanı hakkında, Cengiz Özdemir’in 27 Mart Perşembe akşamkiStüdyo360 programında araya sıkıştıramadığım iki çift lâfı artık burada söylemek farz oldu sanırım.
17 Aralık “yolsuzluk” (daha doğrusu, AKP’yi bölme ve hükümeti düşürme) operasyonu hakkında ne düşündüğüm başından beri açık. Bir. Darbe deniyor; eh, o da olabilir; ben kendi kurmaya çalıştığım sözcük dağarcığı içinde, demokraside olmaması gereken, gayrimeşru bir anormal politika yöntemi olarak nitelemeyi tercih ediyorum. İki. Aynen,Serbestiyet’e yeni katılan Berat Özipek’in, bugün ayağının tozuyla yazdığı (1 Mart:Kasetler iktidarı neden devirmez?), Gürbüz Özaltınlı’nın ise daha üç hafta önce kuvvetle savunduğu gibi (9 Şubat: Bu operasyon AKP’yi neden etkilemez?), bu “devirmeci muhalefet” girişiminin de başarısız kaldığı kanısındayım. Stüdyo360’ta anlatmaya çalıştığım üzere, Özaltınlı (ve şimdi Özipek) gibi ben de, bugünkü AKP seçmeninin tuzağı ve tezgâhı doğru okuyup nihayet partisine sahip çıkmasının tâyin edici olduğu kanısındayım. Altını çizerek nihayet, diyorum, çünkü onyıllar boyu ordu korkusu içine sinmiş olan bir taban, 27 Mayıs 1960, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat 1997 “light” darbeleri karşısında — ya da merkez sağın ana mecrasında DP ve AP’nin; merkez sağdan çıkan ayrı bir İslâmcı Millî Görüş loop’u içinde MNP’nin (1971), MSP’nin (1981), Refah’ın (1998) ve Fazilet’in (2001) kapatılması karşısında — hep sessiz durmuş, geri çekilmiş, sonradan geleneğine sandıkta sahip çıkacaksa da en azından ilk ağızda kâh Menderes, kâh Demirel, kâh Erbakan gibi liderlerinin yanında durmamış, duramamıştı. Şimdi ise duruyor ve direniyor, kuşkusuz askerî vesayetin tasfiye edilmişliğine de güvenerek. AKP mitinglerine katılım da bu doğrultuda, kamuoyu yoklamaları da. Dolayısıyla körü körüne AKP düşmanlığı açısından, 2007 ve 2011 seçimlerinden sonra bir hüsrana daha gidiyoruz sanırım.
Ama üç, bütün bunlar, bizatihî kaset, kutu ve torbalar hakkında söyleyecek bir şeyim olmadığı anlamına mı geliyor? Buna cevaplarımı da şu alt-başlıklara ayırabilirim:
(1) Bu hengâme, bu toz duman içinde bir yerlerde, gerçek yolsuzluklar mutlaka vardır. Eminim. Bu, ister kapitalist, ister sosyalist, her sosyo-ekonomik sistemin doğasında var. Yer yer hükümet ile özel sektör iç içelikleri oluşmuş; 12 yıllık bir iktidar “kendi burjuvazisi”ni şu veya bu ölçüde yaratmıştır.
(2) AKP ve hükümet liderliğinin, şimdiye kadar bu konuda, işi (elbette şaibeli duruma düşmüş bulunan) yargı süreçlerine bırakmak — bir de tabii, hakkını yemeyelim, ilgili bakanları istifa ettirmek — dışında başka herhangi bir girişimde bulunmamasını; örneğin parti-içi bir soruşturma dahi açmamasını ve bu amaçla bir komisyon bile kurmamasını; “yalan, iftira” diye bağırmaktan başka pek bir şey yapmamasını; böyle şeylere hukuken de, siyaseten de, ahlâken de göz yummayacakları konusunda gerek kamuoyuna, gerekse kendi teşkilâtına hiçbir özel mesaj vermemesini; bu doğrultuda net bir coşku, azim ve heyecan göstermemesini çok yanlış ve sakat buluyorum.
(3) Öte yandan, 17 Aralık’tan bu yana belirli aralıklarla ortaya dökülenlerin gerçekten rüşvet ve yolsuzluk “kanıtı” olup olmadığı noktasında, belki beş yıl boyunca Cemaat’in polisi ve savcılarınca adım adım hazırlanmış olmalarının ötesinde, ciddî ampirik şüphelerim mevcut.
(4) Bunlardan önemli biri, kutular ve torbalarla ilgili. Evet, bazı evlerde şahsen bana da hayli alaturka gelen tarzlarda (ayakkabı kutuları vb içinde) muhafaza edilen büyük miktar para bulundu. Evet, en son başbakan ile oğlu arasında geçen konuşmalara ait olduğuiddia edilen kasette, bu sefer para torbalarından söz ediliyor. İyi de, bütün bunlar acaba kestirmeden yolsuzluğa mı, yoksa belirli bir kültürel alışkanlığa mı işaret? Başbakan dahil hemen bütün AKP’nin içinden çıkageldiği, hali vakti yerinde, taşralı Müslüman ortamlarında, altınını-bileziğini “yastık altında” saklamaya denk düşen, onun genişletilmiş hali diyebileceğimiz böyle bir pratik var. Yanı sıra, belirli bir zekât uygulaması, veya zekât kavramına dayandırılmış bir gönüllü bağış uygulaması da var (sanki solda yok muydu; hem de ne ölçüde olduğunu kendi hayatımdan örneklerle yazdım zaten; bkz Gönüllü emeği unutanlar, 12 Kasım 2013). İkisi bir araya gelince, güvenilen ellere emanet edilen bir çeşit informel yardım sandığı oluşuyor; bir yandan habire nakit giriyor, diğer yandan haklı ve önemli görülen yerlere, diyelim kâh cami yapımına, kâh Bosna, Suriye ve Makedonya gibi dış yardım alanlarına, kâh başka sosyal dayanışma kanallarına akıtılıyor. Hedefler doğru veya yanlış; o ayrı mesele. Emanetçiler az birazını da olsa ceplerine indiriyor mudur, o da ayrı mesele. Kendileriyle aidiyetleri arasında bir sorun. Önemli olan şu ki, pre-modern veya yarı-modern Müslüman bölüşümcülüğü ve networking’inin ürünü olan böyle büyük bir kayıt-dışı dolaşım var — ve muhtemelen evlerdeki kutu ve torbalar da, bunlara dair (olmuşsa) konuşmalar da bu sosyolojik olayla ilgili. Yeri gelmişken belirteyim; kalıbımı basarım ki Cemaat de onyıllardır aynı şeyi yapıyordur (yani örneğin onların da önde gelenlerinin evleri basılsa veya yurtdışındaki okulları veya diğer yatırımlarıyla irtibat kuran kuryeleri yakalansa, pekâlâ benzer manzaralarla karşılaşılabilir). Ama o farazî örnekte de, şimdiki somut örnekte de, bunların hiçbiri, söz konusu paraların rüşvet ve yolsuzluktan sağlandığını kanıtlamaz, kanıtlamıyor.
(5) Ben bu dinleme ve kaset teknolojisinden zerrece anlamıyorum, anlamak da istemiyorum. Ama ortada dolaşan öyle komik bir Kemal Kılıçdaroğlu videosu (başbakanı tamamen aklıyor ve destekliyor) ve daha bile komik bir Devlet Bahçeli videosu (canla başla Abdullah Öcalan’ı savunuyor) var ki, bunu zevk için yapan amatörlerin dahi ne biçim montaj harikaları yaratabileceğine işaret ediyor.
(6) Öyleyse, ortaya çıkan herhangi bir kasetin içeriğinin neredeyse real time’da (“gerçek zaman” veya “şimdiki zaman”da) olması, yani her nasılsa kaydedildiği noktada hemen hemen enstantane olarak (diyelim 17 Aralık’ta kaydedildiyse en geç 18 Aralık’ta) önümüze gelmesi büyük önem taşıyor. Tuncer Köseoğlu, artık hiçbir illegal dinlemeyi kaale almayacağını yazmış (Kasetli demokrasi, 26 Şubat 2014). Doğru, başlı başına ahlâksızlık. Doğru, inanılmaz boyutlara ulaştı. Doğru, işkenceyle alınan ifadeler gibi bu illegal dinlemelerin de hiçbir hukukî delil niteliği olmamalı. Öte yandan, salt bir şeyin gerçek olup olmadığını anlamak açısından, hiç bakmam da diyemiyorum doğrusu. Onun için sınırı, Köseoğlu’ndan biraz farklı bir noktada: bekletilmiş olup olmamasında çiziyorum. Çünkü geldiğimiz yerde bekletilmiş-bekletilmişlik, hem özel bir siyasî komplo kastı, hem de yüksek derecede montaj ve manipülasyon olasılığı anlamına geliyor.
(7) Şimdi bunu, örneğin başbakan ile oğlu arasında geçtiği iddia edilen konuşmalara uygularsak, bu kasetin, olayın gerçekleştiği söylenen 17 Aralık’ta değil de 10 hafta sonra, 25 Şubat günü piyasaya çıkması, benim için tâyin edici. Bırakalım, ifadelerin zorlama sahteliğini, âdetâ “suçun bütün unsurlarıyla subut bulması” için düzenlenmişliğini, örneğin (hiç gerekmeyeceği halde) şu kadar Euro diye (muazzam) rakamlar verilmesini, ya da kaçma/kaçırma, saklama gibi itiraf niteliği taşıyan fiiller kullanılmasını. Diyelim ki konuşmalar sahici (aynen böyle cereyan etti) ve “kulak”lar da bunu hemen o gün, o saat yakaladı. Neden ânında açıklamamış, kamuoyuna ulaştırmamışlar o zaman? Hele o ilk günlerin şoku ve şaşkınlığı içinde, tam da istedikleri öldürücü darbe olmaz mıydı? Buna karşı durulamazdı gerçekten; ne başbakan kalırdı, ne hükümet — ve ne de demokratik siyaset.
Mefhumun muhalifinden gidelim. Bunu yapmadılarsa tek bir nedeni var: o sırada ellerinde olmadığı, yani aslında böyle bir “gerçek zaman” kaseti olmadığı, yani aslında üç dört hafta sonra duruma bakıp kendileri açısından işlerin pek iyi gitmediğine ve yeni yeni malzemeler imal etmeleri gerektiğine karar verdikleri, bunun için de belki bağış veya zekât paralarına ilişkin bazı olası konuşma fragmanlarını bağlam dışı kullanarak “muahhar” bir montaj yaptıkları için.
Hiç olmazsa tarihçiler, bazı “kaynak”ların “birincil” diye sunulması ama sonra “muahhar” çıkmasındaki problemi anlar umuyorum.
Yazarlar
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları

























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024