Mithat SANCAR
Bugün bayram! Ne çok şarkı, türkü, şiir, deyiş vs. vardır bayrama dair. Yazıya oturur oturmaz, fark ettim ki, zihnim bunların işgali altında.
Barış Manço’nun sesi çınladı önce: “Bugün bayram erken kalkın çocuklar/ giyelim en güzel giysileri.” Tamam, artık çocuk değilim; yine de erken kalktım. Kocaman adam olmuşuz, işimiz gücümüz var, dünyanın meseleleri bizden sorulur! E haliyle “en güzel giysilerimi(zi) giymek” için olamaz erken kalkışımız. Benim derdim, bu yazıyı yetiştirmek!
Bayram neşe, sevinç, huzur, kardeşlik demektir. İşte en beylik bayram şarkısı da öyle diyor zaten: “Hayat bayram olsa/ insanlar el ele tutuşsa/ birlik olsa/ uzansak sonsuza.”
Bugün bayram; ama hayat öyle değil! Ne yurtta barış var ne de cihanda! Sahi iki gün sonra “Dünya Barış Günü” değil mi? Cihanı bırakalım bir kenara, bu memleket kaç bayramdır barışa hasret! Bu bayramı da, barışa en uzak noktada idrak ediyoruz. En çok Cem Karaca’nın sesinden duymaya alıştığımız şarkının sözlerini “barış”a uyarlamak, münasebetsizlik olmaz herhalde: “Hayatta hiçbir şeyim az olmadı senin kadar.”
Barış olmayınca, bayram da bayram olmuyor haliyle. O zaman da hasret kalıyoruz pek çok olağan güzelliğe. Ahmed Arif’le devam edelim: “barışa, bayrama hasret/ uykulara, derin, kaygısız, rahat/ otuziki dişimizle gülmeğe/ doyasıya sevişmeğe, yemeğe.”
Bu hasret, doludizgin devam ediyor. Ölüleri saymakla meşgulüz hâlâ! Hava harekâtında şu kadar “terörist etkisiz hale getirildi” diye anons ediyor Genelkurmay, bayram kutlama mesajı niyetine herhalde.
Öte yandan, operasyonlara karşı “canlı kalkan” olmak için yürüyen insanlara gaz bombası atıyor polis, bayram şekeri niyetine herhalde. Bir insan hayatı daha yok oluyor, öfke biraz daha kabarıyor. Daha bu insanın cenazesi kalkmamışken, mayın patlatıyor PKK, havaifişek niyetine herhalde. Üç insan daha ölüyor, öfke biraz daha kabarıyor.
Sezen Aksu’nun sesinden yükselen o keskin ihtarın doğru olmadığını söyleyebilir miyiz: “Masum değiliz hiçbirimiz!”
Sartre’ın, Cezayir’e yönelik Fransız saldırısına ve savaşın acımasız akışına kayıtsız kalan topluma hitaben söylediği “hepimiz katiliz” sözü yerine, “hiçbirimiz masum değiliz” demeyi tercih ediyorum. Bunu söyleyince, kızan çok olur, biliyorum. Acı ve keder, öfke ve nefret kaynağı haline gelince; taraflar kendi konumlarının sorgulanmasına kolay kolay tahammül etmezler. Bu yazıya büyük siyasi tahlil lafları katmak istemiyorum, ama araya bir iki cümle sokuşturmaktan da kendimi alamıyorum:
Demokratik siyasetin en önemli meselesi, “nefretin denetim altına alınmasıdır” (Alain Badiou). Sürekli tekrar eden şiddet, nefretin dizginlerinden boşalmasına yol açar. Sırf bu nedenle bile, demokratik siyasetin imkânlarını hızla bitirir. Bu yüzden, “şiddet döngülerini durdurarak daha az şiddet içeren sonuçlar üretmek istiyorsak, keder siyasi olarak savaş çığlığından başka neye dönüştürülebilir sorusunu sormamız” gerekiyor (Judith Butler).
Herkesin ölüsü kendine acıysa, herkesin öfkesi kendine haklıysa ve nefret giderek en büyük hakikat haline geliyorsa nerede kalır bayram, nasıl kutlanır? O halde “bayram benim neyime”?
Oldu mu şimdi, diyebilir kiminiz, bayram günü böyle bir yazı uydu mu? Belki de haklısınız! Biraz zorlayarak, çocukluk anılarından, hayatın hoşluğundan, gelecek güzel günlerden söz eden beylik bir bayram yazısı da yazabilirdim muhtemelen. Lakin böyle durumlarda, aklıma hemen Melih Cevdet’in “yalan” adlı şiiri geliyor ve teslim alıyor kalemimi:
Ben güzel günlerin şairiyim
Saadetten alıyorum ilhamımı
Kızlara çeyizlerinden bahsediyorum
Mahpuslara affı umumiden...
Çocuklara müjdeler veriyorum
Babası cephede kalan çocuklara...
Fakat güç oluyor bu işler
Güç oluyor yalan söylemek...
Erken kalktım şu bayram günü. İçimde sevinç yoktu, neşe yoktu. Şeker tadında bir yazı yazamadım, bu haldeyken yazamazdım da. Edip Cansever’in şu dizeleri vardı aklımın bir köşesinde. Ruh halimi her zaman karşıladığını söyleyemem bu dizelerin; ama bugün tam da öyle hissediyorum:
Gülemiyorsun ya, gülmek
Bir halk gülüyorsa gülmektir
Ne kadar benziyoruz Türkiye'ye Ahmet Abi.
Her şeye rağmen “iyi bayramlar” demek isterdim, ama dilim dönmüyor. Dilimde Kayahan’ın “bugün aslında bayram” şarkısı varken, nasıl dönsün?
Bu gün günlerden bayram
Barış amcan da gitti
Şimdi işler daha zor...
Yazarlar
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2015
22.03.2015
12.02.2015
5.02.2015
27.01.2015
20.01.2015
13.01.2015
6.01.2015
29.12.2014
23.12.2014