Mehmet ALTAN
NATO Zirvesi, Obama-Erdoğan görüşmesinin iç piyasaya servis edilen propagandadan arındırılmış esas ve doğru içeriği, CHP Kurultayı, 23 Nisan hükümetinin güvenoyu, hırsız yakalayan polislere zulüm, Ankara’yı daha ağır kuşatmaya devam eden IŞİD skandalları, Adana’daki MİT davası sanıklarının yeryüzüne yayılan ürkütücü açıklamaları ve haftanın nice olayı…
Biz bunları değerlendirmeye hazırlanırken Mecidiyeköy’de yeni bir işçi katliamı gerçekleşti, 10 işçi asansör ‘kazasında’ öldü.
Türkiye görmemekte ısrar ettiği işçi cinayetlerinin yeni bir örneğiyle daha karşılaştı.
Soma’yı sessizlikle geçiştirmeye çalışan bir topluma, sessizliğin yeni cinayetlere olanak vermekten başka işe yaramayacağını hayat yeni bir felaketle bir daha hatırlattı.
xxxxxxx
2014’ün ilk 8 ayında bin 270 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti.
Ağustos ayında ise yaşamını yitiren işçi sayısı 158.
Katledilen işçilerin çoğu, yevmiyeyle sigortasız çalışan işçiler.
Türkiye’de sürekli ve düzenli olarak her gün 4 işçi ölüyor. Türkiye, Avrupa’daki ölümlü iş kazalarında birinci. Dünyada da Çin’den ve Meksika’dan sonra üçüncü.
Bu insanlar, Almanya’da olsa yaşayacak iken Türkiye’de doğdukları için ölüyorlar.
Her yüz günde, Soma katliamındakinden de fazla insan ölüyor.
Ama bizim toplumsal vicdanımız adeta nasırlaştı, tek bir insanın ölümü çığlık atmak için yeterli iken, biz ayağa kalkmak için ya önceki günkü gibi korkunç bir vahşet ya da Soma gibi bir katliam bekliyoruz.
Ayağa kalkmadığımız, itiraz etmediğimiz için cinayet ekonomisinin her düzeydeki katilleri gözümüzün içine baka baka hayasızca yalanlar söylemeye devam ediyor.
xxxxxxxxx
İstatistikler cinayet ekonomisinin kan içtikçe arsızlaştığını gösteriyor.
2004 yılından itibaren madenlerdeki iş kazaları dört kat arttı.
Madenlerde, tersanelerde ölen insanların birçoğu göç edenler.
Hayata tutunamayanların iyice yok sayıldığı bir yapı oluştu.
Hayata insan üzerinden değil, üretimin niceliği üzerinden bakan vahşi bir dönem yaşıyoruz.
Bu dönem, ‘müteahhitlerin altın yılları’, işçilerin ise ‘kara yılları’ olarak tarihe geçecektir.
xxxxxxx
Türkiye, topraktan sermaye birikimi yapmaya kalkışmanın beyhude çabasını, zavallı yoksullarını öldürerek yaşıyor.
‘Toprağı değerli kılıp, buradan bir sermaye birikimi yapalım. Yeni bir zenginlik oluşturup, bunu paylaşalım’ dediğiniz zaman, bir toplumu ancak o toprağın izin verdiği kadar geliştirebilirsiniz.
xxxxxx
Rant, en önemli gelir kaynağı oldu.
Çok değerli bir yer aldınız. 4 yıl içinde 10 misli değerlendi. Sattığınız vakit, vergi vermiyorsunuz.
İnşaata abandıkça abanıyorlar, üretken olmayan bir yatırıma sermaye gidiyor.
Kazandığınız para da vergilenmiyor. Toprak rantıyla suni bir zenginlik oluşuyor.
Ranttan zenginleşen müteahhitler siyaseti finanse ediyor. Siyasal iktidar da ‘havuz’ dedikleri yapıyla müteahhitleri finanse ediyor.
Al gülüm-ver gülüm!
xxxxxx
Bu son döneminin en imtiyazlı sınıfı müteahhitlerdir. Bütün yasalar onların lehinedir.
Kentsel dönüşüm yasalarını inceleyin; müteahhitlerin, ‘özel mülkiyet hakkına’ zarar verecek ayrıcalıkları olduğunu görürsünüz.
Toprak üzerinden sermaye birikim modeli, vahşi bir cinayet ekonomisini doğurdu. Sonra bu ekonomi kanla beslenen bir canavara dönüştü.
xxxxxxxxxxxxxx
Bu canavarı kim besliyor?
İşçi cinayetlerini kim işliyor?
Bu cinayet ekonomisinin katilleri kimler?
AB ile müzakerelerinde önünde hiçbir engel olmadığı halde siyasi iktidar tarafından açılmayan üç başlık var, bunlardan biri Sosyal Politika ve İstihdam faslı.
Bu, 19 numaralı faslın kapsamını; istihdamın artırılması, çalışma ve yaşama koşullarının iyileştirilmesi, uygun seviyelerde sosyal koruma sistemlerinin oluşturulması, sosyal ortaklarla diyalog tesis edilmesi, sürdürülebilir bir istihdam yapısı için insan kaynaklarının geliştirilmesi, sosyal dışlanma ve yoksullukla mücadele edilmesi, kadın ve erkekler için eşit fırsatlar sağlanması oluşturuyor.
İş hukuku mu istiyorsunuz, iş sağlığı ve güvenliği mi amaçlıyorsunuz, kadın ve erkek arasında eşit muamele mi peşindesiniz, ayrımcılıkla mücadele, sosyal diyalog, istihdam, sosyal içerme ve sosyal koruma mı hedefliyorsunuz, bu faslın gereklerini yapacaksınız ve cinayet ekonomisi sona erecek.
xxxxxxxxxx
AKP iktidarı neden bu faslı açmaz?
Sosyal Politika ve İstihdam faslının müzakerelere açılabilmesi için 19 Ocak 2007’de Almanya’nın Dönem Başkanlığı zamanında iki adet açılış kriteri istenmişti.
Bunlardan ilki, sendikal hakların, özellikle örgütlenme, grev ve toplu sözleşme hakkı açısından AB standartları ve ilgili ILO anlaşmaları ile uyumlu olmasının sağlanmasıydı.
Türkiye’nin mevcut kısıtlamaları ortadan kaldırması, kamu ve özel sektörü de kapsamak üzere bu alanda tamamen gözden geçirilmiş bir mevzuatı kabul etmesi beklenmekteydi, hala da beklenmekte…
İkinci açılış kriteri ise tüm işgücünün yararı için, bu faslın kapsamındaki alanlarda yer alan AB müktesebatının aşamalı olarak iç hukuka aktarılmasını, uygulanmasını ve yürütülmesini içeren bir eylem planının Avrupa Komisyonu’na sunulmasıydı.
Hala bunun sunulmasını bekliyorlar.
xxxxxxxxxxxx
Geçen Temmuz ayının başlarında Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanı Faruk Çelik ve Üçlü Danışma Kurulu, 19. Sosyal Politika ve İstihdam Faslı çalışmalarını değerlendirmek üzere bir araya geldi.
19 faslın iki önemli kriterinin olduğunu vurgulayan Çelik, “bir tanesi eylem planının hazırlanması. Bu konuda sorunumuz şu anda yok. Tüm dokümanlarımız şu anda hazır. İkincisi de sendikal mevzuat ile ilgili standartlarımızın uyumu konusu. Bu konuyu gerek Brüksel ziyaretimde, gerekse diğer bütün toplantılarda ele aldık. Bir kez daha Üçlü Danışma Kurulunda bugün bütün veriler değerlendirilecek. Ona göre bir ortak niyet beyanı oluşturacağız” demişti.
Oluşturuldu mu, ne gezer…
2007 Ocak’tan 2014 Eylül’üne ‘ölen ölür, kalan havuzcu müteahhitler bizimdir’ sloganıyla geldik.
xxxxxxxxxxx
Ortak irade beyanı ortalarda yok ama her gün düzenli ve sürekli ölenler için ‘şehitlik’ mertebesi var, meydanlarda ‘Fatiha’ okuma var…
Bir tek sosyal politikalar faslını açmak için gerekeni yapmak yok…
Siyasal İslam’ın vicdansızlığı, ahlaksızlığı, utanmaz yalancılığı, hırsızlık ve katillik üzerinden vurdumduymaz bir şekilde semiriyor, ne Soma için yüzü kızarıyor, ne 17-25 Aralık için nedamet getiriyor.
Mevcut yönetim zihniyeti Türkiye’yi artan bir ivmeyle Soma’laştırıyor.
Yukarıda aşırı ve ölçüsüz makyajlı bir propaganda, aşağıda artıkça artan cesetler…
xxxxxxxx
Önceki gün Mecidiyeköy’de Ali Sami Yen Stadı’nın arazisine yapılan rezidans inşaatında işçileri taşıyan asansör 32. kattan zemine çakıldı ve on işçi daha öldü.
‘Şehit’, ‘Fatiha’ ifadeleriyle muhafazakârların nezdinde cinayet ekonomisi ve katliamları meşrulaştırmaya uğraşıyorlar hala. Bu ölümlere son vermek için AB ile Sosyal Politikalar Faslı’nı açmak için gerekenleri yapmak akıllarından bile geçmiyor.
Avanta para için siyasal İslamcılar çıldırıyor, paradan başka hiçbir şeyi gözleri görmüyor artık. Korkunç bir açlıkla ve insafsızlıkla paraları kapışıyorlar.
Eskiden ‘yaratılanı yaratandan ötürü seviyorlardı’, şimdi ‘yaratılanı paradan ötürü öldürüyorlar.’
Siyasal İslam’da gelinen son nokta bu işte.
http://www.gazete360.com/Yazarlar/mehmet-altan/cinayet-ekonomisinin-katilleri/2060
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.06.2025
29.05.2025
23.05.2025
10.05.2025
25.04.2025
4.04.2025
20.03.2025
15.03.2025
6.03.2025
27.02.2025