Nabi YAĞCI-Taraf Yazıları
MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski Müsteşar Emre Taner, eski Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş’in“şüpheli” sıfatıyla ifadeye çağrılması olayının düzünden okunabilir bir olay olmadığı açık. Aslında MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın Başbakan’ın gözde kadrolarından biri olduğu düşünülürse bu olayın, hedefi siyasi iktidar olduğu açık olan bir darbe niteliği taşıdığı su götürmüyor. Genel kanı da bu zaten. Fidan savcıya gitmek yerine Cumhurbaşkanı makamına çıktı, Başbakan, Fidan’ın arkasında durdu. Kanımca şimdilik kaydıyla doğru yapıldı ama mesele ne bu kadarlık bir mesele ne de bu kadarıyla kalabilir.
Ortada devlet içi bir hegemonya kavgası var.
Hemen her köşe yazarı yorumlarında merkeze, Oslo görüşmelerini daha doğrusu PKK ile ateşkes ve silah bırakma müzakere sürecini alıyor ki, doğru bir yaklaşım bu. Dünyanın başka köşelerinde yasadışı ilan edilen gerilla örgütleriyle devlet arasında benzer görüşmelerin yapıldığı sır değil. Öyleyse esas mesele “niye görüştün” meselesi olamaz. Böyle bir soruyu hiçbir savcı soramaz; hele Türkiye gibi bu tür işlerin hukuk devleti yoluyla açık biçimlerde değil de, derin biçimde götürülmesinin tali değil asli bir yöntem olduğu bir ülkede böyle bir soru sormayı aklına bile getiremez. Eğer sorarsa sorduğu mesele yine de niye görüştün meselesi değil başka şeydir.
Bu nedenle bu konuyu devlet-AKP-PKK ekseninde ele almazdan önce, bizdeki siyaset yapma biçiminin gelenekselleşmiş haline dikkat çekmek doğru olur. Meselenin diğer yönleri bana göre tali yönlerdir. Tali demekle ikinci derecede önemde demek istemiyorum, ama önce hastalığın kaynağını görmek gerek.
Açık siyaset yerine cadı kazanı siyaseti bizde siyaset yapmanın aslî biçimidir.
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz, üç-beş gündür Ankara’da kazan kaynıyor, artık duman da etrafı sarmış vaziyette. Açık siyasetin yerleşik bir alışkanlık halini almadığı yerde, hukuk devletine dayanmak yerine derin devletle iş götürmenin dayanılmaz cazibesinin ağır bastığı bir ülkede cadı kazanları kaynamaz da ne kaynar?
Fikirlerin eleştirisinden korkanların, Ahmet Altan, Yasemin Çongar, Markar Esayan, Mehmet Baransu, Amberin Zaman, Mehmet Altan gibi yazarların fikirlerinin peşine düşüp, onlardan bir şeyler öğrenmek yerine fikirlerinin değil kendilerinin peşine düşen, onları gizli MİT takibine, dinlemeye aldıranlar var. Kim bunlar, dinleme-takip kararını verenler, buna ihtiyaç duyanlar kimlerdir, bilmiyoruz, ama varlar. İşte Taraf’ta olaylı-belgeli olarak deşifre ediliyorlar. Herhalde gizli dinlemeye alınan yazar ve düşünürler bu isimlerden ibaret değildir. Olamaz. Bir yazarın, yazılarında üç kez “Kürt” sözcüğü geçmişse sanırım dinleme sırasına alınmıştır. Bu dinlemeler müzik kaydı yapar gibi boş zamanlarda dinleyip iyi vakit geçirmek için değil, siyasete ince ayar için veri üretimi yapılıyor.
Al sana cadı kazanı.
Bir ülkede bir siyasetçi (Deniz Baykal) açık siyasi mücadele ile değil de bir kaset vakası ile derdest edilip saf dışı bırakılırsa, sonra olay unutulmaya terk edilip kim yaptı, niye yaptı ortaya çıkarılmaz, hesap sorulmazsa, muhalefet de aynı cadı kazanı siyasetini makul ve muteber görüp sineye çekerse başka ne beklenebilir ki? Böylece iktidar ve muhalefet tencere-kapak gibi birbirine uyarsa, o ülkede, yalnız Ankara’da değil her yanda binlerce kazan kaynıyor demektir.
Bir ülkede siyaseti etik değerler üzerinden sorgulayacak, denetleyecek bir “eleştirici düşünce geleneği” yoksa, eleştiriler –ki buna eleştiri demek caizse eğer– cümle cımbızlamalarıyla, niyet okumalarıyla yapılıyorsa, fikirleri çürütmek yerine insanı çürütmek baskın anlayış ise entelektüel yaşam tarzımız da cadı kazanı kaynatmak üstüne oturmuş demektir.
Her on yılda bir darbe geleneği olan bir ülkede cadı kazanları kaynatmanın siyaset yapma- düşünme tarzı halini almış olması bizi şaşırtmamalı. Tersi mucize olurdu. Darbe önceleri darbe hazırlıkları için hep kazan kaynatılmamış mıydı? Sosyal bilimler bilinmezleri aydınlatmak, anlamlandırmak üstüne kuruludur ama mucizelere yer yoktur. Gerçi eleştirici düşüncenin gelişmediği bir ülkede sosyal bilimler ne kadar gelişmiştir o da ayrı bir mesele. Akademik cadı kazanları bilmediğimiz bir mesele değil.
Ankara’yı karıştıran, muhtemelen Türkiye’yi de karıştıracak olan bu darbe gibi teşebbüse “içinde ne var” diye bakmazdan önce ilk taşı, suskun seyirci toplum olarak kendimize atalım.
Zira kazanda kaynatılan aslında biziz.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları


































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.05.2012
3.05.2012
30.04.2012
28.04.2012
26.04.2012
23.04.2012
21.04.2012
19.04.2012
16.04.2012
14.04.2012