İbrahim SEDİYANİ
Yaşadığımız topraklarda 1923 yılında İttihat Terakki olanlarca “Türkiye Cumhuriyeti” adıyla yeni bir devlet kurulunca, bu devletin zihniyeti olan Kemalist rejim, “iki temel fobi” üzerine bina edilmişti: İslam düşmanlığı ve Kürt düşmanlığı.
Dolayısıyla, yeni kurulan rejime karşı iki muhalif güç belirdi: İslamcılar veKürtçüler.
İslamcılar ve Kürtçüler, yeni rejimin kurulduğu günlerden başlayarak, devlete karşı onlarca ayaklanma, kıyâm, isyan hareketleri gerçekleştirdiler, doğal ve haklı olarak. Bu isyanların bir kısmı “İslamcı”, bir kısmı “Kürtçü”, önemli bir kısmı ve hatta en büyüğü olan Şeyh Said Kıyâmı da her ikisini bünyesinde barındıran “İslamcı – Kürtçü” bir ayaklanmaydı.
Kemalist rejim, nerdeyse ilk 60 yılında, yani 1980’lere ve 90’lara dek, bu iki “düşman”ıyla mücadele etti. Kemalist rejim, birini “gericilik” birini de “bölücülük”olarak adlandırdı ve ikisini de tamamen ortadan kaldırmak istedi. İslamcılık veKürtçülük fikriyatına ve hareketine karşı 60 – 70 yıl boyunca mücadele eden Kemalist rejim, ikisini de yok edemedi.
Onları ortadan kaldıramayan Kemalist rejim, değişik bir strateji belirledi ve farklı bir yöntem izleyerek her ikisine karşı da mutlak bir zafer kazandı: Onları kendine benzetti. Yani Kemalizm’in bu iki düşmanını yok edemeyince, her ikisini de “Kemalistleştirerek” etkisiz hale getirdi.
Onyıllar boyunca darağaçlarıyla, süngüyle, zor ve baskı ile, hatta en korkunç katliâmlar yaparak yine de yok edemediği ve tehlike olmaktan çıkaramadığı İslamî ve Kürdî muhalefeti, her ikisini de “Kemalistleştirerek” yok etmiş, en azından “tehlike” olmaktan çıkarmıştır.
Hem İslamcılık hem Kürtçülük, her ikisi de “Kemalistleştirildiği için”, bugün itibariyle Kemalizm için “tehlike” olmaktan çıkmışlardır.
Nitekim 20. yy’ın başında kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde 80 yıl boyunca Kemalistler’den her türlü zûlmü ve baskıyı gören İslamcılar, 21. yy’ın başında iktidar olduktan sonra, aynı zûlmü bu kez onlar Kemalistler’e ve ülkedeki diğer kesimlere yaptılar. Üstelik, aynı yöntem, aynı dil ve aynı argümanlarla. Kemalist rejimin 1925’te çıkardığı “Taqrîr-i Sükûn” kanununa benzer baskı, susturma ve sindirme operasyonlarını, onları örnek alırcasına muhalif medya üzerinde uyguluyorlar. Hükûmetin baskı ve zûlümlerini, hatta sadece yanlışlarını bile eleştiren gazete ve televizyonlar, ancak faşist rejimlerde rastlanan yöntemlerle susturuluyor. “Öteki” olana yönelik iftira, çamur ve karalamalar, geçmişte iktidar olan Kemalistler’in yaptıklarının – biraz daha ahlâksızca ve içine “dîn” sosu da karıştırıldığı için daha da utanç verici – bir taklidi sadece.
Beri yandan, “Kürt muhalefeti” olarak adlandırılan cenahta da, benzer kirliliğin tüm lekelerini görmek mümkün. “Kürt medyası” olarak adlandırılan ve örgüt / parti çizgisinde yayın yapan medyadaki yalan, dezenformasyon, şahısları ve kurumları hedef gösterme, olayları çarpıtma, olduğu gibi 1925’lerin Kemalist devlet medyası. Türk basınını “tek sesli” olmakla suçlarlar ama kendileri, en ufak bir farklı sese bile tahammül etmez, sesin sahibine yönelik her türlü çirkin iftira, karalama ve “itibarını zedeleme” kampanyası yürütürler. “Faşist” olarak niteledikleri Türk devletinin “farklı renklere tahammül etmediğini” söyleyen Kürt örgütünün, hakimiyet kurduğu yerlerde bırakın farklı renkleri, “aynı rengin farklı tonlarına” dahi tahammülü yoktur. Türk devletini ve medyasını “eleştiriye kapalı” olmakla suçlarlar ancak, kendilerinde “eleştiri kültürü” denen bir kültürün dahi var olmadığını görmezler veya kabul etmek istemezler.
Bugün Türkiye’de gerek İslamcı hareketin gerekse Kürt hareketinin, hem davranış biçimi, hem ahlâkı ve hem de terminolojisi, geçmişteki Kemalist zihniyetin şırınga edilmiş halidir, ne yazık ki.
Bu dönüşümün bir neticesi olarak, bugün itibariyle Türkiye’de ne İslamcı hareketin bir “İslam Devrimi” gerçekleştirme hedefi vardır, ne de Kürt hareketinin bir“Kürdistan” kurma gayesi vardır.
1923’ten bu yana laik devleti yıkıp “İslam Devrimi” gerçekleştirmek için mücadele eden İslamcı camiâ, bugün itibariyle o laik devletin en büyük koruyucuları olmuşlardır. Kemalistler’in kendisinden bile daha koyu “devletçi” oldular. 1923’ten bu yana Türk devletine karşı bir “Kürdistan Devleti” kurmak için mücadele eden Kürt hareketi ise, bugün itibariyle o Türk devletinin çatısı altına girerek “Türkiyelileşme” hedefini ilke edinmiştir. Dahası, halen Kürt devleti isteyenlere karşı, daha önce Kemalistler’in kendilerine söylediği aşağılayıcı söz olan “ilkel millîyetçi” sözüyle hakaret etmektedirler.
Daha önce İslamcılar’a “vatan haini” deniyordu; bugün ise İslamcılar bize “vatan haini” diyor. Daha önce Kürtçüler’e “ilkel millîyetçi” deniyordu, bugün ise Kürtçüler bize “ilkel millîyetçi” diyor.
Bugün itibariyle “toplum olarak” içinde bulunduğumuz “ahval ve şerait” ne yazık ki budur: İslamî hiçbir gayesi olmayan İslamcılık ve Kürdistanî hiçbir gayesi olmayan Kürtçülük.
İslamcı muhalefet İslamî iddiâlarının tamamından vazgeçmiş, “devletçileşmiştir”. Kürt muhalefeti de Kürdistanî iddiâlarının tamamından vazgeçmiş, “Türkiyelileşmiştir”.
Onyıllardır “Laik devlet yıkılacak elbet” diyen İslamcı hareketin bugün itibariyle ifâ ettiği görev, o laik devleti iç ve dış tehditlere karşı korumak. Onyıllardır “Kürdistan devleti kurulacak elbet” diyen Kürt hareketinin ise bugün itibariyle ifâ ettiği görev, Kürt devletinin kurulmasını engelleyip “Türkiyelileşme”yi gerçekleştirmek.
Bugün itibariyle Türkiye’deki İslamcı hareketin müttefiği ABD, düşmanlık ettiği iseİran ve Hizbullah. Kürt hareketinin ise müttefiği Kemalist Türk Solu, düşmanlık ettiğiBarzanî ve Kürdistan.
Kemalizm’in daha kuruluş aşamasında “iki iç düşman” olarak belirlediği İslamcılıkve Kürtçülük, bugün itibariyle Kemalizm’i ayakta tutan ve yaşatan iki temel güç durumundadırlar.
Kemalizm için bundan daha büyük bir başarı olabilir mi?
Âşık Sediyanî der ki:
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Fenike Kızı Yelizabel
12.11.2018 - Kürtler Ne Oy Verdi?
25.04.2017 - Devlet % 51 – Millet % 49
19.04.2017 - Darbelerin panzehiri demokrasidir
25.07.2016 - Avrupa Kupası’nı Bir Kürt Hangi Duygularla İzler?
22.06.2016 - Avrupa Kupası’na da ‘kan testi’ ister misiniz?
10.06.2016 - Dürümlü (Bakavs)
23.05.2016 - Erdem, Faile Değil Fiile Bakarak Tavır Belirlemektir
21.04.2016 - Türkiye Myanmar’laşıyor mu?
18.04.2016 - Cahiliye Toplumunda Erdemli Kalabilmek
15.04.2016
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları














































































Ad Soyad Giriniz...
iyi ben dediklerinizin ters mantığını kurayım..bugün ki pkk-akp ittifakında akp küresel ittihatçılığın-toplum mühendiliğinin taşeronudur..sonuçta bu çıkar sizin diyalektiğinizle! Burjuva devrimiymiş..pöh..esnaf gerçek orta direk,gerçek burjuva adayı ! (yani marxist olmadığım halde marxist düşünürsek!) ekonomik dar boğazın içinde ,Arap ülkeleri birbirine girmiş vaziyette siz burjuva devriminden bahsediyorsunuz..Peki kim dayatıyor bu burjuva devrimini!?halkların tabanı mı? yoksa Abd de eğitim almış islamcılktan devşirilmiş abd li olmuş başa güya demokrasi yolu ile getirilen bir takım tipler mi? her marxist gibi,leninist gibi sizin diyalektiğiniz de yanlış,ha doğru olan leninizmin ters yüz edilmiş şekli sizin düşünceleriniz..zaten diyalektik denilen ucube düşüncenin kensi de yanlıştır..bunların hepsi palavra küresel gücün kendi milliyetçiliğinde dayatması o kadar...