Nuray MERT
‘Hayır bildiklerinizde şer, şer bildiklerinizde hayır vardır, siz bilemezsiniz, Allah bilir’ (Bakara, 216).
Söz konusu ayet, ‘insanlardan şer ve hayır, yani iyi ve kötü arasında seçim yapmaları beklenemez’ anlamına gelmiyor, İslami inanca sahip insanlardan beklenen ‘şer’ diye düşündükleri şeylerden kaçınmak, ‘hayır’ bildiklerine yaklaşmak, uygulamaktır, seçimlerini buna göre yapmaktır. Mealde işaret edilen husus ise, şer ve hayır’ın ne olduğu konusunda nihai bilginin ancak yaratıcıda olduğudur, tam da bu nedenle insanların hayır ve şer konusunda, nihai söz söylemek, kendini bu konuda yetkili sanmak durumundan kaçınması gerektiğidir. İslami inanca göre, aksi halde ‘kibir’ söz konusu olur ve kibir ‘şirk’ten bir cüzdür. İnsanın, kendini iyi ve kötünün ne olduğu konusunda nihai karar verici yerine koyması, kendi ‘doğru’sunu dayatmak ve dahi buna dini kılıf bulmak yolunu açar, söz konusu ayet bu konuda açık bir uyarıdır. İslami inanca sahip olmayan bir insan, iyi ve kötü diye algıladığı şeyleri, çeşitli gerekçeler ile dayatma yoluna gidebilir, ama inanç sahibi biri, bunu kibre düşme tehlikesi olmadan yapamaz, Kelimetullah yapmaması gerektiğine işaret eder.
Ancak, tarih boyunca ve dahi günümüzde, İslami inanç adına dayatma, baskı yaygın bir pratiktir, zira din, kutsala gönderme yapmak suretiyle, her tür iktidar için, güçlü bir baskı aracı kılıfına sokulma aracı olarak kullanılabilir, kullanılmıştır, halen kullanılmaktadır. Türkiye’de dindar, İslamcı, muhafazakâr siyaset, halen bu pratik üzerinden yürüyor. Kendi telakkisine göre ‘şer’ olanı, hiç tereddüt etmeden tanımlayıp, diğerlerine bu tanım üzerine muamele etmekten sakınmıyor. Şimdilerde, malum, iktidar ve çevresi ‘teröristler bir şeye evet diyorsa da hayır diyorsa da her durumda, tersi doğrudur’ şeklinde akıllara seza bir mantık ile referandum kampanyası yapıyor. En fecisi, ‘hayır ve şer’ konusunda kendi analayışını nihai doğru olarak dayatmakta tereddüt etmiyor.
Son olarak, Cumhurbaşkanı, “şerre rızanın şer olduğuna, kötülük olduğuna inanıyorum. Benim için ‘evet’ ve ‘hayır’ demenin arasındaki fark bu kadara açık net ortadadır” dedi. Cumhurbaşkanı ve onun destekleyenler referandumda ‘evet’ demenin, samimiyetle hayırlı, ülkenin geleceği için iyi olduğuna inanıyor olabilir, ancak başkaları için de ‘hayırlı’ olanın ‘hayır’ demek olduğunu dikkate aldıkları sürece. Aslında referandumda ‘evet ve hayır’ kararlarının illa dini bir referansı olması gerekmemeli, bu ülkede İslami inanç sahibi olmayan pek çok insan yaşıyor, dahası inanç sahibi insanlar birbirleri ile her konuda anlaşmak zorunda değil. Ama biliyoruz ki, mevcut İslami iktidar, seküler siyasete inanmıyor. Siyasetini, kendi dini nasıl anlıyorsa o çerçevede İslami referanslara dayatmak suretiyle meşrulaştırıyor. Bu durumda, bize bir de, söz ve davranışlarını İslami inanç açısından sorgulamak hakkı doğuyor, zira mesele sadece seküler siyaset açısından antidemokratik, dayatmacı, hakkaniyetsiz olmaktan öte, kibir ve şirk konusu olabiliyor, bize bu çerçevede de tartışma alanı açıyor.
İşte, tam da bu nedenle, seküler siyaset, inançlı veya olmayanlar için en az çatışmacı zemini temin eder. Bu durumda, birbirimizi inanç temelli yani, kendimizi Tanrı yerine koymaktan kaçınarak sorgulamak, tartışmak, uzlaşma zemini aramak mümkün olur. Laik siyaset bu nedenle, demokratik tartışma ve uzlaşmak açısından tek mümkün yoldur.
Ülkemizin geleceği için referandumda ‘Evet’ veya ‘Hayır’ demenin doğru olduğu kanaatinde olanların birbirine benzer veya farklı pek çok gerekçesi olabilir. Ancak, İslamcı bir siyasetin, ‘Hayır bildiklerinizde şer, ŞER BİLDİKLERiNİZDE HAYIR VARDIR’ uyarısını dikkate almama, şer olanı tanımlama ve dayatma lüksü yoktur.
Yazarlar
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
23.02.2025
16.02.2025
11.11.2024
14.06.2024
5.05.2024
6.11.2023
14.10.2023
2.10.2023
24.09.2023