Sezin ÖNEY
Yazar Sevgi Soysal’ın, 1971 Askerî Müdahalesi döneminde Ankara’nın hâllerini yazdığı köşe yazılarını toparlayan bir kitap var: “Türkiye’nin Kalbi, Ankara’nın Kabul Günleri”.
Teyzem Sevgi’yi hiç tanıyamadan, ben de ondan 40 yıldan fazla zaman sonra, aynı şeyi yapıyorum: Ankara’ya “bakıyorum”.
Sevgi, sol politik kimliğine rağmen, her şeye çok eleştirel bakıyor, kendi çevresindeki çelişkileri de yakalıyordu. Aslında, bu çelişkilere “bakmak” da yazma sebebini, hattâ daha da, belki de onun adına konuşmakta ileri gideyim, yaşamının sebebiydi.
Bugün, Ankara’ya bakınca, “renkli Meclis” demek, “Sayın Öcalan” denebilen bir ortamı gözde büyütmek mümkün. “Nereden nereye geldik” demek de. Ne yazık ki, kimlikler “renk” değil; temsilleri de çok geç ve hâlâ da milli nizamla çok çerçevelenmiş vaziyette. Yemin dilinin Türkçe olmasından, İstiklal Marşı’nı kimin söyleyip söylemediğine şekilsel detaylara takılıp kalıyoruz.
“Sayın” kavramının dünyada Türkiye dışında başka hiçbir yerde kullanılmadığını unutuyoruz.
Meclis rozeti, devletin kapılarını açan bir sihirli değnek gibi; sahiplerini bekleyen bakanlık koltuklarının dayanılmaz cazibesine hiç girmiyorum bile.
Evet, Meclis’e, çok yetenekli, farklı kesimleri, kimlikleri temsil eden insanlar girdi. Hiçbirine haksızlık etmek istemem. Ancak, Türkiye’de siyasetin gerçekten yenilenebilmesi için, önce partilerin yönetim anlayışlarının yenilenmesi lazım.
CHP, MHP ve HDP’nin çıkardığı Meclis Başkanı adayları da, siyasetin yenilenmekten çok uzak olduğunu gösteriyor. Tüm adaylar, AKP odak alınarak aday yapılmış kişiler. Yapılmış diyorum çünkü gerçekten partilerinin ortak arzusu ve iradesi ile aday gösterilmiş değil, parti yöneticilerinin şu veya bu siyasi kurguyla atadığı Meclis Başkan adayları var karşımızda.
Kişilikleri, birikimleri kendileri bir yana; altını çiziyorum, AKP odak nokta alınarak aday yapıldı Meclis Başkan adayları.
Ekmeleddin İhsanoğlu, Erdoğan’a karşı bir “muhafazakâr” denge oluştursun diye Cumhurbaşkanı adayı olmuş biri. Dengir Mir Mehmed Fırat, AKP kurucu üyesi; eski AKP vekili ve şimdi Erdoğan’ı sıkı eleştiren bir siyasetçi.
Deniz Baykal ise, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la seçimden sonra ilk görüşen insan. Şimdi de, parti içindeki tepkilere rağmen, Meclis Başkanı adayı oldu.
Baykal’ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesinden sonra, 13 Haziran’daki yazımda şöyle yazmıştım:
“Bir kere, Deniz Baykal’ın, Dışişleri Konutu’nda da olsa, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir görüşme gerçekleştirmesi, demokrasiye atılan ‘dakika bir gol bir’ oldu. En başta, bu görüşmeden, basına da çeşitli kaynaklardan yansıyan bilgilere göre, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bile ancak son anda haberi oldu. Baykal ve Erdoğan’ın beraber verdiği poz tek bir kare ile ‘dışarı’ yansıdı. Ve o kare de, bende kekremsi, acı- buruk bir tat bıraktı. Aklıma, 2007’deki ‘e-muhtıra’ sonrası, Erdoğan ve dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın buluşması geldi.
Benim kuşağım için, politik bilincin, herkesin bireysel farkındalığının ötesinde, kolektif biçimde başlamasında 2007 Muhtırası’nın rolü büyüktür. Ve tıpkı sekiz yıl önce Dolmabahçe’de ‘kapalı kapılar ardında’ gerçekleşen o meşhur görüşmenin, mutabakatın bende yarattığı hissiyata çok benzer şekilde, Baykal’ın Erdoğan’la buluşması da, beni irkiltti.
Bence, Baykal- Erdoğan buluşması, seçim sonrası çıkan ve demokrasiye kapı aralayan tabloya inen bir darbedir.
Seçim gecesiyle, 2007’den bu yana süren bir dönem tamamlanmıştı. Türkiye’deki siyasetin başlıca odak noktasının, baş aktörünün Erdoğan olduğu dönem, geride bırakılmıştı. Ancak, Baykal ile görüşmesinden beri, Erdoğan gene bir baş aktör olarak dikkatleri üzerine topluyor.”
Erdoğan, 2019’a kadar da siyaset sahnesinde olmaya devam edecek. Bu gidişle de, AKP, kendisini odak noktası almak için yarışan siyasi partiler arasından biriyle ortaklaşıp kendini temize çekecek. Daha doğru çeker gibi yapacak.
- Dönem hükümeti, eski ağızlara yeni taâm olacak bu rota değişmezse. Meclis’in yeni ve eski milletvekilleri de, Ankara’da kabul gününe gelmiş gibi misafirler gibi gelip geçecek.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024