Mümtazer TÜRKÖNE
Eğer niyet tehdit, baskı ve şiddet ile iktidarı sürdürmek ise, bu hesabın vazgeçilmezlerinde çok eksik var.
Her şeyden önce şiddet politikası kendine özgü bilgi ve birikime ihtiyaç duyar; bizim siyasal İslâmcıların bu türden kullanışlı bir geçmişleri yok. İslâmcılık, şiddetin toplumsal pratiğinin olgunlaştığı 70'lerde, rahmetli Erbakan'ın arkasına düşüp, demokrasi ve hukuk içinde kalmayı tercih etti. Türkiye'de dindarlık, 1969'un Kanlı Pazar'ından sonra sistematik olarak sokaktan çekildi ve şiddeti politik bir araç olarak reddetti. Bugün sırtını devlete dayayarak şiddet üretmeye kalktığında, beklediği veya umduğu sonuçları elde etmesi bu yüzden çok zor. Politik şiddetin akılcı bir hesabı ve amacı vardır. Karşınızdakileri caydırmanız, bir kafayı kırdığınızda diğerlerini de eğmeniz lâzım.
İktidar olmanın cazip tarafı, başkalarının size itaatini sağlamasıdır. O kadar uğraştınız, iktidar oldunuz, hem de uzun süre, kimse sizi takmıyorsa ne yapacaksınız? Gücü önemseyen, güç ile var olan demek ki kafa kırmanın da itaat sağlayacağını zannediyor. Bu arkadaşlar hayatlarında ne dayak yemişler, ne de dayak atmışlar. Yüzü gözü morarmış bir adamın duyduğu öfkeye de, attığı dayağın hesabını veren adamın kıvırtmalarına da vâkıf değiller. Cumhurbaşkanı'nın Ahmet Hakan için, o kadar ısrar ve eleştiriden sonra söyleyebildiği cümleyi dikkatle okumanızı öneririm: “Olayı tasvip etmek mümkün değil, ancak köşelerinde zaman içerisinde başka köşe yazarlarını lanetleyen, onları hedef gösteren yazılardan da bu arkadaşların kaçınması lâzım.” Ahmet Hakan yediği dayağın üzerine bir de Cumhurbaşkanı tarafından kınanıyor gibi geldi bana. Hem kimi lanetliyor ve hedef gösteriyor? Her işin bir usulü, adabı vardır. Memlekette gazeteci ilk defa mı dayak yiyor? Dayak yiyenlerin böyle kınandığını daha önce duydunuz mu?
İkinci açmaz, iktidar sorumluluğundan geliyor. Siz istediğiniz kadar sorumsuz davranın, emrinizdeki memur hayatının geri kalanını işini kaybetmiş veya soluğu hapiste almış vaziyette tamamlamak istemez. Nasıl olsa satışa gelme ihtimalleri -tecrübe edildiği üzere- çok yüksek. Sizin uygulamaya kalktığınız şiddet, kanuna da nizama da aykırı. Ya birilerinin göz yumması, ya da doğrudan fail olarak suç işlemesi lâzım. 7 kişi gözaltına alınıyor, biri tutuklanıyor. Ortada “hükümetin itibarını düşürmek yoluyla darbeye teşebbüs suçu” olması gerekmez mi? Hem bu iş hesap yüzünden çıkmış bir bar kavgası değil ki. Hani savcıların kaleminden düşmeyen “terör” suçu? Organize suç mu? Terör var mı? E daha ne lâzım?
Devletin resmi binalarında şiddet kararı vermenin ve uygulamanın herhalde belirli kalıpları olmalı. Birincisi eline silah verdiğiniz veya kafa kırdırdığınız adama sahip çıkacaksınız. “Arkamda koskoca devlet var” diye yumruğu daha sıkı sallayacak, Emniyet'te çay eşliğinde muhabbet edip çıkacak; üstelik sırtı sıvazlanacak. Daha ötesi kendi hesabına birilerini hacamat ettiği zaman da mecburen korunacak ve kollanacak.
Devletin tepesine, şiddeti politik çıkar için kullanan bir aklın yuva yaptığı anlaşılıyor. Politik şiddet tehlikeli bir araçtır, gelir döner kullananı vurur. Seçimlerde “arzu edilen sonucu” almak için, yaygın kitlesel şiddet eylemlerine kadar uzanan çok geniş çapta araçsallaştırılmış şiddet eylemlerine ve provokasyonlara başvurulmasından endişe ediyorum. Her alanda kriz ve kaos görüntüsünün istikrar adına tek parti iktidarını kaçınılmaz hale getireceği inancına dayanıyor bu hesap. Seçim sandıklarının birleştirilmesi çabası, PKK şiddetini tahrik edip tırmandırma amacı taşıyordu. PKK mezarlıklarının tahrip edilmesi ve yerlerde sürünen ceset görüntüleri de aynı fotoğrafın içine yerleştirilmeli. Muhtemelen Kandil'dekiler ikna edilerek kapsamlı bir seçim boykotu ve 6-7 Ekim Kobani eylemleri gibi kitlesel şiddet arzu ediliyor. Beri tarafta ise merkez medya tehdit ve sopayla susturuluyor.
Belli ki birileri ikna etmiş, çaresizlikten uyguluyorlar. Bilmiyorlar ki ne kitlesel şiddet tek parti iktidarı getirir, ne de bir gazetecinin kafası kırılınca diğerlerininki eğilir.
Yazarlar
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.11.2025
11.11.2025
8.11.2025
7.11.2025
3.11.2025
1.11.2025
29.10.2025
26.10.2025
21.10.2025
19.10.2025