Murat BELGE

Murat BELGE
Murat BELGE
Tüm Yazıları
‘Komprador’ların Türkiye’si
4.05.2012
4588

 1 mayısta yayımlanan yazımda, Sovyetler Birliği için için göçerken burada sosyalistlerin hiç değilse bir kesiminin orayı dünyaya model diye gösterdiğini yazmıştım. Gerçi o tarihlerde CIA bile bu göçüğün farkında değildi, ama “model göstermek” başka konu.

Ne de olsa başka bir ülke... diyebiliriz belki. İyi, o zaman kendi ülkemizi ne kadar iyi tanıdığımızın, Türkiye üstüne söylediklerimizin birkaç örneğine bakalım.

Türkiye’de “legal” bir sosyalizm, ancak 1960’larda mümkün olabildi (başına gelenlere burada girişmeyeceğim). Bu gecikmenin yarattığı merak vardı. Özellikle okumuş kesimde sosyalizmin prestiji hayli yüksekti. Yön dergisini okumayan yoktu. Sol, ülkenin gündemini biçimlendiriyordu.


Yön
’de ve bir zaman sonra oradan ayrılıp kendi yayınını (Türk Solu) kuran, bir süre sonra Milli Demokratik Devrim sloganı çevresinde toplanacak harekette, bir Türkiye analizi egemen oldu. Türkiye’de “komprador kapitalizmi” vardı, buna göre. Neymiş “komprador”? Hong Kong, Singapur gibi limanlarda Batı’dan gelecek ticaret gemilerinin yolunu gözleyen, mal satmaya çalışan simsar. Yani, emperyalizmin ekonomik acentesi, “ajanı”. Ekonomimiz tamamen dışa bağımlıydı ve emperyalizm bizi sömürüyordu. Cumhuriyet’in başında devletçilik sayesinde üç beş iş becermiştik ama 1950 Karşı-Devrimi’nden sonra ahval yeniden bozulmuştu. Bir “ambalaj ve montaj” kapitalizmi kurmuştuk kura kura. Yani, yurtdışından parçalar ithal ediyor, bunları birbirine monte ederek ortaya bir âlet çıkarıyorduk. Üstüne de güzel bir ambalaj geçirip piyasaya sürüyorduk. Kârlar emperyalizmin hanesine yazılıyordu. O dönemde insan insana “komprador” diye küfrederdi.

Tarım kesimi de fecaatti, çünkü ağır bir feodal tahakküm altında yaşıyorduk. Bütün toprakları ağalar bölüşmüştü. Köylüler topraksızdı.

Çare, Milli Demokratik Devrim’di. Bunu yaparak emperyalizmi kovacak ve feodalizmi tasfiye edecektik. “Tam bağımsız ve gerçekten demokratik” olacaktık. Ondan sonra, sosyalizmle de ilgilenmeye başlayabilir, işçi sınıfını (montaj ve ambalajdan kurtulan yeni ve sahici bir işçi sınıfı oluşmaya başlayacaktı o aşamada) bilinçlendirebilir ve hattâ örgütleyebilirdik. Ama bu sonraki işti. Demokratik Devrim aşamasını “zinde kuvvetlerle”le aşacaktık.

Sosyalizmin ülke analizi böyleyken Türkiye’de neler oluyordu? Ekonomide “İthal İkamesi Sanayileşme” denen aşamaya gelinmişti. Yani, bazı “mamul” maddeleri ithal etmek için harcanacak döviz o malların içeride üretilmesini sağlayacak fon olarak kullanılacaktı. Bu yıllarda Başbakan olan Süleyman Demirel bu ekonomiyi yürütmekte epey ustaydı. Özel teşebbüs, “dayanaklı tüketim” araçları üretmeye yönelmişti. Yani, buzdolabı, çamaşır makinesi, fırın vb. mallar üretiliyordu. Bunlar üretilecekse, bunları satın alıp tüketecek bir alıcı kitlesi ve alım gücü de gerekiyordu. Bunun için de genel olarak bir “yüksek ücret” politikasının uygulanması gerekiyordu. Sonunda kurulacak DİSK’in omurgasını meydana getiren Maden-İş gibi sendikalar da bu politikaların dolaylı nimetinden yararlandıkları toplu sözleşmeler yapabiliyorlardı. Türkiye için önemli yapısal değişimler içeren bir genel süreçti bu ve bunu, sonra onu izleyen başka evreleri geçerek Türkiye’nin ekonomisi bugün bulunduğu yere geldi.

Teşhis ve tesbit: “komprador kapitalizmi”!

Gerçeklik düzeyinde olan: ithal ikamesi sanayileşme!

İki düzey pek uyuşmuyor.

Ama bu analiz yanlış da olsa bizim için gerekliydi. Çünkü bu “ağır emperyalizm/ ağır feodalite” formülüyle, kalkınmacı/ modernist subayların darbe, pardon, “demokratik devrim” yapmaları için gerekli ajitasyon yerine getirilmiş olacaktı.

Dediğim gibi, o yıllarda sosyalizm yeniydi, prestiji yüksekti. Herkesin bir kulağı, sosyalistlerin ne söylediğindeydi.

Sosyalistler bunları söylediler.

Ama onların söyledikleriyle somut hayat pratiği hiç kesişmedi.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar