Hasan Bülent KAHRAMAN
Herkesin kafasında aynı soru var, itiraf edelim: ordu bir daha darbeye teşebbüs eder mi?
Çekinecek bir şey yok bu soruda; öyle olması gerekirken Türkiye tarihinde darbebir tabu değildir. Filli olanların yanına girişimleri koyunca neredeyse sayısız defa başvurulmuş bir "yöntem" darbe. 1980 sonrasında her on yılda bir darbe girişiminde bulunmak kimilerine saçma gelmeye başlamıştı, artık olmaz deniyordu. 12 Eylül'e ve 27 Mayıs'a benzemediği, doğrudan şiddete dayanmadığı için 28 Şubat darbe kabul edilmiyordu ki, askerler, bizzat kendileri onu post modern darbe diye adlandırdılar. Ama darbeydi elbette. Ondan tam on yıl sonra 2007'de de darbe girişiminde bulunuldu ve pazartesi günü belirttiğim gibi AK Parti'nin seçimlerde oyunu artırmasını bir an için bir yana bırakırsanız çok da "başarılıydı."
Peki, deniyor, bundan sonra?
Benim iki cevabım var, ikisi de bellidir, teker teker açıklayayım.
Asker savaş muhakemesiyle düşünür. Maksadı kazanmaktır. Zaferdir. Bu da güzel bir şeydir. Savaşı ikiye böler asker; muharebeler ve onların mecmuu olansavaşın kendisi. Muharebeleri kaybedebilir. Önemli de olsa önemsemez. Büyük hesabı savaşı kazanmak üstünedir. Satrançta veziri verip mat yapmak gibi bir yoldur bu. Eğer Türkiye'deki darbeleri hazırlayan koşullar ve onların dayanağı olan sistem göz önüne alınırsa, dikkatle incelenirse, darbeye teşebbüs eden askerin nedenleri bellidir, çeşitleri, türleri olabilir ama aslı ortadadır: iktidar.
O mantığı sürdürmeleri halinde bugün kendilerini mevzi ve muharebe yitirmişsayabilirler; ama savaşı kazanma imkân, ihtimal ve iradesini de bir o kadar canlı, diri, mümkün görebilirler. Bugünkü komuta kademelerinde, askeri okul öğrencileri arasında, belli bir kesim aydınla kurdukları ittifakta bu algının, değerlendirmenin tamamen değiştiği hakkında kim somut, elle tutulur bir neden gösterebilir? Niyet ve beklenti askerin demokratik yapı içinde bulunması gereken noktaya çekilmesidir ama mevcut pozisyon o mudur, bilmiyorum. Öyle olmasını diliyorum.
İkincisi, dış politika oluşumuyla askerin pozisyonu arasındaki ilintidir. Şöyle açıklayayım...
1960 sonrasında asker kışlasına hiç dönmediği gibi kendisini sisteme alabildiğine yerleştirmiş, onun kontrol mekanizmalarını eline geçirmiştir. Buna mukabil, 1971'deki 12 Mart muhtırasından sonra, "bununla memleket yönetilmez" diyen Demirel'le birlikte istediği yönde değiştirmeyi başarmıştır. (Orada da bir yanlışa düşmüştür ama başka bir yazının konusudur...) Buna mukabil (Talat Aydemir vakasında İnönü'nün çok farklı gerekçelerle gösterdiği tepki bir yana) Ecevit ve CHP'nin tarihinde ilk ve son kez sert çıkış ve tutumuyla 1973 seçimlerinde büyük ölçüde mağlup olmuş ve gerilemiştir. Ancak Demirel'in verdiği destekle direncini koruyabilmiştir.
Askerin o mağlubiyetten sıyrılması Kıbrıs çıkarmasından sonradır. O hamleyle birlikte asker yeniden yönetime dönmüş, kilitlerin anahtarlarını ele geçirmiş ve dilediği gibi kullanmaya başlamıştır. Bu da gene askere dilediği her şeyi veren MC hükümetleri aracılığıyladır ama esas olan bir dış politika hamlesinin asker kanadını güçlendirmesidir.
Bu tarihsel girizgâhın nedeni bugünkü durumu aydınlatmak, anlamaktır. Öteden beri yazıyorum; OD politikası Türkiye bakımından hayatidir. İsrail'le ilişkileri çok kötüleşmiş, Suriye'de beklentilerine henüz kavuşamamış, İran'la alakası yeniden çok bozulmaya yüz tutmuş, Irak'ta ABD'nin meydana getirdiği askeri boşluğu gene askeri yoldan doldurmaya aday olmuş bir Türkiye'de askerleri o demokratik çizgi dediğimiz noktada tutmak çok zor olacaktır.
Buna bir de Kürt meselesini ekleyelim. GD'da bugün de sürüyor savaş. Böyle bir durumda askerin her şeye rağmen etkinliği, gücü, iddiası gerilemiştir demek zor. Türkiye tarihi ve deneyimi askerin askeri fonksiyonunu siyasileştirme maharetinin tarihidir. Kıbrıs örneğini verdim, şunu da ekleyeyim. 1980 sonrasında darbe için 10 yıldan çok beklemişse askerler, bir nedeni darbe koşullarının 1990'lara kadar kesintisiz devamı, asıl nedeni ise 1993'ten itibaren gene GD nedeniyle iktidara her istediğini yaptırmasıdır. Şimdi GD'da ve OD'da sorunlar düğüm düğüm bir hale gelmişken askerin pozisyonu başlı başına üstünde düşünülecek bir konudur.
Değil midir
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.05.2025
5.05.2025
6.03.2025
26.02.2025
13.02.2025
6.01.2025
18.11.2024
31.10.2024
23.10.2024
8.10.2024