Murat BELGE

Murat BELGE
Murat BELGE
Tüm Yazıları
Siyaset savaş değildir
21.05.2025
91
"Her derde deva” bir şey değil ama şu anda laikliği savunan çizgide bulunanların kendi aralarında bir karşılıklı anlayış ortamı kurmaları, yapılması gerekli şeylerden biri olarak ele alınabilir

Tayyip Erdoğan, siyaset yapmak üzere kullandığı dili durmadan sertleştiriyor. Ana muhalefet partisine “terörist” demenin amacı ne olabilir? Bunun herhangi bir temeli olmadığını Tayyip Erdoğan bilmiyor mu? Elbette biliyordur. Ama bilmesi böyle konuşmasına engel değil. Seçim kampanyasında montaj film parçaları kullanmayı normal sayan biri bir adım sonra bunu da yapacaktır, şaşacak bir şey yok.

Peki ama bu üslubu kullanmasının bir amacı olmalı. Nedir o amaç? Seçmenlerin “Vay canına! CHP ‘terörist’miş. Hemen gidip oyumuzu AKP’ye verelim” demesini mi bekliyor? Erdoğan’dan böyle bir saflık da beklenmez. Türkiye’de bir kısım insanın “Bu söz doğru mu, yanlış mı?” diye sormadan ve düşünmeden “Bizim taraf ne diyor?  Ben ne demeliyim?” diye sorduğunu, lafını buna göre söylediğini biliyor.  Kendi tabanında bu tavrın yeterince yaygın olduğunun da farkında. Bunları ona göre söylüyor, seçmenini bir şeylere hazırlıyor.

Zaten dilini sivriltmekle kalmıyor. Yaptıkları da bu dile uygun. İmamoğlu olayına şöyle bir göz atmak, usul musul denecek bir şey kalmadığını, “ben yaptım oldu” hukukunun geçerli olduğu bir düzende yaşadığımızı gösteriyor. 

Bu üslupla nereye varılır, güvenle söyleyeceğimiz tek şey iyi bir yere varmayacağız olacaktır. Tayyip Erdoğan komutasında ilerleyen siyasi İslam çizgisi kaybetmeye başladı ve Tayyip Erdoğan komutasında kendi çıkmazını örecek, kendi sonunu getirecektir. Ama o noktaya gelinceye kadar ne olacak? Ne gibi badireler atlatmak zorunda kalacağız? Tayyip Erdoğan iktidarı elden bırakmamak için ne gibi tedbirler düşünüyor?  

Muhalefet bu gidişin taşıdığı tehlikelerin farkında. Şu konjonktür içinde “olumlu” olduğunu söyleyebileceğimiz fazla bir şey yok ama bunu söyleyebiliriz. Halk Partisi çok zor bir çizgiyi başarıyla sürdürüyor, “iten” değil “çeken” bir politika yürütüyor, Erdoğan’ı kendi huşuneti içinde hapsediyor.

Türkiye’de siyasetin sertleşmesi alışık olmadığımız bir şey değil. “Çok-partili” bir siyaset düzenine geçişimiz de partilerin birbirlerine karşı olgun davranmayı öğrenmelerine yol açmadı. “Olgun” ne kelime! “Kan-davalı” gibi davranmayı öğrendiler. Şüphesiz tarihi etkenler bu süreçte belirleyici rol oynadılar.  Osmanlı İmparatorluğu çok çabuk kuruldu ama çok uzun sürede çöktü. Bu sürenin uzaması tabii “moral bozukluğunu”, “batıyoruz, yok oluyoruz” ruh halini yerleşikleştirdi. Bu koşullarda belirli bir çizgiye bağlanan kişi çizgisinde son derece bağnaz olmayı kural belledi.  Başka çizgiyi benimseyenleri “hain” gibi görmeye başladı.

Ama bütün bunların arasında en “patlayıcı” ayrışma laiklik ve İslam arasında olandı. Şimdi de onun kıskacındayız. Bunu da atlattığımız zaman rahata ereceğizdir mutlaka ama nasıl atlatacağız? “Her derde deva” bir şey değil ama şu anda laikliği savunan çizgide bulunanların kendi aralarında bir karşılıklı anlayış ortamı kurmaları, yapılması gerekli şeylerden biri olarak ele alınabilir. 

Herkes benim gibi düşünmek zorunda değil. “Zorunda” diye tutturan kişi Tayyip Erdoğan’ın yolunda ilerliyor demektir. İkincisi, benim gibi düşünmeyen kişi düşmanım olmak zorunda değil. Bunları sindiren kişilerin çoğunlukta olduğu bir ortamda “tartışma” bir kör dövüşü değil, bir diyalog imkanı haline gelir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar