Kurtuluş TAYİZ
Türk siyaseti 15. yılında 28 Şubat müdahalesini tartışırken Kürt siyasetinin gündemi bambaşkaydı. Bu tartışmalara neredeyse hiç girmediler. Kendi özel gündemleriyle sınırlı kaldılar. BDP’li tutuklu vekillerin başlattığı, diğer vekil ve belediye başkanlarının da destek verdiği açlık grevi ile 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ve 21 Mart Newroz hazırlıkları, Kürt hareketinin enerjisini verdiği temel konular oldu.
Ancak yine de bu meşguliyetler, Kürt siyasetinin 28 Şubat tartışmalarının dışında kalmasını pek haklı çıkarmıyor. Kürt siyasetçiler 28 Şubat’ı kendilerinin dışında cereyan eden bir kavga olarak görüyorlar. Değerlendirmeleri şöyle: “28 Şubat asker ile İslamcılar arasındaki bir kavga, bu, iki taraf arasındaki iktidar savaşı ve biz bunun tarafı değiliz.”
Bürokrasi ve devlet aygıtını tartışıyorsak kuşkusuz “iktidar savaşının” varlığı yadsınamaz. Ancak Türkiye’nin demokratikleşmesi bu “iktidar savaşı”ndan bağımsız bir etkinlik değildir.Demokratikleşme süreci toplumdaki değişik çıkar gruplarının sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik beklentilerinin karşılanmasını da içerir. “iktidar savaşı” denilerek, Türkiye’ye sırtını dönmek, Kürt siyaseti için doğru bir tutum değil.
Türk siyaseti kadar demokratik Kürt hareketi de 28 Şubat’la hesaplaşmak zorunda. Zira 28 Şubat, sadece toplumun mütedeyyin kesimlerini hedef alan bir darbe değildi, toplumun tüm kesimlerini etkileyen bir harekâttı. Ülkenin, vesayet rejimine göre topyekûn reorganizasyonunu öngörüyordu. Adına “post-modern darbe” denen bu darbe süreci hazırlanırken Kürtlerin silahlı ve demokratik muhalefeti de gözardı edilmemiş, “kuvvetler hesabı” içinde Kürtler de ayrı bir “unsur” olarak oyuna dahil edilmişti.
Kürt siyasetçilerin 28 Şubat’ın “dışında” olduklarını düşünmeleri bu açıdan çok yanlış. Kürt siyasetçiler arasında “olağan” görünen bu düşünce biçimi, Kürt hareketinin 28 Şubat’ı planlayıp harekete geçirenler tarafından “tarafsız” bir pozisyona itildikleri gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Generaller 28 Şubat’ta en önemli hamleyi, Kürt sorunu üzerinden yaptı. Türkiye’nin Ulusal Güvenlik Stratejisi’nde radikal bir değişiklikle iç tehdit sıralaması değiştirildi; listenin birinci sırasında olan PKK -binlerce silahlı üyesiyle gerilla savaşı veren, Kürtler arasında taban bulan, Batı’da ve Türkiye‘de destekçisi olan bir örgüt- öncelikli tehdit olmaktan çıkarıldı, yerine hayali bir tehdit olarak “irtica” konuldu. Asker, demokratik Kürt muhalefetini PKK üzerinden 28 Şubat’a eklemlemeye çalıştı. Bunu ne kadar başarabildikleri elbette tartışılır ama, bu durum bile, Kürt hareketinin kendi siyasal pozisyonunu 28 Şubat’ın “dışında” bir yerde tarif edemeyeceğini gösteriyor.
Kürt hareketinin kendisini 28 Şubat sürecinin “dışında” ve “tarafsız” bir yerde görüyor olması eski bir “alışkanlık”tan kaynaklanıyor olabilir. İslamcılar ile asker ve laik elitler arasında 28 Şubat’ta darbeye dönüşen iktidar savaşının değişen koşullarda devam ettiğini düşünüyorlar. Ki konuştuğum pek çok Kürt siyasetçi de aşağı yukarı bunları söylüyor. Ancak bu bakış açısı gerçeğin çok sınırlı bir yanını gösteriyor. Resmin bütününü görmemizi engelliyor. “Tarafsızlık” hali, 28 Şubat generallerinin Kürt hareketini gerçekte görmek istediği yerdi ve orası pek de “tarafsız” bir yer sayılmaz.
Kürt siyasetinin bu koşullarda 28 Şubat’la hesaplaşması kolay değil. Baskı altındalar ve ayrıca silahlar hâlâ devrede. Silahlar sustuğunda, siyaset alanı çoğulcu bir kimlik kazandığında ancak geçmişle hesaplaşma yaşanabilir.
Ne var ki silahların devreden çıkması bir yana Kürt hareketinde şimdi de kanlı bir bahar beklentisi yaşanıyor. Kuşkusuz zayıf da olsa BDP lideri ve önde gelen bazı Kürt siyasetçiler silahların susmasını ve müzakerelere yeniden başlanılmasını öneriyorlar. Ancak silahlı muhalefetin başını çeken Kandil, Avrupa ve BDP içindeki önemli bir kesim önümüzdeki bahar aylarında “kanlı bir rövanş” peşinde koşuyor. Bu kanlı rövanş arzusunu ise örgütün üst üste verdiği kayıplar ateşledi. Gururu incinen ve biraz da itibar kaybı yaşayan örgüt, baharda kanlı saldırılarla rövanşı alıp sarsılan otoritesini yeniden kurmayı umuyor. Kandil’i etkisi altına alan bu ölümcül duygusallığın, örgütü daha büyük kayıplara ve yıkıma sürükleyeceği muhakkak. Demokratik Kürt muhalefetinin normalde bu gerçeği görüp, önüne geçmesi beklenir. Fakat sağduyudan yoksun bazı önemli isimler, “baharda büyük savaş geliyor” diyerek, Kürtleri ajite etmeye çalışıyor. Yazık. Silah, daha fazla kan ve daha fazla gözyaşı demek. Bu vahşetin kazananı yok. Dileğim Kürt baharına kan bulaşmaması.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.05.2019
10.05.2019
1.05.2019
22.04.2019
19.04.2019
17.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
11.04.2019
8.02.2019