Mehmet ALTAN
Ahmet Rıza Bey Silivri’de (2)
9.02.2018
1724
“Nasıl oldu da Hünkâr ondan eskisi gibi hoşlanmaz oldu; bunun açıklaması pek kolaydır… Bu adamın bir kusuru vardı: Doğruluk”
Sultan II. Abdülhamid Kanun-u Esasi’nin uygulanmasını kabul eder; her yerde sevinç gösterileri yapılır, sürgünde bulunanlar saltanat başkentine döner. Yıl 1908, 2. Meşrutiyet dönemidir.
Rıza Bey’in ittihatçı arkadaşları Abdülhamid’e güvenmedikleri için, tüm olasılıklara karşı, Ahmet Rıza’nın yurt dışında kalmasına karar verirler.
51 yaşındaki Ahmet Rıza kısa bir süre sonra kendisinin tedbir olarak Paris’te bırakılmasından şikâyetçi olur:
“Paris’te kalmakla yanlış yaptığımı sonraları anladım. Meğer kimilerinin amacı, benim dışarıda kalmamdan yararlanarak yurt içinde fırıldaklar çevirmek imiş; üç beş kişi, kendi baskıcı ellerine almışlar; hükümet işlerine karışıyorlar.
İki ay sonra yurda döner.
***
İki ay sonra yurda döner ama ne eleştirileri ne de çığlıkları diner.
Ülke kötü yönetilmektedir ve eğik bir düzlemde günden güne aşağı doğru yuvarlanmaktadır.
Yönetemedikçe de baskı ve zorbalık artmaktadır.
Osmanlı’nın İttihat ve Terakki iktidarında yok olmaya doğru gidişinin son duraklarından biri Balkan Savaşları’dır.
Ahmed Rıza çaresizce sağı solu mektuplarla uyarmaya devam eder :
“Acaba Hükümetimiz, hatalarını ve bu hatalar, inatçı ve başına buyruk kararlar yüzünden Devlet-i Osmaniye’nin birçok tehlikeye uğradığını; ulusun yaslar, yoksunluklar içinde, baskı ve zorlamayla darmadağın olduğunu görüyor mu? Görüyor ve anlıyorsa, bu karanlık yolda ne için devam edip gidiyor?”
***
Bu eleştiriler, Ahmed Rıza’nın önce uyarılmasına, sonra tehdit edilmesine, en sonunda da tutuklanmasına neden olur.
Bu süreci özetlemeden önce, Ahmed Rıza’nın anılarında kadınlarla ilgili, örneği fazlaca olmayan çok olumlu bir görüşünü ve bu doğrultudaki faaliyetlerini anımsamanın bir vefa borcu olduğunu düşünüyorum.
Ahmet Rıza yaşamı boyunca kadınların sürekli öne çıkması için uğraşmış, bizlere ciddi ve istikrarlı bir çaba sonucu Adile Sultan Sarayı bünyesindeki Kandilli Kız Lisesi’ni armağan etmiştir.
Kadınlarla ilgili olarak anılarında şunları yazar :
“Ülkenin en büyük gereksinimi, aile örgütü, aile düzenidir. Bu da kadınların öğretimi ve eğitimiyle olacaktır. Ben bu gerçeğe, daha Paris’te Milli Kütüphane’de çalışırken varmıştım. 31 Mart olayı bu konudaki girişimlerime ilk darbeyi vurdu. Softaların saldırısını pek doğal buldum. Kadını tutsak gibi kullanmak isteyenler, kızların öğretim ve eğitimine, özgürlüğüne razı olmazlar; girişimlerin lehinde söz söyleyen, makale yazan pek azdı. Kadınlar içinde bile lehte yazanlar bulunmadı.”
***
Ahmed Rıza anılarında padişah değişimlerini, ülkenin hâlini, kötü yönetim nedeniyle peşpeşe gelen felaketleri ayrıntılarıyla ve eleştirisel bir dille anlatır.
Ancak eleştiri bu topraktaki yönetimlerin bir türlü hazmedemediği, faydalanmayı öğrenmek istemediği bir konudur. Her şeyi eleştir ama kötü yönetim tarzını eleştirme; yönetenler hep ama hep “mağdur” konumunda olsun; ne ki Ahmed Rıza Bey bunu hem beceremez hem de böyle ahlaksız ve sahte bir oyuna yanaşmaz.
***
Bir gün Balık Pazarı’ndaki bir bakkal dükkânına girerken sağında ve solunda birer kişi belirir, onu göz altına alırlar.
Karakola, Ayasofya Adliyesi’ne, Harbiye Nezareti’ne götürürler. Saatler sonra Harbiye Nâzırı çıkagelir, özür diler, serbest olduğunu söyler.
Sonrasını Ahmed Rıza Bey şöyle anlatır:
“Ertesi günü haber aldım ki Sadrazam Ferid Paşa’yla Şeyhülislam Sabri Efendi’nin emirleri üzerine tutuklanmışım. Nâzırlardan hiçbirinin haberi yokmuş, tutuklanmam Babı-Âli’ye (Hükümet) kötü etki yapmış. Ferid Paşa korkmuş, emrini geri almış dediler. Gazetelere bir şey yazdırılmadı.”
***
“Ulusun en büyük birer makamında yıllarca görev yapmış” bir adamın böyle “câni” gibi sokak ortasında tutuklanması “pek gücüne” gider. İstanbul’da duramaz olur. Birkaç gün sonra Roma yoluyla Paris’e gider.
Halbuki Ahmed Rıza Bey’in yaşadıkları buralarda tüm muhaliflerin başına gelen sıradan bir senaryodur.
***
Ahmed Rıza Bey’i iyi tanıyan ünlü yazar Halit Ziya Uşaklıgil bu olup biteni onun kimliği ve kişiliği üzerinden kestirmeden anlatıverir:
“Uzun, yaratılışının dayanıklılığına bir kanıt gibi duran bir boyu, başını taç gibi kaplayan güzel saçları, yüzüne ağırbaşlı bir ek gibi görünen uzunca bir sakalı, maviliğinde sıcak bir bir sevgi anlamı uçan gözleri vardı.
Hünkâr onu kazanmaya gerek görürdü.
Sonraları nasıl oldu da Hünkâr ondan eskisi gibi hoşlanmaz oldu; bunun açıklaması pek kolaydır.
Bütün insanlar gibi, bu adamın da bir kusuru vardı: Doğruluk…
Ya da daha açık bir değişle, doğruculuk; yani doğru olarak bulduğu bir şeyi, hiçbir sakınmaya, hiçbir ön hazırlığa gerek görmeksizin hemen püskürmek.”
***
Yakın tarihimizin önemli figürlerinden biri olan Ahmed Rıza Bey 27 Şubat 1930’da öldü.
Ama yakındığı her şey aynen devam ediyor; öyle devam ediyor ki; bu kez de Anılar’ını anlattığı kitabı benimle birlikte tutuklu.
Üzerinde de “Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, Görülmüştür, 23 Eylül 2016” damgası var.
***
Tutuklandıktan sonra on iki günlük tecritteki yazdığım ilk yazı buydu. Ama o da tecrite uğradı, yayınlanamadı. Benimle birlikte tahliye olunca şimdi gün ışığına çıkıyor.
Rıza Bey’in ittihatçı arkadaşları Abdülhamid’e güvenmedikleri için, tüm olasılıklara karşı, Ahmet Rıza’nın yurt dışında kalmasına karar verirler.
51 yaşındaki Ahmet Rıza kısa bir süre sonra kendisinin tedbir olarak Paris’te bırakılmasından şikâyetçi olur:
“Paris’te kalmakla yanlış yaptığımı sonraları anladım. Meğer kimilerinin amacı, benim dışarıda kalmamdan yararlanarak yurt içinde fırıldaklar çevirmek imiş; üç beş kişi, kendi baskıcı ellerine almışlar; hükümet işlerine karışıyorlar.
İki ay sonra yurda döner.
***
İki ay sonra yurda döner ama ne eleştirileri ne de çığlıkları diner.
Ülke kötü yönetilmektedir ve eğik bir düzlemde günden güne aşağı doğru yuvarlanmaktadır.
Yönetemedikçe de baskı ve zorbalık artmaktadır.
Osmanlı’nın İttihat ve Terakki iktidarında yok olmaya doğru gidişinin son duraklarından biri Balkan Savaşları’dır.
Ahmed Rıza çaresizce sağı solu mektuplarla uyarmaya devam eder :
“Acaba Hükümetimiz, hatalarını ve bu hatalar, inatçı ve başına buyruk kararlar yüzünden Devlet-i Osmaniye’nin birçok tehlikeye uğradığını; ulusun yaslar, yoksunluklar içinde, baskı ve zorlamayla darmadağın olduğunu görüyor mu? Görüyor ve anlıyorsa, bu karanlık yolda ne için devam edip gidiyor?”
***
Bu eleştiriler, Ahmed Rıza’nın önce uyarılmasına, sonra tehdit edilmesine, en sonunda da tutuklanmasına neden olur.
Bu süreci özetlemeden önce, Ahmed Rıza’nın anılarında kadınlarla ilgili, örneği fazlaca olmayan çok olumlu bir görüşünü ve bu doğrultudaki faaliyetlerini anımsamanın bir vefa borcu olduğunu düşünüyorum.
Ahmet Rıza yaşamı boyunca kadınların sürekli öne çıkması için uğraşmış, bizlere ciddi ve istikrarlı bir çaba sonucu Adile Sultan Sarayı bünyesindeki Kandilli Kız Lisesi’ni armağan etmiştir.
Kadınlarla ilgili olarak anılarında şunları yazar :
“Ülkenin en büyük gereksinimi, aile örgütü, aile düzenidir. Bu da kadınların öğretimi ve eğitimiyle olacaktır. Ben bu gerçeğe, daha Paris’te Milli Kütüphane’de çalışırken varmıştım. 31 Mart olayı bu konudaki girişimlerime ilk darbeyi vurdu. Softaların saldırısını pek doğal buldum. Kadını tutsak gibi kullanmak isteyenler, kızların öğretim ve eğitimine, özgürlüğüne razı olmazlar; girişimlerin lehinde söz söyleyen, makale yazan pek azdı. Kadınlar içinde bile lehte yazanlar bulunmadı.”
***
Ahmed Rıza anılarında padişah değişimlerini, ülkenin hâlini, kötü yönetim nedeniyle peşpeşe gelen felaketleri ayrıntılarıyla ve eleştirisel bir dille anlatır.
Ancak eleştiri bu topraktaki yönetimlerin bir türlü hazmedemediği, faydalanmayı öğrenmek istemediği bir konudur. Her şeyi eleştir ama kötü yönetim tarzını eleştirme; yönetenler hep ama hep “mağdur” konumunda olsun; ne ki Ahmed Rıza Bey bunu hem beceremez hem de böyle ahlaksız ve sahte bir oyuna yanaşmaz.
***
Bir gün Balık Pazarı’ndaki bir bakkal dükkânına girerken sağında ve solunda birer kişi belirir, onu göz altına alırlar.
Karakola, Ayasofya Adliyesi’ne, Harbiye Nezareti’ne götürürler. Saatler sonra Harbiye Nâzırı çıkagelir, özür diler, serbest olduğunu söyler.
Sonrasını Ahmed Rıza Bey şöyle anlatır:
“Ertesi günü haber aldım ki Sadrazam Ferid Paşa’yla Şeyhülislam Sabri Efendi’nin emirleri üzerine tutuklanmışım. Nâzırlardan hiçbirinin haberi yokmuş, tutuklanmam Babı-Âli’ye (Hükümet) kötü etki yapmış. Ferid Paşa korkmuş, emrini geri almış dediler. Gazetelere bir şey yazdırılmadı.”
***
“Ulusun en büyük birer makamında yıllarca görev yapmış” bir adamın böyle “câni” gibi sokak ortasında tutuklanması “pek gücüne” gider. İstanbul’da duramaz olur. Birkaç gün sonra Roma yoluyla Paris’e gider.
Halbuki Ahmed Rıza Bey’in yaşadıkları buralarda tüm muhaliflerin başına gelen sıradan bir senaryodur.
***
Ahmed Rıza Bey’i iyi tanıyan ünlü yazar Halit Ziya Uşaklıgil bu olup biteni onun kimliği ve kişiliği üzerinden kestirmeden anlatıverir:
“Uzun, yaratılışının dayanıklılığına bir kanıt gibi duran bir boyu, başını taç gibi kaplayan güzel saçları, yüzüne ağırbaşlı bir ek gibi görünen uzunca bir sakalı, maviliğinde sıcak bir bir sevgi anlamı uçan gözleri vardı.
Hünkâr onu kazanmaya gerek görürdü.
Sonraları nasıl oldu da Hünkâr ondan eskisi gibi hoşlanmaz oldu; bunun açıklaması pek kolaydır.
Bütün insanlar gibi, bu adamın da bir kusuru vardı: Doğruluk…
Ya da daha açık bir değişle, doğruculuk; yani doğru olarak bulduğu bir şeyi, hiçbir sakınmaya, hiçbir ön hazırlığa gerek görmeksizin hemen püskürmek.”
***
Yakın tarihimizin önemli figürlerinden biri olan Ahmed Rıza Bey 27 Şubat 1930’da öldü.
Ama yakındığı her şey aynen devam ediyor; öyle devam ediyor ki; bu kez de Anılar’ını anlattığı kitabı benimle birlikte tutuklu.
Üzerinde de “Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, Görülmüştür, 23 Eylül 2016” damgası var.
***
Tutuklandıktan sonra on iki günlük tecritteki yazdığım ilk yazı buydu. Ama o da tecrite uğradı, yayınlanamadı. Benimle birlikte tahliye olunca şimdi gün ışığına çıkıyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.06.2025
29.05.2025
23.05.2025
10.05.2025
25.04.2025
4.04.2025
20.03.2025
15.03.2025
6.03.2025
27.02.2025