Mücahit BİLİCİ
Soma maden ocaklarında helal rızık için çalışırken bir felaket sebebiyle ölümle karşılaştıkları için bir nevi şehit statüsünde bu (dar, karanlık ve meşakkatli) yerdekimesailerine paydos denilip ebedi bir teselli ve istirahatgâha transfer edilen işçilereAllah’tan rahmet diliyorum. Onların göçüşüyle bu tarafta yetim ve yalnız kalan aile fertlerine de sabır ve şükür ver ey Rabb-i Rahim. Ölüm karşısında hakiki tek teselli bir dar-ı bekanın açıcısı ve garantörü olan O’dur.
Böylesine kitlesel bir ölümün üstüne söylenen her söz biraz da susmayı başaramamaktan. Hatta bir anlamlandırma, bir teselli bulma, bir zahiri sebebe tutunma çırpınışı. Soma’daki felaket ve sonrasında yaşanan olaylar trajediyi ikileştirdi. Siyasi kökenli bir insani trajediüstüne insani kökenli bir siyasi trajiklik eklendi. Madencinin ölüme banmış çizmesi ile müşavirinhınç dolu tekmesi yan yana geldi.
Gözlerini sadece kendisinin iktidarına açmış olsunlar diye ve haklı olarak devrimci bir programın şevkli askerleri olsunlar diye seçiliyor bu genç müşavirler. Bunlardan birinin Soma’da bir vatandaşı tekmelerken görüldüğü fotoğraf bir arbede rastlantısı değil bir halet-i ruhiye sızıntısıdır. Peki, bu tekmeye nasıl geldik?
Bu cilalı ve muhtemelen pahalı ayakkabı bir tekme olmadan önce kömür tozuna batmış mütevazı bir çizme idi. “Çizmelerimi çıkarayım, sedye kirlenmesin” diyen işçinin Bejan Matur’un tabiriyle “ölürken bile dünyayı incitmemeyi düşünen yoksul zarafeti” karşısında herkes duygulandı. Aslında eşyanın bile bir tüketim değil bir kullanım edebine muhatap olduğu eski zamanlardan daha yeni çıktık çoğumuz. Eskiden eşyaya bile saygı duyulurdu.Şimdi insana bile saygı duyulmuyor. Zira tüketim bir talana dönüştü. Kullanım ise bir tüketime.
Artık telefon, masa, araba kullanmıyoruz, onları tüketiyoruz. Ağzı bir ateş ocağının ağzı gibi olan bu tüketim kültürünün (ve onu teşvik ile ayakta duran düşüncesiz bir üretim ve büyüme, yahut bir adaletsiz kalkınma partisinin) içine atıyoruz eşyayı. Orada herşey yanıp kül (pul yani para) oluyor. Parayla satın alabildiğimiz her şeyi tüketiyoruz. Buna insanlar da dâhil. Üretim ve tüketimi insanın ihtiyacından boşayıp, matematiksel büyümeye bağlayan hazır medeniyet her şeyin üstüne bir fiyat etiketi koyarken, insanın da üstüne bir etiket koydu. Kant gibi filozofların gerekçelendiremedikleri hâlde endişeyle dile getirdiği, “aman ha insan bir araç olarak görülmesin” ikazları kâr hesabının sağır kulaklarınca elbette ki duyulmadı. İnsan da bir üretim girdisi olarak nesne hâline geldi. Ucuza kapatılması gereken bu insanın değer verilen tek şeyi, hayatıdır. Bir tek ölürken değer kazanır, hatırlanır. Şimdi çoğumuzun hatırlaması gibi. Yine de konumuz bu değil.
Konumuz, yoksul işçi çizmesinden tekmeleyen müşavir ayakkabısına yaşanan evrim. İşte değil başkasını ezmek, bir sedyeyi bile kirletmemek kaygısıyla hareket eden o çizme nasıl oldu da kibirle basan bir ayakkabı, yere düşmüşe vuran bir tekme oldu?
Dindarların ‘Müslüman milliyetçiliği’ olan İslamcılık, ezilen kesimlerin eşitlik ve onur mücadelesi kabilinden bir ezilen kültürel sınıf milliyetçiliği iken şimdi bir ezen kültürel sınıf milliyetçiliği hâlini aldı. Çizme tekme oldu. Çizmeden tekmeye geçişte akıl ve vicdanlarımızı devletçilik, büyüme, kalkınma ve milli enaniyet çarklarına kaptırdık. Sedye kirlenmesin diye endişelenen bir çizme, siyasi konfor için vurmaktan çekinmeyen utanmaz bir tekmeye dönüştü.
Başkasının (mesela laiklerin) tahakkümüne karşı onurlu direniş ve eşitliği sağlayan dikleniş ne kadar doğru idiyse bugün tahakküm kabiliyeti kalmamış kesimlerin onur ve saygı taleplerinin karşısına mütehakkimane dikiliş de o kadar yanlıştır.
Twitter: @mucahitbilici
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.07.2025
22.07.2025
10.07.2025
1.07.2025
28.06.2025
17.06.2025
1.06.2025
21.05.2025
11.05.2025
4.05.2025