Serdar KAYA
23 Nisan 1920 tarihinde, Ankara’da Osmanlı devleti için ikinci bir meclis açılır. Bu meclis, varlığının gerekçesini, devletin asıl meclisinin bulunduğu İstanbul’un işgal altında olmasına dayandırır.
Açılan meclis faaliyete geçtikten kısa bir süre sonra, üyeler, iki farklı grup oluştururlar. Bu gibi gruplaşmalar, meclislerin doğasının bir gereği olsa da, bu iki gruptan birinin lideri olan Mustafa Kemal, meclisin açılmasından takriben üç sene sonra, kendisine muhalif olan grubun liderini öldürtür; ardından da, sonucunu masa başında kendisinin belirleyeceği yeni bir seçim düzenlemek suretiyle muhalif vekilleri tasfiye eder.
1923 ila 1925 arasında da tasfiyeler devam eder. Zira, Meclis’te, (halk içindeki muteber konumlarından ötürü) tasfiye edilememiş olan (Kazım Karabekir gibi) vekiller halen bulunmaktadır. Ancak, bu dönemde siyasi suikastlere pek rastlanmaz. Çünkü, devlet adına çalışan seyyar İstiklal Mahkemeleri, artık bu işlevi görmeye başlar. Bu mahkemeler, talep üzerine istenen yere gider ve ortadan kaldırılmak istenen kimseleri alel acele yargılayıp asar – ya da tepkiden çekinilen durumlarda, ilgili kişilerin siyaset hayatlarını bitirir. Bu mahkemelerde yargılama yapanlar – Ahmet Süreyya (Örgeevren) haricinde – hukukçu değil, iktidarı ele geçiren partinin milletvekilleridir.
Parti, muhalif vekilleri tasfiye ederken, Meclis de 4 Mart 1925 tarihinde Takrir-i Sükun Kanunu’nu kabul eder. Bu, yeni bir dönemin başlangıcıdır. Kanunun yürürlüğe konmasının hemen ardından, basını susturmak üzere İstanbul’a da bir İstiklal Mahkemesi gönderilir. Muhalif düşünceler, kağıt üzerinde de olsa, artık tamamen susar. Yirmi yıl sürecek olan Tek Parti dönemi başlamıştır.
Parti’nin halk oyu ile test edilmesi ilk kez 1930 yılında – yani Tek Parti dönemi sürmekteyken – gerçekleşir. Yapılan, bir belediye seçimidir. İktidarın karşısında, yine iktidar tarafından ve göstermelik olarak kurulan muvazaalı bir parti olan Serbest Fırka vardır. Mustafa Kemal, fırkanın başına, arkadaşlarından Ali Fethi Okyar‘ı getirmiştir.
Serbest Fırka, seçim kampanyalarına başlar başlamaz büyük bir halk coşkusu ortaya çıkar. Bu ilgiyi toplayan parti, her ne kadar muvazaalı bir parti olsa da, ilginin büyüklüğü iktidar partisini ürkütür. Bir günde gerçekleşmeyen, günlere yayılan sancılı bir seçim süreci yaşanır. İktidar partisi, bu süreç boyunca ülkenin her yanında terör estirir ve seçmenleri korkutur. Serbest Fırka’nın yönetici ve adayları, geceleri evlerinden çıkmaya dahi korkar hale gelirler. Neticede, yapılan 502 belediye seçiminin 480′ini iktidar partisi “kazanır”. Ardından da, Serbest Fırka kapatılır. Hasan Rıza Soyak, seçim günü Mustafa Kemal ile arasında geçen diyaloğu hatıratında şu cümlelerle aktarır:
“[H]emen hepsi CHF’nin lehine olarak gelen seçim haberlerini arz ettiğim sırada bana ‘Hangi fırka kazanıyor?’ diye sormuş; ‘Tabii bizim fırka Paşam’ cevabını vermiştim de gülmüş; ‘Hayır efendim; hiç de öyle değil!.. Hangi fırkanın kazandığını ben sana söyleyeyim; kazanan İdare Fırkasıdır çocuk!.. Yani Jandarma, polis, nahiye müdürü, kaymakam ve valiler… bunu bilesin‘ buyurmuştu.” (vurgu eklendi)
Parti’nin halk oyu ile ikinci testi ise 1946 yılında olur. Şöyle ki, II. Dünya Savaşı (1939-1945) sonrasında oluşan yeni dünyada, Türkiye, ABD’nin dümensuyuna girmeyi tercih etmiş ve bu çerçevede, çok partili hayata geçmeyi karara bağlamıştır. Bu kararın hemen ertesi yılında bir genel seçim yapılır. Muhalefette, (CHP’den ayrılanlarca kurulan)Demokrat Parti vardır. Ancak, iktidarı bırakmaya çok niyetli olmayan CHP, gizli oy, açık tasnif prensibini tersine çevirerek, açık oy, gizli tasnif usülüyle seçim düzenler. Yani, insanlar, açıkta oy verirler ve oyları gizlice sayılır. Resmi sonuçlara göre, oyların yüzde 85′ini CHP alırken, DP’nin oyu %13′te kalır.
1950′de yapılan bir sonraki genel seçimlerde, DP, oyların %52,6′sını alır. CHP’nin oy oranı ise %39,4 olur. Bu rakamın üzerinde de devlet baskısı bulunduğunu iddia etmek mümkün olsa da, CHP’nin iktidarı ele geçirmesinin ardından artık 25 yıl (yani bir nesil) geçmiş, bu süre zarfında CHP kendi seçmen kitlesini üretmiştir. Ne var ki, önemli bir kısmı askerlerden, öğretmenlerden ve diğer devlet memurlarından oluşan bu kitlenin merkezindekiler ile halkın geri kalanı arasında artık büyük bir uçurum vardır. Bu uçurum, Türkiye’nin siyasetinde uzun yıllar boyunca belirleyici olacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, yüzyılın sonuna kadar, öncelikle, ilgili %39,4′lük kesimin çekirdeğindeki Kemalist kitlenin devleti olageldi. Bu kitle ve fikirleri, gerek bürokrasi gerekse askeriye tarafından korunduğundan, uçurumun diğer yanındakilerin sayıca fazla olmalarının da, seçim kazanmalarının da, siyaset üzerindeki etkisi sınırlı oldu. Ne var ki, 1900′lü yılların sonlarından itibaren yaşanan gelişmeler, bürokrasi, yargı, polis ve askeriyeyi de (çoğunluğu her zaman temsil etmese de) çoğunluğun içinden gelen kadrolarla doldurdu. Silahsız bir karşıdevrime tekabül eden bu dönüşümü gerçekleştiren iki aktör vardı; bir Parti, ve bir de Cemaat.
[Sonraki yazı: Bir Devlet, Bir Parti, Bir Cemaat (2): Bir Parti]
–––––
Yazı arşivi: Yakın Tarih konulu diğer yazılar
http://serbestiyet.com/bir-devlet-bir-parti-bir-cemaat-1-bir-devlet/
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Resmin Yunus Emre'siydi, İbrahim Balaban
9.06.2019 - AFFET BİZİ YAVRUM
17.06.2018 - Biz Bir Toplum Değiliz
6.04.2015 - Charlie Hebdo Katliamı (5): 2005 karikatür krizi
23.03.2015 - Charlie Hebdo Katliamı (4): Hasan, Türkiye ve Kemal
16.03.2015 - Charlie Hebdo Katliamı (2): İslam ve Batı
20.01.2015 - Charlie Hebdo Katliamı (1): Avrofobi
15.01.2015 - Amerika’yı kim keşfetti?
17.11.2014 - Türk gibi düşün: Merak değil nefret et
1.10.2014 - 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimi’ne dair notlar
12.08.2014
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
Ad Soyad Giriniz...
Ulan adam o kadar sivili bombalamis, buna ragmen, ya da bu yuzden, madalyaya hak kazanmis ama buradaki de simarik cocuklar gibi, yav madalyayi istemeyiz biz diyip kustum ben numaralari cekiyor. Hersey oyunculuk, dramaturji, reji 10 numara.
Ad Soyad Giriniz...
MİTin Roboskide üst düzey bir sorumluluğu olabilir ama hırsızın hiç mi suçu yok? Olayı MİTin üstüne yıkarak da kurtulamaz kimse. Askeriye, sadece bu olayı tam aydınlatıp kamuoyuna sunamadığı için bile ciddi bir sorumluluk içindedir. Kaldı ki uçakları uçuran ve bombaları bırakan da oydu. Yanlış yöndendirilebildiyse bunda hiç payı olmayacak mı? Bu olayın altından yoz siyasete selam çakarak çıkılmaz. Ne siyaset ne asker ne de müsteşarlık bunun hesabını vermekden kurtulamaz.
Ad Soyad Giriniz...
Anlasilan Hava kuvvetleri yazarin mensubu oldugu kesimin elinde. Orayi ne ara ele gecirmisler acaba? Anlamadigim bunlar ne ara uyanmislar da ayni tezgaha tekrar dusmemisler? Ne yapmislar yani baska yerlerden mi talimat almaya baslamislar, enteresan isler! Bol ajitasyon, bol ima, sifir gercek, sifir fikir!