Taha Akyol
"Fikir hürriyeti konusunda hiçbir sınırlamaya taraftan değilim... Fikir daima serbestlik, esneklik ve açıklık ister! Partizanlığın olduğu yerde fikir olmaz... Düşünce daima gelişmeye açık tutulmalıdır..."
"Aydınlar en cazip ve makul görünen şeyleri bile kolay kabul etmezler… Frenklerin espirit ctirique dedikleri bu ihtiyatlı ve tenkitçi tavrı kaybeden bir aydın artık ruhları karartmaktan başka işe yaramaz."
"İslam aydınlarının kendilerini yıpratan, enerjilerini büyük ölçüde boşa çıkaran siyaset çekişmelerinden mümkün olduğu kadar uzakta kalmaları, günlük hadiselere tepeden bakarak kalıcı çözümler üzerinde kafa yormaları gerekiyor."
Merhum Erol Güngör’ü vefatının 38. Yıldönümündeyiz. 24 Nisan 1983’te, 44 yaşında, en verimli çağında kalpten vefat etmişti. Ziya Gökalp’in vefatında Yahya Kemal’in söylediği, Erol Güngör’ün vefatı için de doğrudur: "Bir radyum olan beyin söndü."
Fikirlerin partizanlık seviyesine düştüğü günümüzde Erol Güngör gibi partiler-üstü bir sosyolog ve düşünürü hatırlamak fevkalade bir ihtiyaçtır.
Güngör daima fikirlerin kalitesine baktı; sloganlardan fanatizmden kaygı duydu. 1974 yılında felsefeci Hilmi Ziya Ülken vefat ettiğinde çok önemli bir makale yazdı. Artık Hilmi Ziya’nın eskisi kadar okunmamasından yakındı. 1960’larda ve 1970’lerde “maalesef, Türkiye’de fikir yerine ideolojiler ve siyasî sloganlar tam hakimiyetini kurmuş” olduğunu belirten Güngör şöyle diyordu:
"Yeni nesiller sadece bedenî çalışmadan değil, zihnî çalışmadan da kaçıyorlar; eğitim yerine diploma, teori yerine reçete, kitap yerine broşür istiyorlar."1
Bugün fikir hayatımız nasıl? Bunu görmek için Erol Güngör’ün fikir kalitesine bakmak gerekir.
Erol Güngör kendi milliyetçiliğini Ziya Gökalp ve Mümtaz Turhan çizgisinde “sosyal bilimlere dayalı milliyetçilik” olarak tarif etmiştir. Hayallere, hamasete değil, “Türkiye’nin kültürü ve sosyal yapısı üzerinde temellenmiş bir milliyetçilik anlayışı"dır bu. 2
Milliyetçiliğe siyaset ve parti gözlüğüyle değil, “sosyal bilimler” gözlüğüyle bakmak…
HÜR DÜŞÜNCE VE SİYASET
Erol Güngör, vefatından bir yıl evvel genç Lütfi Şehsuvaroğlu’na verdiği mülakatta kendi fikir hayatını özetledi, çok önemli uyarılarda da bulundu:
"Fikir hürriyeti konusunda hiçbir sınırlamaya taraftan değilim... Fikir daima serbestlik, esneklik ve açıklık ister! Partizanlığın olduğu yerde fikir olmaz… Düşünce daima gelişmeye açık tutulmalıdır… Bunun için de dürüstlük, esneklik ve müsamaha ile hareket edilmesi şarttır. Gerçekten fikir sahibi olanlar bunun ne demek olduğunu çok iyi bilir; fikir adamı olmayanlara anlatmak ise hemen hemen imkansızdır." 3
Dış baskılara karşı düşünce hürriyeti, ama düşünmenin kendisinin de hür olması! Siyaset ayrı bir sahadır. Fikir sahasında ise düşünen bir beyin kendini parti emrine verebilir mi? Vefatından iki yıl önce Erol Hoca şöyle yazmıştı:
"Aydın olmanın gerektirdiği zihin disiplinini korumak isteyen kimse herkesin koşuşturduğu yere gözü kapalı dalacak yerde, sakin bir köşeye çekilerek bütün bu olup bitenlerin neden ibaret bulunduğunu düşünmeye çalışır. İyice bilir ki kendisi de kalabalığa karışıp kaybolduğu takdirde insanlara iyilik değil kötülük etmiş olur.
Aydınların pek çok şey karşısında menfi ve muhalif görünmelerinin esas sebebi işte budur. En cazip ve makul görünen şeyleri bile kolay kabul etmezler. Her şeyin ilk anda göze görülmeyen mazurlarını araştırırlar. Frenklerin espirit ctirique dedikleri bu ihtiyatlı ve tenkitçi tavrı kaybeden bir aydın artık ruhları karartmaktan başka işe yaramaz."
Hatta merhum Güngör, aynı yazısında, arkadaşlarından politikaya giren, parti disiplinine uyan akademisyenlerle arasının açıldığını bile anlatıyor:
"Aramızdan politika hayatına giren ve bir parti mensubu olan meslektaşlarımızla çok defa aramızın açılmasında bu tavır farkının önemli rolü vardır. Yahya Kemal’in hatıralarını okuyanlar, Ziya Gökalp gibi âlim ve faziletli bir insanın bile İttihat ve Terakki fırkasındaki rolü yüzünden bazen nasıl zihin esnekliğini kaybettiğini, hatalı yolda ısrar ettiğini görürler."4
Erol Güngör doğal olarak MHP camiasında çok okunurdu. MHP’ye fikren yakındı. Fakat “partizanlığın olduğu yerde fikir olmaz” diyen Güngör ‘partili’ olmadı. Onu hiçbir MHP toplantısında, MHP’li akademisyenlerin toplantılarında bile görmedim. Bana da parti faaliyetlerini bırakıp kendimi araştırmalara vermemi tavsiye ederdi.
Siyasal İslamcılığın da İslam düşüncesini kısırlaştırdığını çok erken görmüştür. “Medeniyeti politikacılar yaratmaz, medeniyet âlimlerle ve sanatkarların işidir” diyen Güngör İslam’ı siyasete bağlayanları şöyle uyarmıştır:
"İslam aydınlarının kendilerini yıpratan, enerjilerini büyük ölçüde boşa çıkaran siyaset çekişmelerinden mümkün olduğu kadar uzakta kalmaları, günlük hadiselere tepeden bakarak kalıcı çözümler üzerinde kafa yormaları gerekiyor. Herhalde bu davaya en büyük kötülüğü yapanlar, onu günlük siyaset kavgalarında taraflardan biri haline sokmaya kalkanlardır… İslam’ı kendi fırkalarının (partilerinin), kendi tefrikalarının doktrini halinde göstermek gibi sonu nereye varacağı bilinmeyen bir vebali temsil ediyorlar demektir." 5
Bu noktada üstad Cemil Meriç’in yazdıklarını da hatırlatmak isterim:
"Neden İşçi Partisi’ne girmiyorsun? Girmem, çünkü benim yerim kütüphane. Ben ışık arayan, aydınlanmak ve aydınlatmak isteyen bir insanım. Politikanın kurtarıcılığına inanmıyorum."6
Günümüzde benim de gözlemimdir; "partiler kendi fikirlerini boğuyor." 7
MİLLİYETÇİ EROL GÜNGÖR
Tarihe sosyal bilimler gözüyle bakan Erol Güngör’de milliyetçilik anlayışının ağırlık noktası, Osmanlı tarihidir. Zira "Osmanlı imparatorluğunu iyi anlamadan Türk milletini iyi anlamaya imkan yoktur." 8
Neden?
Zamanın akışında kendimize daha yakın hissettiğimiz, Mehter marşlarını coşkuyla dinlediğimiz için mi? Osmanlı fetihleri hâlâ bize heyecan verdiği için mi? Böyle kültürel sebepler var fakat asıl sebebin ne olduğunu merhum Güngör şöyle anlatıyor:
"Osmanoğullarının siyasi dehası olmasaydı belki Anadolu Türk devleti de tıpkı Cengiz imparatorluğu veya Timur Bey’in imparatorluğu gibi dağılıp gidecekti ve belki biz bugün doğuda kalan amca çocuklarımızın kaderini paylaşacaktık." 9
Cengiz ve Timur’dan, göçebe imparatorluklarından geriye pek bir şey kalmadı. Halbuki Osmanlı bir yerleşik medeniyetti; Türkiye Cumhuriyeti’ne devlet devretti, kurumlar devretti. Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün temel kurumlarının altında bir Osmanlı sultanının tuğrası vardır: Ordu, Meclis, adliye teşkilatı, Yargıtay, Danıştay, Sayıştay, Maarif... Tanzimat’ın kurduğu bu müesseselerin de temelinde ferman ve kanunnameler, yani “kurumlaşmış devlet” bulunmaktadır.
Erol Güngör tarihe bakışında "müesseseler"in bu büyük önemini vurgulamış, İngiltere ile mukayese etmiştir.10
Kurumlaşma tarihimizde Tanzimat’ın yeri çok önemlidir. Bizde inkılapçılar, solcular ve muhafazakârlar kendi açılarından Tanzimat’ı yerden yere vururlar. Erol Güngör ise şöyle diyor:
"Bizim Batılılaşma zaruretini (zorunluluğunu) hissedişimiz Tanzimat’tan da önce başlamıştır; Tanzimatçılar bu kaçınılmaz gidişin belli bir halkısını teşkil ederler... Batı’yı anlamakta kusurları olduğu söylenebilir, kendi şahsiyetlerinin birtakım kusurlarla sakat olduğu da söylenebilir. Fakat genel siyaset ve istikametleri hususunda onları ağır bir şekilde suçlamanın hiçbir manası yoktur..."11
Bugün siyasetin dilindeki hamasetten ne kadar farklı bir Osmanlı anlayışı, değil mi?
Düşüncenin evrimini Erol Güngör’ün şu satırlarında görebiliriz:
"Lisedeki milliyetçilik anlayışımla şimdiki arasında büyük bir fark vardır. Bir ilim disiplininden geçmiş olmak, yaş ve tecrübe, bilgi ve özellikle Batı ile temas insanı büyük ölçüde değiştiriyor." 12
Bu gelişimin yönü elbette demokrat, dünyaya açık ve “sosyal bilimlere dayalı” bir milliyetçi muhafazakarlıktır. 21. yüzyıl Türkiye’sinde ise miting meydanları hala “lisedeki milliyetçilik” heyecanlarıyla coşuyor.
Tabii bu meselenin en önemli yönü, tarih yazımıdır. Erol Hoca hamasete değil, soğukkanlı ve objektif bilgilere dayalı bir tarih yazımını savunuyordu:
"Tarih araştırmalarının süratle ilerlediği günümüzde objektif tarihin gerçeklerini bir tarafa bırakarak iyi veya kötü maksatlara hizmet edecek tarih görüşleri hiçbir geçerlik kazanamaz. Bunun yanlışlığı kısa zamanda meydana çıkınca, başlangıçta güdülen gayenin tam aksiyle karşılaşmak pek muhtemeldir...
Sağlam bir tarih şuuru verebilmek objektif tarih olaylarıyla sübjektif tarih anlayışını mümkün olduğu kadar birbirine yaklaştırmakla başarılabilecek bir iştir." 13
Erol Güngör geçmişe hayranlıkla bakma konusunda "müzeler güzeldir ama hayatın dışındadır" diye uyarıda bulunur.
Rahmetli Güngör bu satırları 1930’lardeki resmi tarih tezini eleştirmek için kaleme almıştı. İşte, 1930’ların "tarih tezi", bugünlere hiçbir akademik miras bırakmadan geçti gitti.
MUHAFAZAKÂR EROL GÜNGÖR
İnanmış bir Müslüman olan merhum Güngör’ün son iki eseri, İslami konular açısından fevkalade önemlidir: Biri İslam’ın Bugünkü Meseleleri, öbürü İslam Tasavvufunun Meseleleri. 14
Demek ki, İslam’ın "meseleleri", sorunları vardır, araştırılmalı, tartışılmalıdır. Mümtaz Turhan’nın talebesi olan Erol Güngör, “ilmi düşünce içinde zaman zaman dine aykırı görüşlerin belirtilmesi, hatta doğrudan doğruya din aleyhine teorilerin ortaya atılması Müslümanları rahatsız etmemelidir” diye yazar.14 Bugün din âlimlerinin "dinin ezeli ve ebedi değerlerini modern insana nasıl verebileceğini iyi bilmek zorunda" olduklarını vurgular; Âkif’nin "asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı" mısraındaki gibi…
İslam’ın meseleleri arasında fıkıh ya da İslam hukuku bilhassa önemlidir. İslam hukukuna "sosyal tarih açısından” bakan Güngör’ün belirttiği gibi 16. yüzyıla kadar İslam hukuku “o çağlarda mevcut bütün hukuk sistemlerinden daha üstün" durumdaydı fakat:
"İslam dünyasındaki hukuk hareketleri modern hayata yetişememiştir. İslam cemiyeti elindeki hukuk kaynaklarını kullanacak yetişmiş insan gücüne bile sahip değildi. Bu gerilemenin üzücü neticeleri Mecelle mukaddimesinde de açıkta ifade edilmiştir." 15
Bu gerçeklere dikkat çeken Erol Güngör yaygın popüler muhafazakâr söylemden ayırılarak şu tespitini de belirtir:
"İslam ülkeleri Batı medeniyetine intibak etmek zorunda idiler. Bunun için neyi -doğru veya yanlış- zaruri ve acil gördülerse onu yaptılar..." 16
Fıkıh 19. Yüzyıldaki devletin ihtiyaçların karşılamanın gerisinde kaldığı içindir ki Tanzimatçılar Batı’dan kurumlar ve kanunlar aldılar… Kaldı ki, "İslam hukukunun bir ‘devlet hukuku’ olduğu söylenemez; daha ziyade hukukçular hukukuydu." 17
Muhafazakâr Güngör’ün diğer önemli bir konusu "inkılapçılık" eleştirisidir. Fakat çağdaşlaşmayı savunur.
Güngör “inkılab”ı eleştirirken aslında radikalizmi ve otoritarizmi eleştirir; devlet gücünü kullanarak toplum mühendisliği yapılmasını eleştirir. Bu yönüyle muhafazakâr filozof Edmond Burke ile aynı perspektife sahiptir.
Erol Hoca’nın dil ve tarih inkılaplarını eleştirirken kaleme aldığı şu satırlar yeterince aydınlatıcıdır:
"En kıymetli yıllarımızı Batı medeniyetini ve kültürünü öğrenmek yerine bu medeniyetin uzak geçmişte hep Türkler tarafından yaratıldığını ispat etmekle geçirdik... Matematik kelimesinin Türkçe ‘matlamak’ kelimesinden geldiğini keşfetmek gibi!" 18
Bizde inkılaplara ilerici-gerici gözlüğünden bakılması, hem modernleşme zorunluğunun anlaşılmasını, hem otoriter radikalizmin yarattığı travmaların görülmesini engelleyen bir zihin darlığı oluşturdu.
Bugün neredeyse tamamen siyasallaşmış milliyetçilik ve muhafazakarlık söylemlerinden çok farklı olarak, merhum Erol Güngör’ün sorgulayan, araştıran, sorunları ortaya koyan, çözümler düşünen ve siyasi hiyerarşi kabul etmeyen düşünce mirasına ne kadar muhtaç olduğumuzu söylemeye ihtiyaç var mı?
Yüksel Taşkın’ın Erol Güngör’ün "ilim adamı" vasfını ve "milliyetçi muhafazakâr ortodoksiyi aşma” girişimini vurgulaması gerçekçi bir tespittir.19
Hayatının en verimli çağında, 44 yaşında kaybettiğimiz merhum Erol Güngör ağabeyimi, hocamı rahmetle ve derin bir hürmetle anıyorum.
KAYNAKÇA
1- Doç. Dr. Erol Güngör, “Hilmi Ziya Ülken” için, Ortadoğu, 16 Haziran 1974.
2- Erol Güngör, Türk Kültürü ve Milliyetçilik, Ötüken Yayınları 1976, s. 20.
3- Erol Güngör, Töre Haziran 1983’ten Sosyal Meseleler ve Aydınlar, s. 477-478.
4- Erol Güngör, Yeni Sözcü, 5 Nisan 1981’den Sosyal Meseleler ve Aydınlar, Ötüken Yayınları, İstanbul 1993, s. 374.
5- Erol Güngör, İslam’ın Bugünkü Meseleleri, Ötüken Yayınları 2006, s.209-210.
6- Cemil Meriç, Jurnal, 26.1.1963’den Bu ülke, İletişim Yayınları2018, s. 50.
7- Karar, 17 Mayıs 2020.
8- Erol Güngör, Sosyal Meseleler ve Aydınlar, Ötüken Yayınları, İstanbul 1993, s. 421.
9- Erol Güngör, Türk Kültürü ve Milliyetçilik, İstanbul 1975, s. 139.
10- Aynı eser, s. 143.
11- Erol Güngör, Dünden Bugünden, Mayaş Yayınları, Ankara 1982, s. 23, makalenin tümü için bkz. s. 19-25
12- Erol Güngör, Sosyal Meseleler ve Aydınlar, 474
13- Erol Güngör, Kültür Değişmesi ve Milliyetçilik, Ankara 1980, s. 67-68.
14- Erol Güngör, İslam’ın Bugünkü Meseleleri, Ötüken Yayınları, İstanbul 2006, s. 208.
15- Erol Güngör, İslam’ın Bugünkü Meseleleri, s. 86-87.
16- A.g.e. s. 89.
17- Erol Güngör, İslam’ın Bugünkü Meseleleri, s. 83.
18- Erol Güngör, Sosyal Meseleler ve Aydınlar, s. 300
19- Yüksel Taşkın, Milliyetçi Muhafazakar Entelijansiya, İletişim Yayınları 2007, s. 179 vd.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları

















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.12.2025
28.12.2025
24.12.2025
23.12.2025
21.12.2025
19.12.2025
16.12.2025
14.12.2025
12.12.2025
10.12.2025