Orhan MİROĞLU-Taraf yazıları
Yılın ilk günü.
Soğuk bir Ankara günündeyiz. Dışarıda kar yağıyor.
Keyfini süremiyoruz hiçbir şeyin..
Ne yapsak, ne etsek, geçmiş peşimizi bırakmıyor. Bir savaşın içinden çıkıp bugünlere geldik. O savaşın hakikatleri kollarımıza ve ayaklarımıza vurulan prangalara dönüştü.
Yok sayıyoruz, görmezlikten geliyoruz, insanların yaşadığı acılara farklı muameleler yapıyoruz, yine de olmuyor.
2011 yılının son gününde 35 Kürt köylüsünün gaddarca öldürülmesini yazmak, sonra da yeni bir yılı kutlamak nasıl mümkün olabilirdi? Nitekim olmadı. Yılın ilk gününde yazılan bu yazı da, yılın son gününde yazılan yazıdan farksız. Bu yazı da, geçmişe ait acıların izini sürüyor..
Selim Çürükkaya benim Diyarbakır cezaevinden arkadaşım. Selim PKK’nin önde gelen kadrolarındandı. Cezaevinden çıktı, Bekaa’ya gitti. Orada Öcalan’la ve PKK’yle birtakım sorunlar yaşadı ve PKK’den ayrıldı. Uzun yıllardır yurtdışında yaşıyor. Eşi Aysel Öztürk’ün Diyarbakır zindanında, işkenceci zalimlere karşı gösterdiği cesaret dilden dile anlatılırdı. Aysel’i hiç görmedim. Ama yıllar sonra Nejdet Buldan’ın yazdığı PKK’de Kadın Olmak adlı kitapta Aysel’in hayat hikâyesini okuduğumda, günlerce kendime gelemedim. Uğruna hayatınızı verdiğiniz, sonuna kadar inandığınız bir mücadeleyle yıllar sonra yollarınız ayrılıyor.. Dağ gibi bir hüzünle ve yapayalnız kalıyorsunuz..
Ayten ve Aysel..
Bu iki kız kardeşin hayatı, acılarla geçmiş . Ayten, kaçırılıyor ve hunharca katlediliyor. Babası Hıdır Öztürk’ü hatırlayacaksınız. Geçenlerde Meclis İnsan hakları Komisyonu’na gidip kızı Ayten Öztürk’ün vahşice öldürülmesini anlattı. Kızlarından biri olan Aysel şimdi eşi Selim Çürükkaya ile beraber yurtdışında yaşıyor. Geçen hafta Selim’den bir mektup aldım, Ayten’in cesedi bulunduktan sonra tutulan otopsi raporunda geçen garipliklere dikkat çekiyor ve şöyle diyordu:
“İki gün önce Hollanda’ya gittim. Orada bir yakınımı ziyaret ettim. Bana Ayten Öztürk’ün otopsi raporunu verdi, inceledim, çok çarpıcı bir durumla karşılaştım. İki doktor ve bir savcı tarafından düzenlenen otopsi raporu korkunç bazı gerçekleri gözlerimin önüne seriyordu. Örneğin Ayten Öztürk 27 Temmuz 1992 günü akşamüzeri saat 17.30’da beyaz renkli bir arabayla, dört kişi tarafından evinin önünden kaçırılmıştır. Otopsi raporunda yazıldığı gibi 8 Ağustos 1992 günü akşamüzeri cesedi Elazığ Karşıyaka Kartaltepe mevkiisinde yarı gömülü olarak bulunmuştur. Yani Ayten Öztürk’ün kaçırılması tarihi ile cesedinin bulunması tarihi arasında tam on bir gün zaman vardır. Durum böyle iken; otopsi raporunda cesedin en az bir buçuk veya iki ay gömülü kaldığını yazıyor. Ayten Öztürk’ün doktor eniştesi ve hemşire bacısına göre Ayten’in kulakları, dudakları kesilmiş, gözleri çıkarılmış, tanınmaması için yüz derisi soyulmuştur. Ama otopsi raporuna göre Ayten Öztürk’ün cesedi toprak altında bir buçuk veya iki ay kaldığından, dudaklar, gözler ve kulaklar çürümüştür. Yine Ayten Öztürk’ün yakınlarına göre Ayten’in saçları ve kafa derisi yüzülmüştür. Otopsi raporuna göre Ayten Öztürk’ün gömülü olduğu yerin üzerinde saç kılları bulunmuştur. Otopsi raporuna göre saçlarının kazınmasının nedeni ise; cesedin üzerindeki 15 santimlik toprak alınırken, kürek kazma ile saçın sürtüşmesinden ileri gelmiş olabilirmiş!
Bilirkişi doktorların yazdıklarına göre Ayten’in boyun hiyoyid kemiği kırıldığından dolayı ölüm sebebi buymuş ve ölüm nedeni anlaşıldığından klasik otopsiye gerek yokmuş!
Böyle otopsi olur mu? Genç bir kız yüzü bozulmuş bir halde gömülü bulunuyor, DNA testi neden yapılmamış? Bu kızın tecavüze uğrayıp uğramadığına dair otopsi neden es geçilmiş? Ceset üzerinde parmak izlerine neden bakılmamış? Ve muhtemelen ceset bir veya iki gün orada yerin altında kalmasına rağmen neden Savcı ile doktorlar cesedin bir buçuk veya iki ay kaldığını yazmışlar? Bu ibretiâlemlik raporu sizlere duyurmak istiyorum. Otopsiye katılan doktorların telefon numaralarına ulaştım. Bu aktüel telefonları da size iletmek istiyorum. İnsan hakları, demokrasi ve hukukun olduğu bir yerde böylesine bir rapor yazan savcı ve doktorlar derhal tutuklanıp yargının karşısına çıkarılırlar.
Ama Türkiye gibi bir yerde ve Kürtlere karşı yapılan muamelelerde kimse bu tip işlerin hesabını kimselerden sormaz. Bırakın hesap sormayı bu tip raporları yazanlar kariyer yaparlar ve mevkilerinde zirveye tırmanırlar. Buyrun size raporu yazan bir savcı ile iki doktorun aktüel telefonları, ben bir doktor (Zülfü Kılıç) ile konuştum, ona göre bu otopsi raporu o günün koşullarına göre çok normal imiş. (Milattan önceden söz eder gibi konuşuyordu.) Doktora dedim ki; Siz 8 Ağustos 1992 akşamında, ‘ceset bir buçuk veya iki ay toprağın altında kaldığından burun, kulaklar ve gözler çürümüş’ diye yazmışsınız. Ama o bayan 27 Temmuz 1992 akşamı, yani on bir gün önce Tungaş fabrikasında her gün çalıştığına dair elimizde belgeler var. Bu soruma karşılık, ‘efendim bizim ki bir tahmindi’ dedi. Fabrikada çalışan bir kızı, mezarda ölü olarak tahmin etmek nasıl bir tahminse artık gelin siz düşünün!”
Selim raporda ismi geçen doktorların ve savcının adını ve bugün çalıştıkları kurumları da veriyor.
Dr. Zülfü Kılıç: Ümraniye Özel Afiyet Hastanesi: Tlf. no: 0090 216 344 89 00
Dr. Nusret Akpolat: Elazığ Fırat Üniversitesi: Tlf. no: 0090 424 233 3555-21 87
Savcı M. Ali Gürbüz: Ordu Adliyesi: Tlf no: 0090 458 233 05 8
Yerim kalmadı, ama bu ibretlik raporun metnini isteyenlere yollayabilirim.
Yazarlar
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.10.2012
3.09.2012
1.09.2012
30.08.2012
27.08.2012
25.08.2012
23.08.2012
20.08.2012
18.08.2012
16.08.2012