Nuray MERT
Kimse söylemeye cesaret edemiyordu, Cumhurbaşkanı söyledi; AK Parti’de ‘metal eskimesi’ var dedi. Bu duruma benzer bir tabir ile ‘metal yorgunluğu’ da denilir. Cumhurbaşkanı, bunu fark etmiş, ama belli ki, kafasındaki çözüm AK Parti’yi bu yorgunluktan kurtarmak için işe girişip, diğer yandan Türkiye’nin tamamını AK Partilileştirmekten ibaret. Oysa asıl sorun, toplum, ülke yorgunluğu. Bilhassa tüm toplumu tek tipleştirmek çabasından doğan memnuniyetsizlik, gerilim, öfke ve yorgunluk.
Burası, artık kavgadan, didişmeden ve dahası baskıdan, susturmadan yorgun düşmüş bir ülke. Fazlasıyla gergin, kafası karışık, savruluşlar içinde bir ülke. Sadece siyasal çekişme düzeyinde değil, birbirine sevgisi, saygısı, güveni tükenmiş, kafası bozulanın silahını çekip karısını, sevgilisini, ailesini vurduğu, sokaklarında kavgadan geçilmeyen, şiddetin gündelik zemine indiği bir memleket. Bunun pek çok nedeni var, ama en büyük sorumlu on beş senedir iktidarda olan zihniyet, parti, siyaset olması gerekir. Bunu açıkça konuşamamanın gerginliği, işi daha da zorlaştırıyor, öfkeli bir toplum ve ortam yaratıyor.
Diğer taraftan siyasal muhalefet alternatiflerinin tükenişine sahne olmuş bir ülke burası. Alternatif deyince, sadece parti, lider değil mesele; asıl sorun; farklı bir Türkiye muhayyilesinin ufukta gözükmemesi. Demokrasi yoksunluğundan şikâyet edenlerin hayalleri nasıl bir ülkedir, belli değil. Artık, mevcut demokrasi yoksunluğundan, hak ihlallerinden sadece şikâyet etmenin zamanı geçti, zaten bu sınırlar içinde kalmanın bir sonucu olsaydı, bugünlere gelmezdik.
Referandum sonrası, ‘Hayır’ oyu veren yüzde 49’u temel alan siyaset kurguları aslında muhalefetin de iflasının ilanı. Evet, bu önemli bir rakam, bu denli muktedir bir yönetim, tüm çaba ve baskılara rağmen yüzde 51’i zor bulmuşsa, toplumun yarısı olan bitenden hiç memnun değil demektir. Ama, memnun olmayanın, bırakın birbirleri ile son derece ihtilaflı olmasını, gerçekten demokratik bir Türkiye hayalinin olup olmadığı meçhul. Daha doğrusu, pek meçhul değil, ana muhalefet partisinin dönüp dolaşıp ulusalcılıkta karar kılması sıradan bir körlük değil, demokratik bir gelecek iddiasından vazgeçmeleri demek.
Bu iktidar ve zihniyetinin yerini, başka türden antidemokratik anlayışlar alacaksa, neyin kavgasını yapıyoruz? Demokrasi yoksunluğundan şikâyet edenin, güçlü bir demokrasi, hak, hukuk ufku olması gerekir, yoksa siyaset güç yarışına döner, güçlü olan diğerini yener, konu kapanır, Türkiye’de olan budur. Vatan Partisi, ideolojisi, Genel Başkanı Doğu Perinçek nasıl bir gelecek vaat edebilir Türkiye’ye Allah aşkına? Benzer bir şeyi Saadet Partisi ve diğer dar ufuklu siyaset çevreleri için de söyleyebiliriz. AK Parti ve zihniyeti, dar görüşlülüğe hapsolduğu, demokrasi meselesini dert etmemeye başladığı, milliyetçiliğe demir attığı için bu noktaya geldik. Benzer bir çerçeveden çıkış yapmak mümkün mü? Bu nasıl bir akıl veya akılsızlıktır?
Baskı, zulüm bir yere kadar işler, asıl zaaf güçlü bir karşı siyasi ufkun, daha doğrusu sadece bir değil, birbirinden farklı ve güçlü alternatif Türkiye muhayyilelerinin olmayışı. Oysa, demokrasi bu yarış içinden çıkar. Bu ülkede böyle bir yarış yok, kimse kusura bakmasın, Kürt siyaseti de çoktan bu yarıştan çekildi, Kürtlerin sadece hak ve özgürlükleri değil, izzetini Türkiye’nin demokratikleşmesi çerçevesinde temsil eden bir siyaset ufkundan çok uzağa düştü. Toplum yorgunluğunun bir ucunda yaşanan ve artan baskılar, gerilimler varsa, diğer ucunda da umut vaat edici gelecek umutlarının tükenişi var.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.11.2025
7.11.2025
19.10.2025
4.10.2025
15.04.2025
10.03.2025
23.02.2025
16.02.2025
11.11.2024
14.06.2024