Mümtazer TÜRKÖNE
İktidarları, zora başvurmadan değiştirebilmek için seçim yapıyoruz.
Demokrasiyi diğer bütün rejimlerden ayıran temel özellik işte bu: Kalıcı olmak istiyorsanız, halkın onayını almak zorundasınız. Seçimler iktidarları değiştirmek için yapılır. Bir partiyi veya kişiyi alıp, öbür partiyi veya adayı iktidara getirmek de bir değişimdir, tekrar seçim kazananın aldığı oydaki farklılık da bir değişimin habercisidir. Beş yıl yönetiyorsunuz ve sonunda halkın önüne çıkıp hesap veriyorsunuz. Bu yüzden seçimlerin tek gerçek kazananı halktır; çünkü halkın dediği olmaktadır. Sandığa giren oylar birilerinin üzerinden silindir gibi geçer; diğerlerine yürüyecekleri yolların taşlarını döşer.
Bugün sandıklar kapandıktan sonra, oylar sayılacak ve önümüze uzun uzun yorumlanacak bir tablo çıkacak. Her seçim ülkenin dinamiklerine göre bir dönüm noktası. Oylar sayıldıktan sonra siyasal düzenin tıkanan damarları açılacak ve bir rahatlama yaşanacak. Demokrasi halkın yönetme hakkını devrettiği temsilcilerini seçtiği, sonra da bu temsilcileri denetlediği düzenin adı. Yöneticiler, halkın denetimi altındalar. Gözlerimiz üzerlerinde. Eninde sonunda karşımıza çıkıyorlar ve hesap veriyorlar. Seçim her şeyden önce bir denetim aracı. Ve Türkiye bu denetim aracını etkili bir şekilde kullanma konusunda köklü bir birikime sahip.
Kampanya döneminde adayların gösterdiği çabaya bakın. Kapılarıtek tek çalıyorlar. Canlı bir iletişim yakalamaya çalışıyorlar. Ne derseniz, sakin sakin cevap veriyorlar. Kuzu kuzu projelerini, hedeflerini anlatıyorlar. Seçilmeden önce sabır ve tahammül sınırlarını genişletiyorlar. Makamlarına oturdukları zaman kolay unutamayacakları bir tecrübe biriktiriyorlar. Sonrası kendi bilecekleri iş. Nasıl olsa hesap günü eninde sonunda gelecek. Hayat fani, makamlar bu fani hayatın içinde bile eğreti duruyor. Mahkeme kadıya mülk değil.
Seçimler aynı zamanda halkın kendisini ifade etme aracı. Gezi eylemlerinden bu yana toplumda bir basınç birikmişti. İçinde basınç biriken düdüklü tencereyi, ocaktan alıp soğuk musluğun altına tutmanız gibi, kampanya dönemi bu basıncı onca provokasyona rağmen boşalttı. Başlangıçta kitlesel şiddet beklentisi içinde olanlar yanılmış oldular. Seçimlerin en iyi tarifidir: “Kafaları kırmak yerine sayıyoruz; kurşun yerine sandığa oy atıyoruz.”
Bu seçimlerin kalıcı olmaya aday en önemli sonucu, siyasî yelpazenin altını üstüne getirip yeni siyasî parti aidiyetlerinin ve kimliklerinin oluşmasına kapı açmasıydı. 1946’dan bu yana ‘ilerici-gerici’, ‘laik-dindar’, ‘çağdaş-muhafazakâr’, ‘solcu-sağcı’ olarak tek bir çizgiye yerleştirdiğimiz kimlikler, artık derinlik ve yeni boyutlar kazandı. Basit, sade ve kolay tasnif edilen siyasî yelpaze, artık farklı parametrelerle daha karmaşık bir tanımlamaya konu olacak. Siyasî partiler, geleneksel kabuklarını kırıp tam karşı cephede yer alan seçmen kitlelerine ulaşabilecek. Parti teşkilatlarında ve ideolojilerinde köklü ve kucaklayıcı değişimler yaşanacak. Sandık siyaset üretenleri uzlaşmaya, farklı kesimleri kucaklamaya zorluyor. Bu seçimler yeni buluşmalar için fırsatlar sundu, partilerin önünü açtı.
Mümkün olsa, bütün insanlar tiran olmak isterler. Sandık bu isteği frenlemek için bir araç. 1946’dan bu yana sağ-muhafazakâr partiler, devlet iktidarının izin verdiği ölçüde hükümet oldular. Yakın zamanda engeller kalktı. Devlet içinde iktidar savaşı sona erdi ve sandığın saltanatı başladı. Sorunun ideolojilerde mi yoksa iktidarda mı olduğunu anlama fırsatımız oldu. Çıkartabileceğimiz tek sonuç var: Kime emanet ederseniz edin, iktidarın denetlenmesi lâzım. Sandıktan çıkan iktidarın daha fazla denetlenmesi şart. Denetlenemeyen iktidar; şekerci dükkânına girmiş çocuğun çılgınlığıyla, kendi kendine bile zarar veriyor. Türkiye sandıktan çıkan iktidarın eliyle, hukukî denetim mekanizmalarını işlemez hale getirdi. Sandık, sadece demokratik iradenin oluşması için değil, aynı zamanda bütün denetim kanallarının açılması için de bir fırsat.
Seçimin ilk sonucu belli: Bu seçimi de peşinen halk kazanmış oldu. Hepimize hayırlı olsun.
Yazarlar
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.09.2025
21.09.2025
18.09.2025
14.09.2025
9.09.2025
6.09.2025
5.09.2025
2.09.2025
1.09.2025
30.08.2025