İbrahim SEDİYANİ
Fenike Kızı Yelizabel
12.11.2018
1260
Lilith dedi: “Kazanacağım, kesin.”
Âdem dedi: “Kaybedeceğim, kesin.”
Havva dedi: “Ya kazanırım ya kaybederim.”
Hayat Havva ile devam etti…
Ömrümün sonbaharında sarı bir yaprak gibi beklerken ölümümü
bir el kaldırdı beni düştüğüm yerden
ve ab-ı hayat üfledi yeşili kaybolmuş rûhuma
su sesi geliyordu yeniden gülümseyen yüzüme vuran rüzgârdan
ürkek bir ceylanın korku dolu yüreğinde ısıtıyordum avuçlarımı
bir kelebek kanat çırptı doğanın yazdığı şiirin en güzel mısrâlarına
lapa lapa kar yağıyordu onikibin yıllık tarihin üstüne
attığım her adımda başka bir medeniyet çığlık atıyordu ayaklarımın altında
ve dağlar, omuzlarına kutsal kitap yüklenmiş gibi çökmüşlerdi
çocukken ezberlediğim şarkıları söyleyerek akıyordu gümüş ırmaklar
alfabedeki tüm sessiz harfleri okuyabiliyordu ormandaki yaşlı ağaç
bir Hitit dûâsı okudum, bir de Sümer ilahîsi
Tanrı buyurdu: “Biliyorum bana küstün,
ama sanma ki seni unuttum ve sahipsiz bıraktım.”
Mor elbise giymiş Fenikeli bir kıza kaptırdım gönlümü
tam da gerçek sandığım sahte bir rüyâdan uyandığım gün
Dedim: “Sen ey, Fenike kızı Yelizabel! Elimi tutar mısın?”
Dedi: “Evet.”
Dedim: “Sen ey, Akdeniz havzasının en güzel kızı! Bana varır mısın?”
Dedi: “Evet.”
Ey aşk, sen nelere kadirsin?..
Âdem babamıza haber verin
beni yasak ağaca götürsün
dallarında asılı geri kalan tüm elmaları ben yiyeceğim.
Bir düş kurdum, tan vakti kalkarken sahura
coğrafyalar bağrına sakladı gecenin karanlığıyla paylaştığım sırlarımı
yağan yağmur altında ıslandılar senin için biriktirdiğim sevgi sözcükleri
çocukların iki memesi arasında yaprak açtılar toprağa diktiğim fidanlar
üç karınca birden paylaşıyordu yeşil bir yaprağın üzerindeki tek damla suyu
yıldızlar yol gösteriyordu Herkül’ün direklerinin arasına yelken açan gemilere
bir meyvâ kopardım kader ağacının henüz olgunlaşmamış dalından
kalabalıklar gösteri yapıyordu geceleri üşüdüğüm şehirlerin meydanlarında
korkmuyordum ama artık ben, sen vardın diye
yirmidokuz ülke, altı kitap ve on cilt seyahatname yükleyerek sırtıma
yüksek bir dağın zirvesine çıkmaya çalıştım
ben yürüdükçe daha da büyüyordu sanki koca dağ
ben yükseldikçe uzaklaşıyordu zirvesi benden
bir dağ ki, heybetli mi heybetli
bir dağ ki, aman da aman, büyük mü büyük
bir yamacı Kafkasya, hüzün ve gözyaşı taşır Adiğe sürgününe
bir yamacı Trakya, sevdâ türküleri taşır Tuna boyundaki kavimlerin diline
bir yamacı Kapadokya, günışığı ve gökmavisi taşır ellibin kişilik yeraltı şehirlerine
bir yamacı Mezopotamya, sesli harfler taşır köylerin haritadan silinen isimlerine
korkmuyordum ama artık, çünkü sen vardın
ne Kartaca takmıştım ne de Kommagenê
gönül kapımı açtım sana, Bab’el- Mendeb gibi
kollarımı açtım sana, ey Fenike kızı Yelizabel
gel sarıl bana
sağ kolum bilim, sol kolum sanat
bunlarla besleyeceğim seni
ve bu ikisinden başka da hiçbir şey vaad etmiyorum sana.
Hayatın anlamını düşünerek yol alırken karanlık bir meçhule doğru
gözlerimde hüzün, kalbimde kırgınlık arşınlarken gücü tükenmiş adımlarımı
bir yeraltı şehri keşfettim Batman Çayı’nın kenarında
topraktan yapılmış piramitlerin altında
gidip gezmek istedim o şehrin sokaklarında
evlerine misafir olmak istedim toprak altında kalmış medeniyetin
bir şehir ki, kadim mi kadim
bir şehir ki, aman da aman, büyük mü büyük
bir mahallesi Şuruppak, taş tabletlere çivi çakıyorlardı bilge erkekler
bir mahallesi Hattuşaş, buğday ekerek tarım yapıyorlardı elleri nasırlı çiftçiler
bir mahallesi Sayda, mor renkli kumaşlar dikiyorlardı hünerli terziler
bir mahallesi Vaşşuganni, sacda ekmek pişiriyorlardı şiir kokulu kadınlar
evlerine konuk oldum insanların gizemli yeraltı şehrinde
çay ve kek ikrâm ettiler bana dut ağacından yapılmış tepsilerde
ama saklı gerçekleri göstermediler
gizlediler
“ilim bildiklerindir, hikmet ise saklı olan”
dedi ak sakallı yaşlı bir bilge buram buram tüten çayından bir yudum alarak
ama hepsi orda, biliyorum, hepsi orda
Ahura Mazda’nın unutulmuş buyrukları
Mani’nin hümanist öğretileri
Kutsal Ahit Sandığı
ölümsüzlük iksirini taşıyan ıhlamur ağacı
kayıp Nasıra, unutulan Petra, yakılan İskenderiye
hepsi orda
kadın peygamberlere inen vahiyler
Deborah’ın, Miryam’ın, Nadya’nın, Hulda’nın anaerkil şeriâtı
Hatice’nin yarım kalan devrimi
biliyorum hepsi orda
erken ölümler, ahhh, erken gelen ölüm
Ortadoğu’nun tam değişecekken artık hiç değişmeyecek olan acınası kaderi
korkmuyordum ama artık ben, sen vardın diye
sen tuttun ya ellerimden, Fenike kızı Yelizabel
başını koydun ya göğsüme
okşadım ya ipek saçlarını
ey sanat ve edebiyat kokan kadınım
korkmuyordum.
Ne Nûh’un tufanı, ne de İbrahim’in evreni sorgulaması
gerçek sandığım sahte bir rüyâdan uyandığımda başlamıştı yeni hayatım
birbirlerine selam veriyorlardı yeryüzündeki tüm hayvanlar
güzelliğine iltifat ettim yanından geçtiğim her ağacın
elinden tutup kaldırdım acımasızca yerlere indirilmiş bir haysiyetin
altı aylık bir bebeği öptüm çenesi ile alt dudağı arasındaki en tatlı yerinden
bütün dînlerin tapınaklarını besliyordu abdest aldığım çeşmenin suyu
melekler ekmek bıraktılar her öğün tek başıma oturduğum sofraya
yüzyirmidörtbin peygamber ortak oldu her Ramazan yalnız yediğim iftarlara
parmağımla kadim bir ülkenin haritasını çizdim ellerimden tutan kadının avuçlarına
bir dut ağacının gölgesinde okudum kendisine Apaçi kadını Oşinna’nın sözlerini
yağan yağmur altında ıslandı birbirimize verdiğimiz namus ve şeref sözü
büyük bir ateş yakıldı okyanusun altında onbinlerce yıldır üşüyen kayıp kıtada
kadınlar ve erkekler elele tutuşup halay çekiyordu denizin altında
gençler sevdikleri cümlelerin altını çiziyordu suya yazdığım makalelerin
mor elbise giymiş Fenikeli bir kıza kaptırdım gönlümü
çocuklara okuma – yazma öğretiyordu bir köy okulunda
seni tanıdım ya, Fenike kızı Yelizabel
baktığım her nehir Yeşilırmak, gördüğüm her şehir İsfahan
sevdim ya hani seni, kadınım
sevmişim ya seni
kıldığım her namaz akşamın üçüncü rekâtı.
Yüce Yaratıcı, yaratıcı kullarını sever…
İnsanı yaratan Allah,
yarattığı insandan bir tek şey istemektedir aslında:
Kendini yeniden yaratmasını.
SEDİYANİ HABER
11 KASIM 2018

Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.11.2018
25.04.2017
19.04.2017
25.07.2016
22.06.2016
10.06.2016
23.05.2016
21.04.2016
18.04.2016
15.04.2016