Nadi ÖZTÜFEKÇİ
Bu yazıyı seçim çalışmalarında kurguladım ve taslaklaştırdım.
Yönlendirme olarak algılanabileceği kaygısıyla ve biraz da öngörülerimin gerçekleşmeyebileceğini düşünerek yayınlamadım.
Bir kısmı gerçekleşmedi. Açıkçası biraz karamsar bakmışım.
Tabandaki sağduyu sandığımdan daha ilerideymiş.
Algı baronlarının etkisinde fazla kalınmadı.
Onun dışında, esinlendiğim Haziran Meclisi kararlarının da ışığında fazla yanılmamışım.
YSK kesin seçim sonuçları itirazları da dikkate alarak yaklaşık bir hafta sonra açıklayacakmış.
Şimdilik Hürriyet’in yayınladığı milletvekili dağılımına bakarsak sırasıyla:
AKP’nin 258, CHP’nin 132, HDP’nin 80, MHP’nin 80 milletvekili çıkardığını görüyoruz.
Seçimlerden önce yapılan aritmetik analizleri hatırlarsınız. Hani baraj hesaplarıyla ilgili olarak yapılan aritmetikten söz ediyorum.
Bu aritmetik özünde doğru ama durumu analiz etmeye yeterli değildi.
Seçim dönemi boyunca bunu söyleyip durdum. Yukarıda da sözünü ettiğim seçim öncesi HDP ve CHP’ye oy verilmesine karşı bir propaganda yapmış konumuna düşmemek için çok ayrıntılı değinememiştim.
Evet, bu aritmetik yanlış değil, ama yetersizdi. Bu aritmetiğin bir de matematiği vardı.
Şimdi bu matematik ortaya çıktı.
HDP’nin barajı aşması AKP’nin tek başına iktidara gelmesini engelleyecek gerekli, fakat yetersiz bir unsurdu.
Gerekliydi. Çünkü HDP’nin %10 barajının altında kaldığı durumda geçen döneme göre CHP’den çaldığı oylar yerinde kalsa bile AKP yine de tek başına iktidara gelebilecek oyu sağlayabiliyordu. Belki CHP 140-141 milletvekili çıkarırdı ama bu durumdan en fazla AKP yararlanırdı. En az 40 –belki daha fazla-milletvekili daha fazla çıkarıp tek başına hükumet kurabilmeyi garantilerdi.
O yönden baktığımızda HDP’nin barajı geçmesi olmazsa olmazdı.
Bu olguyu tartışmaksızın kabul etmek gerekir.
Yetersizdi. Çünkü - en basit hesapla- CHP 132 ve MHP 80 milletvekili çıkaramasaydı, HDP’nin barajı geçmesinin hiçbir anlamı olmazdı. Zira HDP’nin CHP’den alabileceği oyların sınırı belliydi.
Nitekim şu anda seçim sonuçları üzerine yapılan anketlerle HDP’nin CHP’den aldığı oy oranı belli olmuş durumda.
Bu oran, bu seçimlerde Adil Gür tarafından %2,1 olarak hesaplanmış.
Bu oranın karşılığı yaklaşık 950.000 oya denk geliyor.
Sizce ne kadar artabilirdi?
Şurası bir gerçek ki CHP’den HDP’ye daha fazla oy aktarabilmek için yapılacak her çaba CHP’den çok daha fazlasını koparacaktı.
Diyelim ki CHP’den 1.500.000 oy HDP’ye aktarılmış olsaydı;
Bunun CHP’deki yıpranması en az iki katı olurdu ve bundan da en çok AKP yararlanırdı.
Üstelik bölgelere göre düşününce bu miktar aynı oranda milletvekiline karşılık gelmeyecekti.
Nitekim bu dönem için HDP’ye aktarılan 950.000 oyun CHP için ortalama karşılığı 11-12 milletvekilidir. Oysa HDP kendisine CHP’den en fazla oy aktardığı seçim bölgelerindeki çıkardığı milletvekilinin toplamı 15 milletvekili civarındadır.
Aslında HDP; CHP’den kendine aktardığı 11-12 milletvekili çıkarabilecek bir oy potansiyelinden ancak 4-5 milletvekili çıkarabilmiş.
Bu da gösteriyor ki “muhalefetten muhalefete oy aktarmak” muhalefete yaramıyor.
Özetle; bugün mecliste çoğunluğunu kaybetmiş bir AKP varsa, bunun sebebi sadece HDP’nin barajı geçmesi değil. CHP ve MHP’nin de önceki döneme göre daha fazla performans göstermeleri en azından konumlarını korumaları bu sonuca aynı derecede etki etmiştir.
CHP bu seçim döneminde 2011 seçimlerine göre yaklaşık 500.000 fazla oy almış.
HDP’ye kaptırdığı 950.000 oyu da düşünürsek bu yıl yaklaşık 1.500.000 ‘yeni oy’ kazanmış.
Bu dönem ilk defa oy verenleri düşersek AKP’den en az 1.000.000 oy, genel ortalama üzerinden bakarsak 14-15 milletvekili çalmış olduğunu görüyoruz.
Keza % 0,2 oyunu HDP’ye kaptırmış olan MHP de 2011 seçimlerine göre yaklaşık 2.000.000 oy daha fazla almış. Bunun bir kısmını yeni oylar, bir kısmını CHP’den (% 0,5) giden oylar olarak düşsek bile AKP’den en az 18-20 milletvekili çaldığını söyleyebiliriz.
AKP 2015 seçimlerinde bir önceki seçimlere göre 68 milletvekili kaybetti.
Bunda cemaat desteğinin kesilmiş ve bu seçimlerde karşı saflarda yer aldığını düşünsek bile HDP’nin en az 35 milletvekilini bizzat AKP’den çaldığını söyleyebiliriz.
Kaldı ki bu seçimlerde Cemaatin HDP’yi desteklediğini düşünürsek cemaat faktörünü zaten HDP lehine işletmemiz gerekiyor.
Bu durumda şöyle bir tablo çıkıyor.
AKP’ne 2011 seçimlerine kıyasla kaybettiği 68 milletvekilinin yeni sahipleri sırasıyla; 35 milletvekili ile HDP, 18 milletvekili ile MHP, 15 milletvekili ile CHP oluyor.
Bütün bu anlattıklarımdan ne sonuç çıkar?
Düşüncelerimi ve kendimce saptamalarımı elimden geldiğince açık anlatmaya çalıştım.
Eğer bunu becerebildiysem sonuçlar anlattıklarımın içinde zaten.
Yine de bütün bu rakamların ne anlama geldiğini tartışmaya çalışacağım.
Önce CHP’liler ya da CHP’ye oy verenler açından değerlendirelim.
Partilerin oy potansiyelini dikkate aldığımızda; AKP parti diktatörlüğünün yıkılma sürecinin başlangıcı HDP’nin barajı geçmesi ile olabiliyordu. Burada dikkate alınması gereken bir şey var. Herhangi bir parti değil, HDP’nin barajı aşması gerekiyordu.
Bu; hem Kürt sorunun adil bir şekilde çözümü açısından vicdani olarak gerekliydi hem de belli bölgelerde yoğunlaşmasının getirdiği avantajla AKP’den en fazla oy çalabilecek parti olması yönünden de gerekliydi.
Zira Türkiye ortalamasında 86.000 olan bir milletvekili için gerekli oy sayısı Kürt nüfusun yoğun olduğu bölgelerde ve HDP’nin güçlü oldukları yerlerde 30.000’lere düşüyor.
Oysa bu rakamlar HDP’nin CHP’den en fazla oy aldığı İstanbul, İzmir gibi bölgelerde 106.000’e kadar çıkıyor.
Yani CHP’lilerin HDP’nin kendisinden 11-12 milletvekili çıkaracak kadar oy aktarsa da AKP’nin tek başına iktidar olamamasından dolayı mutlu olması gerekiyor.
Nitekim bu mutluluk istatistiklere %63 olarak yansımış.
Yani CHP ye oy verenlerin büyük çoğunluğu sonuçlardan memnun.
Şimdi gelelim bu seçimlerin HDP açısından değerlendirilmesine…
HDP 2011 seçimlerine göre oy oranını yaklaşık iki katı arttırmış. Yani geçen döneme göre %6,52 puan artış göstermiş.
Bunun 2.01’ni CHP’den, 0,2’sini MHP’den, yaklaşık 4 puan da AKP’den almış. Adil Gür’ün hesabı böyle… Yani yaklaşık 2.000.000 oy eder.
CHP’den aldığı 950.000 oya karşılık 4-5 milletvekili çıkarırken bunun karşılığı CHP’de yaklaşık 11 milletvekili oluyor.
Çünkü zaten HDP’nin CHP’den en fazla kendine oy aktardığı bölgelerden çıkardığı milletvekili sayısı (İzmir'den 2 Ankara'dan 1 İstanbul'dan 11 milletvekili çıkarmış) toplamda 14 millet vekili.
Bu 14 milletvekilinin çoğunu yeni dönemde AKP'den aktarmış, bir kısmı da kendi potansiyeli.
İstanbul'daki duruma bakarsak;
AKP 2014 seçimlerine göre İstanbul'da %9 puan kaybetmiş.
HDP %7 puan arttırmış CHP %2 kaybetmiş. Çıkardığı fazladan millet vekillerinin 2 veya 3'ünü CHP'den alırken 5 veya 6'sını AKP'den almış.
Özetle HDP CHP'den 11-12 milletvekili çıkaracak kadar oyu kendine aktararak 4 veya 5 milletvekili çıkarırken buna karşılık 2.000.000 oy karşılığı AKP’den firesiz 35 milletvekili çalmış oluyor.
HDP laik, solcu ve demokrat olması gereken bölge ve kesimlerden aldığı oy ve milletvekilleriyle değil; İslamcı, muhafazakar gözükmesi gereken yerlerden aldığı oylarla AKP’yi vurdu.
Yandaş medyanın, ana akım medyanın ve yetmezci tayfasının, HDP'nin evsel bileşiklerinin olağan üstü çabasına rağmen CHP'den HDP'ye aktarılabilen milletvekili, hesapta da görüldüğü gibi 4 veya 5 iken Dengir Mir Fırat, Altan Tan gibi unsurlarının bir kaç görüşme ile AKP'den aktardığı milletvekili 35 olmuş.
HDP eğer kendisine önerildiği gibi CHP’nin tabanından oy koparmak adına laik, cumhuriyetçi görünümünü abartsaydı AKP’yi bu denli yaralayamazdı.
Belki zar zor barajı geçerdi ama AKP tek başına iktidarını korurdu.
Zaten hesap da bu yöndeydi.
Ama tutmadı.
Şimdi hemen belirtelim bütün bu rakamlar ve hesaplar benim araştırmam değil.
Ayrıca ben matematik uzmanı değilim. Bu rakamlar ve hesaplar da uzmanlık gerektirmiyor. Sonuçta bir derleme.
Araştırma şirketlerinin yayınladıklarından derlediklerim.
Elbette birçok eksiği ve yanlışı vardır.
Ama seçimler boyunca görmezden gelinen gerçeklerden çok uzak değil.
Bu yazdıklarımın benzerlerini daha önce yazdım. (Bkz. 'Velet-i Amerikan Tarz-ı Osmanlı' Devleti)
“Her şey muhalefetten muhalefete transfer üzerine odaklı…
Yani bu seçimlerde de muhalefetin muhalefete muhalefet yapmasının ilginç, dramatik ve o ölçüde komik örneklerini göreceğimiz anlaşılıyor.
Oyların bir muhalefet partisinden, diğer muhalefet partisine geçişinin bilgisayar ortamında yapılabildiği gibi “kes-yapıştır” şeklinde olmadığını hesaba katmak lazım.
Esasen bu tür aktarmalar bir havuzdan bir havuza kovayla su aktarmaya benzer. Bu aktarma esnasında yere dökülen su çok olur. Özellikle aradaki mesafeyi giderek açarken…
O suların bir kısmı buharlaşır bir kısmı da bu kaygan zeminde üçüncü havuza gider.
Örneğin CHP’nin tabanına yönelik yapılacak çalışma sonucu diyelim ki HDP’ye 2 milyon oy aktarıldı. CHP’nin kaybı 2 milyondan çok fazla olacaktır.
Bir o kadar da ya küskünlerin ya da AKP’nin havuzuna akacaktır. Yani sonuçta AKP karşıtı oyların sayısında önemli oranda düşüş olacaktır. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de yaşanan budur.
Sonuç olarak muhalefet cephesi küçülecektir.
Bu kolayca tahmin edilebilecek bir sonuçtur.
Zaten ülkede ve coğrafya da oynanan oyunlar da bu sonuçların üzerinedir.
Ancak bu tür oyunların gedikli jokerleri, 12 Eylül darbesinden sekelli “sol” bir güruh, özellikle 2000’lerden beri bu tuzağa her defasında düşüyor.
Bu jokerler; oyunun kritik anlarında seri tamamlayıp, iktidarın el açmasına yardımcı oluyor, masanın hesabını da ülkemiz emekçi ve yoksullarının üzerine yıkılmasına katkı koyuyorlar.”
Yukarıda söylediklerim bir anlamda gerçekleşmiş oldu.
Zaten gerçek bir muhalefet duygusu ve trendist yaklaşımlardan uzak kalmaya çalışıp, yaftalama ve linç girişimlerinden etkilenmezsen bu sıradan gerçekleri bu kadar hesap yapmadan da görmek mümkündü.
Ama her şeye rağmen AKP bir şekilde, ucu ucuna da olsa iktidardan düştü.
CHP ve HDP yöneticileri bu tuzağa düşmediler.
Açık söylemek gerekirse; yaygın medyanın, yandaş ve “yandaş muhalif” medyanın bütün telkinlerine ve “occupy müsveddesi” kampanyalarına, sosyal medyada siyasi gazını indirmek üzerine paylaşım yapan, muhalefet duygusu ve aklından yoksun evsel bileşiklerin tüm sorumsuz tavırlarına rağmen, CHP ve HDP seçmeni de bu tuzağa düşmedi.
Kendimce çıkardığım bazı sonuçları tekrarlamak bahasına vurgulamak istiyorum.
Seçim sonuçları gösterdi ki HDP’nin barajı geçmesini sağlayan oylar CHP’den çok -yaklaşık iki katıyla- AKP’den geldi.
Eğer bunun tam tersi olsaydı, HDP barajı geçse bile yaklaşık 17 milletvekili daha az milletvekili çıkarırdı. HDP kılavuz kargaların etkisinde daha fazla kalıp CHP’nin tabanına daha fazla oynasaydı AKP iktidardan düşmezdi.
Bereket ki bu ülkede algı baronlarının operasyonlarına pabuç bırakmayanlar var.
AKP’ye olan muhalefeti AKP’ni yıkma işlevine değil de AKP’nin karşısındaki muhalefeti dizayn etme operasyonuna dönüşmesi engellendi.
Haziran Hareketinin de benimsediği sorumluluk ve sağduyu hakim oldu.
Haziran Hareketi meclislerinin aldığı kararın ne kadar doğru olduğu da açığa çıkmış oldu.
Bundan sonra ne yapılacağı artık değişik argümanların katılımıyla yeni bir boyutta tartışılacaktır.
Ama seçimlerden sonra ortaya çıkan tablonun da tartışılması gerekir.
Bu gereklilik HDP ile Türkiye solu arasındaki ilişkinin yeni baştan, daha sağlıklı bir şekilde tartışılmasını da içeriyor.
Örneğin HDP’yi “Türkiyeli” yapmak ile Kürt seçmenin tabanına yaklaştırmak arasındaki ters orantılı ilişkinin farkına varılmalı.
Aynı ters orantı HDP’ye yüklenmeye çalışılan ‘sol’ misyon ile HDP’nin yeni ittifaklarının beklentileri arasında da var. Yani HDP’nin barajı geçmesinde belirleyici rol oynayan, esasen HDP içinde uzun zamandan beri düşünsel ve kadro olarak karşılığı olan yeni ittifakların…
HDP'ye yakın yayın organlarında sık sık haber olan Aşiret katılımlarıyla gerçekleşen yeni ittifaklardan söz ediyorum. HDP yapılanmasında kendine giderek daha fazla yer açan İslamcı ve muhafazakar anlayışın olası sonuçlarının hesabı yapılmalı.
Ben burada Kürt Hareketinin bu yeni ittifaklarının ve yöneliminin kritiğini yapmıyorum, yapmaya da hakkım olduğunu düşünmüyorum.
Kürt hareketinin bu yapısal değişikliğinin bir süreç olduğunu, giderek hızlanarak işleyeceğini düşünüyorum.
Bu sürecin Kürt Hareketinin kendi dinamiğinin bir gereği olabileceği ihtimalini hesaba katarak saygı duyuyorum.
Asıl sorguladığım HDP ile yollarını bu kadar özdeşleştirmiş olan solun durumu.
HDP içerisinde bunca zamandır süren symbiosis ilişkinin giderek paraziter bir ilişkiye dönüşme ihtimali var.
Yakın geçmişte yaşanan deneyimler göstermiştir ki İslamcılık, muhafazakarlık ile solcular, demokratlar arası söz kesmeler uzun soluklu olmamıştır.
Tatlı su ve tuzlu su balıkları gibidirler. Nehirlerin denize karıştığı azmaklarda bir arada olabilirler ama nehrin ya da denizin açıklarında sadece bir türü yaşar.
HDP akvaryumunda suyun yapısı değiştiğinde hangi kesim için elverişsiz olacağını, kimlerin sudan çıkmış balık durumunda kalacağını kestirmek güç değil.
Oysa bu kadar özdeşleşmeden ilkeli bir dayanışma ve birlikte hareket etme ortamı oluşturulabilir.
Türkiye solu ve sosyalistleri ülke sorunlarına kendine özgü yanıtlar üretmek zorundalar.
Dünyaya, bölgemize ve ülkeye bu kadar endeksli bakıldığında kısmi körlükler oluşur.
Tartışmasız ön kabuller de 'biat'ı geliştirir.
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları


































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.05.2018
18.04.2018
7.02.2018
9.02.2017
15.02.2017
27.01.2017
22.01.2017
4.02.2016
11.03.2016
20.11.2015