Lale KEMAL
Japon teknisyenler, Fukushima Nükleer Santra-li’nde tsunaminin tetiklediği nükleer santral kazasında, önceliği, zarar gören tesisleri doğru yöntemlerle korumak yerine insanların kurtarılmasına verdikleri için çok eleştirildiler, işlerinden oldular.
Peki, Rusya’nın, Mersin Akkuyu’da inşa edeceği Türkiye’nin ilk nükleer enerji santralinde arzu edilmese de meydana gelebilecek bir olası kazada, Rus uzmanlar tesislerin mi yoksa insanların mı kurtarılmasına öncelik verecekler? Akkuyu’daki santralde, kontrol Rusya’nın mı yoksa Türkiye’nin mi elinde olacak? Türkiye Atom Enerjisi Kurumu TAEK’in, düzenleyici bir kurul olmanın yanısıra projenin uygulanmasından ve denetiminden de sorumlu olacak olması, projenin şeffaflığı ve güvenliği üzerine perde örtmüyor mu?
Tüm bu ve diğer sorular, İstanbul’da, hafta başında düzenlenen 3 gün süreli “Ortadoğu’da Kitle İmha Silahları ve Nükleer Enerji, Ortadoğu’lu Gazetecilerin Eğitimi,” konulu çalıştayda cevabı aranan sorular arasındaydı.
Amerikan Sanat ve Bilimler Akademisi, CNS ve Stanley Foundation adlı düşünce kuruluşları ile Okan Üniversitesi tarafından ortaklaşa düzenlenen bu çalıştay, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu IAEA, Arap Atom Enerjisi Kurumu yetkilileri, Amerikan Dışişleri Bakanlığı’ndan kimyasal silahların yayılmasının önlenmesine dair uzmanlar ve konuya kafa yoran pek çok yabancı bilim adamı ve bölge gazetecilerini biraraya getirdi.
NÜKLEER ENERJİ SANTRALİ, NÜKLEER SİLAHLANMAYI TETİKLER Mİ?
Çalıştayda işlenen ana tema, yukarıda başlığından da anlaşılacağı üzere, özellikle İran’ın nükleer enerji santralleri kurma adı altında aslında nükleer silah geliştirdiği ya da geliştirmekte olduğu kaygısından hareketle son yıllarda bölge ülkelerinin nükleer enerji santralleri yapımına ağırlık veriyor olmaları ve bu çalışmaların, Ortadoğu bölgesinde ileride bir nükleer silahlanma yarışını da tetikleyip tetiklemeyeceği idi. Bölgede cirit atan radikal dinci terör örgütlerinin, nükleer silah edinim tehlikesi de işlenen konular arasındaydı. Çalıştayda ele alınan bu konulara bir sonraki yazımda detaylı olarak değineceğim.
Çalıştay konumuzun odağında nükleer enerji santralleri olunca ister istemez Türkiye’nin, onlarca yıl sürüncemede kaldıktan sonra nihayetinde içinde bulunduğumuz 21’inci yüzyılda ilk santralini, Rusya ile Mersin Akkuyu’da hayata geçirecek olması da hararetle ele alındı. Bu tartışma öylesine hararetliydi ki, denizden olmadı bir nehirden bile mahrum benim gibi Ankaralıların dahi, güzelim İstanbul Boğazı’nda akşam saatlerinde düzenlenen tekne turunu bile kısmen zehir edebildi. Ama, nükleer fizikçi Prof. Necmi Dayday’ın, damardan İstanbullu olarak, konuklara, gemiyle geçmekte olduğumuz noktalarda yaptığı tarihin arka odası rehberliğinin, Akkuyu hararetini üzerimizden biraz attığını söylemeliyim.
Çalıştaya dönersek eğer, yazımın girişinde vurguladığım sorular, yalnızca Türk katılımcıların değil yabancı bilim adamlarının da gündemindeydi. AK Parti’nin ilk Dışişleri Bakanı Bakanı ve emekli Büyükelçi Yaşar Yakış’ın, Rus teknisyenlerin, olası bir nükleer enerji santrali kazasından ilk etkilenecek olan insanların mı yoksa tesisin mi kurtarılmaya çalışılacağı sorusunun muhatabı tabii ki çalıştayda bulunmayan Türk yetkililer idi. Ama bu sorunun arka planında, Akkuyu Nükleer Santrali’nde kontrolün ne ölçüde Türkiye’nin elinde olacağı endişelerini, iktidarın gidermemiş olması gibi ciddi bir mesele yatıyor.
Diğer bir endişe kaynağı, TAEK’in, Akkuyu ve yapılması planlanan diğer nükleer enerji santrallerinde düzenleyici kurul görevini üstlenirken aynı zamanda santral projesinin denetçisi, uygulayıcısı işlevini görecek olması.
Bu noktada, sorunun odağına, düzenleyici kurulun bağımsız bir denetim mekanizması işlevini de görecek olması gibi şeffaflığı ortadan kaldıran unsur yerleşiyor.
Yani, Yakış’ın örneklemesiyle, TAEK, hem bankaları denetleyen BDDK hem de, örneğin, denetlenen İş Bankası mı olacak?
Santralin bağımsız denetçiler tarafından denetimini sağlamak üzere kurulacak komisyonda, devleti temsil eden Dışişleri ve Savunma bakanlıklarından temsilcilerin olacak olmasının, bu komisyonu ne ölçüde bağımsız kılacağı cevap arayan önemli bir soru.
Çalıştayda altı çizilen önemli noktalardan bir diğeri de; Fukushima Nükleer Santrali kazası ile birlikte bu türden kazaları en aza indirecek tesislerde alınacak güvenlik önlemleri ile Ortadoğu’da Arap Baharı diye anılan muhalefet hareketleri sonucu mantar gibi üreyen radikal dinci terör örgütlerinin, nükleer teknoloji edinim tehlikesi idi.
MADEN GÜVENLİĞİNİ DİKKATE ALMAYAN BİR ÜLKE NÜKLEERDE EMNİYETİ NASIL SAĞLAYACAK?
Çalıştay aralarında sohbet ettiğimiz yabancı bilim adamlarından biri, 301 kişinin ölümüyle sonuçlanan Soma maden kazasında çalışanların güvenliğinin hiç dikkate alınmadığının ortaya çıkmasından hareketle Türkiye’nin nükleer santrallerde insanların emniyetini nasıl sağlayacağının Türk kamuoyunda ciddi şekilde sorgulanması gerektiğine işaret ediyordu. Ben de aynı fikirdeydim ve bu konuda bir yazı da yazdım maden faciasının ilk günlerinde.
Nitekim, İstanbul’da muhteşem güzellikteki bir arazi üzerine kurulu İstanbul Teknik Üniversitesi bünyesinde, “faaliyet gösterdiğini zannettiğimiz” nükleer araştırma reaktörünü ziyaretimiz tam bir hayal kırıklığına dönüştü.
Faaliyet gösterdiğini zanettiğimiz ifadesinin altını çizmemin nedeni, reaktörün aslında pek de faal olmadığı emarelerini gösteriyor olması idi. Dolayısıyla tıbbî alanda kullanılan izotop adlı maddenin de ağırlıklı olarak ithal edilmesi yoluna başvuruluyor.
Reaktörün bulunduğu bölmeye kimliklerimiz sorulmadan yalnızca imza ile girmiş olmamız ise, nükleer malzemelerin yeterince koruma altına alınmıyor olduğunu gösteriyordu.
Dikkat çekilmesi gereken diğer husus da, İTÜ’deki reaktörün bulunduğu alandaki duvara asılı levhadaki radyasyon uyarısına rağmen, koruyucu giysilerin bizlere giydirilmemiş olması. Bu durum, tıpkı Soma da olduğu gibi insan güvenliğine önem verilmiyor dolayısıyla bu kültürden yoksun olduğumuzu bir kez daha bize yaşayarak gösterdi.
Prof Dayday’ın, reaktörün tanıtımı sırasında, 1960’lı yıllarda, Çekmece Nükleer Reaktörü’nün içindeki suda bir işçinin yüzdüğünü söylediği anısı, çok eski yıllara dair de olsa buruk bir gülümsemeye yol açtı kimilerimiz arasında.
Bilger şu yönde ki, aslında yalnızca İTÜ’deki reaktör değil Çekmece’deki nükleer reaktörün de uzunca zamandır hiç faal olmadığı.
Onlarca yıl nükleer santral kurma planları yapan Türkiye’nin, parmakla sayılabilecek kadar az nükleer enerji alanında bilim insanı yetiştiriyor olması ve bunların da çoğunun, İTÜ’deki mihmandarımızın da söylediği gibi iş bulmak için ABD’ye gidiyor olmaları, kötü yönetim kültürünün bir diğer yansıması.
Bu noktada, Nükleer Tehdit Girişimi NTI adlı uluslararası örgütün, 2014 yılına dair nükleer malzemelerin güvenliğini sağlama endeksinde, 151 ülke arasında, Türkiye, üç artı basamak atlayarak 33’üncü sıraya çıkmış ve bu alanda ne iyi ne de çok kötü sınıfına girmiş. Hatırlatmakta yarar var, NTI’in araştırmasına konu olan Türkiye dahil 151 ülke, yüksek düzeyde zenginleştirilmiş uranyum ile plutonyuma sahip olmayan ama nükleer malzemenin kullanıldığı tıbbî aletleri bulunan ve nükleer araştırma reaktörlerini çalıştırmak için düşük düzeyde zenginleştirilmiş uranyuma sahip ülkeler.
Nükleer malzemelerin istenmeyen ellere gitmesinin önlenmesi konusunda ülkelerin yolsuzlukla mücadele düzeyleri de çok önemli.
Amerikan Stanfond Üniver-sitesi’nden, Amerikan Savunma Bakanlığı Petangon’da danışmanlık da yapmış olan Prof. Scott Sagan, çalıştay konuşmasında, NTI endeksinde, Türkiye’nin, gerek yolsuzluk gerekse demokratik istikrarında gerileme olduğuna dikkat çekiyor. Türkiye, bu alanlarda eksi 1 ve eksi 5’e düşmüş.
Yazarlar
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.02.2016
25.06.2016
18.06.2016
11.06.2016
4.02.2016
28.05.2016
14.05.2016
7.02.2016
30.04.2016
24.04.2016