M.Şükrü HANİOĞLU
Türkiye yeniden yapılanırken, romantik “fabrika ayarlarına dönüş”ü hedeflemek yerine söz konusu “ayarlar”ı zamanın ruhu çerçevesinde sorgulama ve yorumlama yaklaşımını benimsemelidir
Büyük yapısal sorunlarla karşılaşan, kapsamlı dönüşümler gerçekleştirme zorunluluğunu hisseden toplumlarda genellikle iki temel eğilim ortaya çıkmaktadır.
Bunlardan birincisi, karşılaşılan sorunları çözmek için "onları doğuran nedenleri izâle edecek" bir dönüşümün hayata geçirilmesidir. Bu yaklaşım "denenmemiş" değişimler yapılmasını, risk alınarak yeni bir tasavvur geliştirilmesini talep eder.
İkinci eğilim ise karşılaşılan sorunları, onların "varolmadığı" bir "altın çağ"a dönüş ile çözümlemeyi önerir. Bu eğilim, konuya olumlu yönlerini ön plana çıkararak inşa ettiği bir "dönem" üzerinden yaklaştığı için "deneme"ye dayandığını, bu nedenle de mevcut riski asgarî düzeye indirgediğini savunur.
Bu eğilimlere tarihimizden verilebilecek güzel bir örnek, III. Selim'in talebi üzerine kaleme alınan "Nizâm-ı Devlete Dair Lâyihalar"dır. Bunların önemli bir bölümü karşılaşılan sorunların yapısal karakteri ile onların çağa uyumsuzluktan kaynaklanan nedenlerini vurgulayarak "yeni bir sahife açılması"nı, kapsamlı dönüşümlerin gerçekleştirilmesini savunmuştur. Buna karşılık olarak bâzıları, sorunların ana nedeni olarak "altın çağ uygulamalarından sapılması"nı göstererek belirsizliğe yelken açarak risk alma yerine "her şeyin mükemmel biçimde işlediği" bir dönemdeki siyasetlerin uygulanmasının gerektiğini savunmuşlardır.
"Fabrika ayarları" mükemmel mi?
Türkiye'nin günümüzde karşılaştığı kapsamlı ve "yapısal" sorunlar büyük dönüşümleri gerekli kılmaktadır. Gelinen noktada sorunların romantik "altın çağa dönüş" siyasetleri ile halli mümkün değildir. Burada vurgulanması gereken en önemli nokta "altın çağlaştırılan" dönemin, "mükemmel olmaktan fazlasıyla uzak" ve "günümüz gerçekliği çerçevesinde karşılaşılan sorunlara cevap vermekte yetersiz" olduğu gerçeğidir.
Türkiye'nin bununla "kavga etmemesi" ancak "yüzleşmesi" gereklidir.
Daha doğrudan bir ifade kullanılacak olursak, Türkiye'nin yapısal sorunları son günlerde onlara dönüş için güçlü bir söylemin dile getirildiği "fabrika ayarları"ndan kaynaklanmaktadır. Bu "ayarlar," altın çağlaştırılan bir dönem romantik yaklaşımlarla "yeniden inşa" edilirken savunulduğu gibi "mükemmel" bir düzen yaratmadıkları gibi uzun yıllar boğuşmak zorunda kaldığımız sorunların da aslî nedenini oluşturmuşlardır.
Söz konusu "fabrika ayarları" ele alınırken karşılaşılan sorunların bunların dayandırıldığı"kavramlar"dan değil onların yorumlanarak siyasetlere dönüştürülmesindenkaynaklandığı belirtilmelidir. Başka bir ifade ile karşılaşılan mesele ve tıkanmaların nedeni "cumhuriyet," "laiklik," "millet inşa edilmesi" olmayıp, çözümü de "monarşi," "teokrasi," "ulus yaratmaya çalışmama" benzeri karşıtlıklara yönelmekten geçmemektedir. Buna karşılık Türk tipi "cumhuriyet," "laiklik" ve "millet tasavvuru" ciddî sorunları beraberinde getirmiştir.
Otoriter, çatışmacı, dışlayıcı
Fabrika ayarı "cumhuriyet"imiz Régis Debray'in savunduğu anlamda güçlü "demokrasi" karşıtlığı içermiş, laikliğimiz "dindarlığı bireyselleştirmek ve toplumsal alanın dışındatutmak" hedefiyle çatışma yaratmış, inşa etmeye çalıştığımız "millet tasavvuru" ise "vatandaşlık" değil "etnik köken" temeline dayalı bir "ethnos" olması nedeniyle toplumun bir bölümünü dışlamıştır. Bunların uzun süre yukarıdan aşağıya, her türlü farklı yaklaşımı"aykırılık" olarak cezalandıran otoriter, tek tipleştirici siyasetlerle benimsettirilmeyeçalışılması ise çoğulcu bir toplumun şekillenmesini olumsuz yönde etkilemiştir.
Dolayısıyla Türkiye'nin günümüzde karşılaştığı yapısal sorunları, romantik yaklaşımlarla inşa edilen bir "altın çağ"a dönerek ve o dönemin koşullarını yeniden yaratarak çözmesi mümkün değildir. Böylesi bir fanteziye kapılarak "fabrika ayarlarımız"ı kutsamak yerine onları sorgulamamız, bunun neticesinde de "demokrasi" ile çatışmayan, onu karşı tezi olarak görmeyen bir cumhuriyet ile dindarlık ile kavga etmeyen, onu bireysel ve felsefî inanca indirgemeye çalışmayan bir laikliği benimsememiz, bunlara ilâveten de "etnik kökene kör," "vatandaşlık" temelli bir "demos" inşa etmemiz gereklidir.
Püriten bir "altın çağcılık"ı savunmak yerine bu kapsamlı dönüşümleri hedeflemenin içinde yaşadığımız post-modern çağın önümüze koyduğu meselelere çözüm getirme alanında da ciddî farklılıklar yaratacağını unutmamak gereklidir.
Değişik kavramlara "fabrika ayarı" olarak getirdiğimiz yorumlar, on dokuzuncu asır gerçekliğinin ürünüydü. On dokuzuncu asır bilimciliği, milliyetçiliği ve Fransız Üçüncü Cumhuriyeti laikliği üzerinden üretilmiş "ayarlar"ın içinde yaşadığımız çağın sorunlarına verebileceği cevaplar fazlasıyla sınırlıdır.
Bu cevapları, "fabrika ayarlarımız"ın yapıldığı iki savaş arası dönemin "cahil" kitleleri, "eti senin, kemiği bizim" düstûru çerçevesinde eğitilmesi amacıyla "aydınlatıcı" öğretmenlereemanet edilmiş talebeler olarak gören, endoktrinasyonu temel araç olarak kullanan otoriter-seçkinci siyaset anlayışıyla vermeye çalışmak ise toplumsal çatışma reçetesi uygulamakla eşanlamlıdır.
Geri dönüş ve dönüşüm
Türkiye'nin karşılaştığı sorunların büyüklüğü ve bunların ülkenin "beka"sına yönelik tehditler içermesi, yeni bir yapılanmayı zorunlu kılmaktadır.
Bu alanda seçenek oluşturmayan "altın çağa dönüş" yaklaşımına yönelim ise bu sorunları daha da vahim hale getirecektir.
Bunun da ötesinde, yirmi birinci asırda yeniden inşa edilmesi mümkün olmayan bir "altın çağ"ın siyasetlerinin bu sorunların ilacı olduğunu düşünmek yanlış teşhiste bulunmak ve tedavi önermektir.
Demokrasiyi tehdit olarak gören cumhuriyetçiliğin çoğulculuğu güçlendireceğini, dindarlıkla çatışan, bilimcilik vurguları güçlü laikliğin "bir cemaatin orduya sızması benzeri gelişmeleri önleyeceğini," "vatandaşlık" yerine etnik kökeni ön plana çıkaran "ethnos" tasavvurunun Türkiye'nin bölünmesinin panzehiri olacağını varsaymak tam tersine neticeler verecektir.
Bu hedeflere ulaşılması için İkinci Dünya Savaşı sonrası dünyasıyla uyumsuzluğu görülerek terkine karar verilmiş "otoriter -seçkinci -ilerlemeci" devletçi modernleştirme siyasetine geri dönülmesini önermek ise sorunların üzerine benzin dökülmesi anlamına gelecektir.
Gelişmeler Türkiye'yi uzun süre direndiği, zamana yaymak istediği büyük dönüşümü öne almaya zorlamaktadır.
Kaçınılması mümkün olmayan bir yeniden yapılanmaya gidilirken temel kıstas "fabrika ayarlarına" dönüş değil "fabrika ayarlarını sorgulama" ve "onların dayandığı ilke ve kavramları çağın gerekleri çerçevesinde yorumlama" olmalıdır.
Katılımcı demokrasi ve dindarlıkla çatışmayan laiklik ilkelerine dayalı, hukukun üstünlüğü çerçevesinde bireyi ön plana çıkaran bir "demos"u inşa edebilmemiz, zaman içinde seyahat ile değil zamanın ruhunu kavramak ve geleceğe yönelerek mümkün olabilecektir...
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.11.2018
12.11.2018
5.01.2018
29.10.2018
22.10.2018
15.10.2018
24.09.2018
16.09.2018