Mithat SANCAR
IŞİD’in Kobanê’ye yeniden saldırması, nihai hesaplaşma vaktini iyice yakınlaştırmış görünüyor. Bütün Ortadoğu’yu etkileyecek olan bu hesaplaşma, şimdi Suriye, Irak, Türkiye ve Kürdistan çemberinde gerçekleşecek gibi.
Bu hesaplaşmada en fazla zorlanacak ve zorlanmakta olan aktörün Türkiye olduğu söylenebilir. AKP hükümeti, stratejik derinlik formasını giyerek büyük iddialarla girdiği oyunda, yanlış hesaplar ve ittifaklar nedeniyle, stratejiyi de derinliği de çoktan kaybetti. Uzun süredir olayların ardından sürüklenen ve konjonktürel manevralarla vaziyeti kurtarmaya çalışan hükümet, IŞİD’in yeni Kobanê hamlesiyle, bir yol ayrımına geldi. Kaçma, oyala(n)ma, kendini ve başkalarını kandırma imkânlarının neredeyse tükendiği, gerçek bir karar anının eşiğinde bulunuyor. Rehinelerin serbest bırakılmasıyla, IŞİD’in vahşi ve sinsi operasyonlarına karşı hareketsiz ve sessiz kalma konusundaki son önemli mazeretini de kaybetti.
Görünmez güçlerin bir senaryosu mu, yoksa tarihin bir cilvesi mi, bilmek çok zor. Ama ortada çıplak bir gerçek var, onu yok saymak daha da zor. IŞİD, Kobanê’nin kapılarına dayanmış durumda, Kobanê halkı var gücüyle direniyor. Şartlar bakımından taraflar arasında apaçık bir eşitsizlik, IŞİD’in ağır silahlar ve geniş lojistik imkânlar açısından bariz bir üstünlüğü mevcut. YPG’nin öncülüğünde ve örgütsel gücü sayesinde sergilenen etkili direniş karşısında Kobanê’nin düşmesi çok zor görünüyor, ama YPG IŞİD’le başbaşa bırakılırsa, ihtimal dışı değil.
Kobanê’nin düşmesi, Rojava’daki özerk yapılanmanın sürdürülmesini zorlaştıracağı gibi, yüz binlerce Kürdün ve diğer halklardan insanın katledilmesine ve topraklarından koparılmasına yol açacak. Öte yandan, Kürt siyasi hareketi için hayati önem taşıyan Rojava’nın işgali veya nefessiz bırakılması, Türkiye’deki çözüm sürecinde büyük sarsıntı, tıkanma, hatta çöküş yaşanması ihtimalini çok yükseltecek. Kürt siyasi hareketinin karar mekanizmalarından son günlerde yapılan açıklamalar son derece net. İlk çıkış Murat Karayılan’dan geldi: “Kobani saldırısı ile Kuzey’deki süreç aslında bitmiştir. Son sözü başkan Apo söyleyecektir.”
Ardından Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) Yürütme Konseyi Eş Başkanlığı, Karayılan’ın sözlerini pekiştiren bir açıklama yaptı: “IŞİD’in Kobani’ye saldırtılmasıyla birlikte ortada bir çatışmasızlık durumu kalmamıştır. Bakur’da (kuzey) çatışmasızlık, Rojava (batı) ve Başur’da (güney) savaş politikası kabul edilmeyecektir.” Şimdi sıra Öcalan’ın yapacağı değerlendirmede. HDP heyetinin cumartesi günü İmralı’ya gideceği daha önce duyurulmuştu. Öcalan’ın, değişik vesilelerle “Rojava’nın kendileri için kırmızı çizgi olduğu”nu defalarca vurguladığını hatırlarsak ve KCK’nin açıklamasını tamamen yok saymayacağını hesaba katarsak, İmralı’dan çok büyük ihtimalle, hükümeti sert bir biçimde uyaran ve aynı tutumda ısrar etmesi halinde sürecin bitebileceğini ima eden bir açıklama geleceği sonucuna varabiliriz.
Kürt siyasi hareketinin, IŞİD’in saldırılarından dolayı hükümeti bu kadar kesin ve keskin bir üslupla sorumlu tutmasının temelinde, hükümetin Suriye’de iç savaşın başından bu yana izlediği politikalar yatıyor. Hükümetin Suriye politikalarının temelinde iki ana hesap ve hedef vardı. Biri, Esad’ın kısa sürede devrilmesi; diğeri ise Kürtlerin, esas olarak da PYD’nin etkisiz kılınması. Her ikisi de yanlış ve tehlikeli olan bu hesaplara dayanarak hükümet, neredeyse bütün kozlarını İslamcı örgütlere oynadı. Hükümet, IŞİD’in de aralarında yer aldığı bu güçlere her türlü desteği verirken; PKK’nin uzantısı saydığı PYD’ye karşı bir kıskaç ve çökertme politikası izledi. Cihatçı örgütler Rojava’ya saldırdıklarında, bu çifte avantajdan fazlasıyla cüret ve kuvvet aldılar.
PKK ve PYD’nin, Kürtlerin büyük bir kısmının öfkeli tepkisi tam da buradan kaynaklanıyor. PYD lideri Salih Müslim, bu hali çok sade ve açık ifade ediyor, ”Müdahale etmiyorlar; bari en azından bize başkalarının yardım etmesine engel olmasınlar. Bir halk gözümüzün önünde öldürülüyor. Buna ne diyeceksin? Allah göstermesin ama Kobane düşerse bunun vebali kimin üzerinde kalacak? Türkiye’nin. O zaman dostluktan, kardeşlikten nasıl söz edeceğiz? Bunun barış sürecine de olumsuz yansıması olacaktır.”
Meselenin özü şu: Kürtler, hükümetin Suriye’de yaptığı yanlış ve tehlikeli hesaplar ile giriştiği kirli angajmanların bedelinin kendilerine ödetilmesine itiraz ediyorlar ve bunda da sonuna kadar haklılar.
Hükümet, şimdi yol ayrımında: Ya Kürtlerle dürüst bir ittifak kuracak, dolayısıyla IŞİD belasına karşı açık ve cepheden tavır alacak. Ya da Kürtlerle bölgesel düşmanlığı göze alarak, şimdiye kadarki politikalarında esasta bir değişiklik yapmayacak. Bu ikinci seçeneğin, Türkiye ve bölge için çok yıkıcı sonuçlar doğuracağını kestirmek için kâhin olmaya gerek yok.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son açıklamaları, bir politika değişikliğini ima ediyor. Ama sözlerin çok kifayetsiz ve manasız kaldığı bir keskin kavşakta olduğumuzu unutmayalım. Aslolan icraattır, bunu da görmek için fazla beklemek gerekmeyecek…
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2015
22.03.2015
12.02.2015
5.02.2015
27.01.2015
20.01.2015
13.01.2015
6.01.2015
29.12.2014
23.12.2014