Mensur Akgün
Yakın zamana kadar nükleer silahların yayılması söz konusu olduğunda yayılmayı önlemek, daha fazla ülkenin bu silahlardan edinmesi engellemek için geliştirilen en temel “ahlaki” argüman kötü niyetli ülkelerin ve liderlerin eline geçmelerinin doğurabileceği sonuçlardı. İran dendiğinde “fanatik molla rejiminden”, Kuzey Kore’den bahsedildiğinde liderinin öngörülemez davranışlarından söz edilirdi.
Bazen açıkça, bazen de ima yoluyla onların diğer ülkeler gibi rasyonel davranamayacakları, elde edecekleri silahları “caydırıcılık” yerine olur olmaz kullanacakları söylenirdi. En rasyonel ülke bu söylem çerçevesi içinde doğal olarak ABD’ydi. Zaten o da 1945 yılında iki nükleer bombasını Japonya üstünde deneyip çoğu sivil yüzbinlerce insanı öldürdükten, bir o kadarında da kalıcı hasarlar bıraktıktan sonra Baruch Planı’nı önererek tekelini meşru hale getirmek istemişti.
***
Maddelerine bakınca kimsenin nükleer silah sahibi olmamasını, teknolojinin paylaşılmasını, bir çok yetkinin BM’ye devretmesini öngören Baruch Planı, yine rasyonel ve tabii ki çok yakında nükleer silah sahibi olacak Sovyetler Birliği tarafından reddedildi. Yatay ve dikey her türlü yayılmayı önleme teşebbüsü de uzunca bir süre askıya alındı. 1949’da Sovyetler’i takiben 1952’de Birleşik Krallık, namı diğer İngiltere, 1960’da Fransa, 1962’de de Çin Halk Cumhuriyeti nükleer silah sahibi oldular, daha doğrusu denemeleriyle silah sahibi olduklarını dünyaya gösterdiler
Daha sonra da kim daha çabuk karşı tarafı vurur, birinci ve ikinci tur atışlarla dünya nasıl karanlığa gömülür, milyarlarca insan verilen ‘rasyonel’ kararlarla nasıl öldürülür diye yıllarca yarıştılar. Füzelerinin menzilini, kalkış hızını, içinde taşıdığı başlık sayısını artırdılar. Karadan karaya, havadan karaya, denizden karaya modeller üstünde çalıştılar. Silolarını güçlendirdiler, orta menzilli, uzun menzilli, kısa menzilli balistik füzeler geliştirdiler. Derken radara zor yakalanan seyir füzeleri devreye girdi. Bir ara uzaya bile nükleer silah taşımaya kalktılar.
1962 yılında Küba ve Türkiye’ye yerleştirilen füzeler kriz çıkartıp dünya nükleer savaşın eşiğinden dönünce dikey yayılmanın, kalite arttırmanın önüne geçecek tedbirler almaya ve nükleer silahların kendilerinden başkalarının eline geçmesini önleyecek Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması (NPT) üstünde çalışmaya başladılar. 1968 yılında imzalanan NPT nükleer silahların yayılmamasını sağlamakta gerçekten etkili oldu. İmzacısı olmayan üç ülke dışında bir tek Kuzey Kore verdiği sözü ihlal ederek nükleer silah edindi.
Ama ne yazık ki, bu tarihe kadar silah sahibi olan ve BM Güvenlik Konseyi üyelikleri sayesinde meşruiyet sınırlarını belirleyen beş daimi üye NPT ile üslendikleri silahsızlanma sorumluluğunu yerine getirmedi. SALT, START, SORT, INF gibi kısaltmalarla anılan ikili antlaşmalar ya çöktü ya da elde bulunan nükleer silahların teknik etkinliği yüzünden yetersiz kaldı. Tarafları birbirine karşı savunmasız bırakmayı hedefleyen, dolayısıyla da düğmeye basmayı zorlaştıran 1972 tarihli ABM Antlaşması da 2002’de ABD marifetiyle sonlandı.
Şimdi Rusya ve Amerika günü gelir de lazım olur diye daha hızlı füzeler, daha öldürücü nükleer silahlar üstünde çalışıyor. Diğerleri de onlara yetişmek için çaba sarf ediyor. Her yıl milyarlarca, hatta trilyonlarca dolar nükleer silahlar geliştirmek ve silolarında sağ-salim durmalarını sağlamak amacıyla harcanıyor. Bazıları yarışta geri kalmamak, bazıları da caydırıcı olmak için nükleer silah sahibi olmaya veya elindeki silahları ‘modernleştirmeye’ gayret ediyor.
Dünya yok olmadan, başka ülkeler de nükleer silah sahibi olmaya kalkmadan bu yarışın sonlanması şart. Amerikalıların en temel argümanı olan ‘rasyonalite’ de Trump’la çöktü. Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi 6 Ocak olayları sonrası askerleri arayarak Başkan’ın nükleer silah kullanmak istemesi halinde ne yapacaklarını sordu. Foreign Policy ve Foreign Affairs’de bundan sonra başkanlar silah kullanmaya tek başına karar vermesin diyen makaleler yayınlandı.
***
Amerikalı uzmanların önerisi Biden’ın kullanım yetkisini paylaşacağı kalıcı bir düzenleme yapması. Ancak sorun kimin hangi yetkiyi kimle paylaştığı veya ‘Futbol’ adı takılan nükleer ateşleme çantasının nasıl taşındığı değil. Sorun nükleer silahların kendisinde, varlığında. Biden’ın yapması gereken Obama’nın 2009 Prag konuşmasında söylediği ama sonra unuttuğu sıfır nükleer silahlı dünya hedefini gerçekleştirmek için samimi çaba harcamak olmalı. Daha da önemlisi süresi 5 Şubat itibarıyla dolacak START antlaşmasını yenilemek veya uzatmak için Rusya ile konuşmalı.
Umarım, Trump’ın İran’a saldırabileceğini, nükleer silah kullanabileceğini düşünen akademisyenler, uzmanlar, siyasetçiler detayda kaybolmaz, bu gerçekleri de görür. ICAN başta olmak üzere nükleer silahsızlanmayı savunan sivil toplum örgütleri ise Trump irrasyonalizmini fırsata dönüştürür. Nükleer silahlar ve silahlanma yarışı bitirilemese de sınırlanır, varlıklarının meşruiyeti sorgulanır. Artık belli ki ‘rasyonalite varsayımı’ en güçlü, en akıllı ve en demokratik, dolayısıyla da en ‘hesap verebilir’ ülkelerde bile işlemeyebiliyor…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2025
11.05.2025
12.02.2025
29.01.2025
8.01.2025
25.12.2024
15.12.2024
27.11.2024
6.11.2024
20.10.2024