Sezin ÖNEY

Sezin ÖNEY
Sezin ÖNEY
Tüm Yazıları
Rivolta! Gezi Ruhu
15.06.2013
2333

 “Gezi Ruhu”na olağanüstülük kazandıran şeylerden biri, “dünyaya” mal olması.

Floransa’dayım; üniversitenin duvarlarında, “Rivolta!” (Baş Kaldır!) yazıyor.

Kızıl tuğlalar ve koyu yeşil ağaçların renkleri hâkim yoldan sınıfa yürürken, gençler neşeyle sohbet ediyorlar, kahkahaları üniversite duvarlarında yankılanıyor.

Başkaldıransa onlar değil; uzakta, onlarla aynı imkânlara sahip olmayan akranları.

Bu üniversitedeki gençlerin birçoğu, tüm Avrupa’yı veya dünyada nereyi istiyorlarsa gezerek, birkaç dil öğrenerek, her gittikleri yerden farklı kültürden insanlarla dostluklar kurarak “yetişecekler”.

Belki, Avrupa’nın onlara sunduğu “köşe dönme”“paraya para dememe” gibi “voleyi vurma”hayalleri olmayacak. Ama çalışınca para kazanma, çalışamazsa devletleri tarafından temel ihtiyaçlarının karşılanması, temel haklarının, özgürlüklerinin korunması, onlar için “çantada keklik”olacak.

Üniversite koridorlarında, dönem sonunun keyifli yorgunluğu var; baharların kaprisli sürprizli belirsizliği geçmiş, yazın tatlı rehaveti kapıda.

Dersten sonra, kentin en büyük parkı, Le Cascine boyunca yürüyorum.

Akasyalar başta çiçeklerin, koyu, ballı kokusu parkta nefes almayı bile zorlaştıran yoğunlukta bir rayihası var.

Aklıma tabii, Vali Hüseyin Mutlu’nun “ıhlamur kokulu” Twitter mesajları geliyor.


Cascine
“çiftlik” demek; aristokrat Medici Ailesi’nin, 16. yüzyılda meyve-sebzelerini yetiştirdiği bahçe bu.

Parkta, bir poster dikkatimi çekiyor; “Italia- Turchia/ Firenze- İstanbul/ Le Cascine- Gezi”, İtalya ve Türkiye, Floransa ve İstanbul, Cascine ve Gezi’yi “manen” birleştiren, diğer posterler, pankartlar, elde desenlenmiş kartlar, şehrin çeşitli yerlerinde göz kırpıyor.

Türkiye’den olduğumu duyan herkes, sözü hemen Gezi’ye getiriyor.

Bir haftadır, Almanya ve ardından İtalya’da olduğum süreçte, AKP ile ilgili olumlu bir söz eden kimseye rastlamadım; ben kendi görüşümü, izlenimlerimi aktarmadan, sokaktaki insanlardan, üniversitedekilere, öğrencilerden tezgâhtar, hatta polislere, herkes “Gezi’ye desteğini” belirtiyor.

Konuyu yeterince takip etmediğini söyleyenler bile, sanki yanı başlarında olan bitenden bahsediyormuşçasına detaylara hâkim.

Üniversitedeki İtalyanlardan birkaçı, bana ülkenin iki önemli gazetesinden biri olan La Repubblica’da yer alan resme atfen, Gezi’deki annelerin oluşturduğu zincirin kendilerini ne kadar duygulandırdığından bahsetti.

Belli ki, Anadolu Ajansı’nda birileri tam tersine, bu tablodan rahatsız olmuş olacak ki; Meydan’dan geçtikleri bir fotoğrafa not olarak, Kendilerini ‘Anneler’ olarak niteleyen bir grup kadın el ele tutuşarak Taksim Meydanı'nda halka oluşturdu” sözlerini uygun görmüştü.


Kendi insanına ne bu hoyratlık?


Sovyetler Birliği zamanında totaliter rejimin haber kaynaklarını yok ettiği Demir Perde ülke vatandaşları gibi, 
CNN International’ın yaptığı canlı yayınlara mahkûm edilmekse, bu ülkenin tüm (gerçek) gazetecilerine müthiş bir hakaret. Ki, CNN Int’in yayınlarında, Kanada’nın kamu yayın kuruluşu CBC’in iki muhabirinin gözaltına alınması, “flaş haber”olarak yer buldu. Ancak, gösterilerde ölen dört kişi, kör olan en az 10 kişi, yaralanan sekiz bine yakın insandan hiç bahsedilmedi. CNN Int de, Amerika merkezli bir medya kuruluşu olarak, önce kendine yakın dünyanın insanlarının dertlerine öncelik veriyor.


Bir de üzerine, Başbakan Erdoğan’ın, başka ülkelerde 
“biber gazı bile sıkmıyorlar, doğrudan alıp götürüyorlar” açıklamasını, gene CNN Int’ten simültane tercüme ile izlemek ayrı bir aşağılama idi.


Kendi insanını, nedir böyle değersizleştirme, demokrasiye, evrensel insan hakları değerlerine layık görmeme?


Ancak, dünyada dertleri 
“insanlık” olanlar birbirlerini sahipleniyor.

Geçen hafta, “Türkiye, model ülke oldu ama beklendiği şekilde değil” diye yazıyordum; Gezi, gerçekten de küresel çapta bir sembole dönüştü.

Almanya’da da, Gezi’ye benzer şekilde çok farklı kesimleri aynı çevre eksenli harekette biraraya getiren bir öyküsü olan “Stuttgart 21” hareketi göstericileri, geçen hafta, her pazartesi gerçekleştirdikleri eylemlerini “Stuttgart- Taksim Elele” sloganı ile gerçekleştirdiler. Bu hareket, Stuttgart’ta tren garının yer altına alınması ve hızlı tren hatları yapılmasını öngören yaklaşık yedi milyar avroya mal olacak bir projeyi, çevreye vereceği zarar nedeniyle üç yıldır protesto ediyor.

Brezilya’da zamlara karşı yapılan gösterilerde, protestocuların “Aşk bitti, burası Türkiye” diye slogan atması da, dünyanın öteki ucundan başka bir etkileşim örneği.

Türkiye’nin Ankara’da planlandığının aksine farklı, çevresine tepeden bakan yüce bir “çakma demokrasi” değil, samimi, “damardan” bir insan hakları hareketinin merkezi olarak, eşitlikçi, dayanışmacı, “insani” bir model olarak ortaya çıkması da, “nazar eksenli” yorumlara nazire,“kaderin bir cilvesi” olsa gerek.

Floransa’daki Cascine Parkı’nın bir ucunda ötekisine yürürken, Fontana di Narciso’ya denk geliyorum. Kendi yansımasını suda görüp âşık olan Narsis’in de, bazı siyasetçi ve “gazetecilere”verdiği bir mesaj var Cascine’den.

Anlayana...


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar