Taha Akyol
"Fikir hürriyeti konusunda hiçbir sınırlamaya taraftan değilim... Fikir daima serbestlik, esneklik ve açıklık ister! Partizanlığın olduğu yerde fikir olmaz... Düşünce daima gelişmeye açık tutulmalıdır..."
"Aydınlar en cazip ve makul görünen şeyleri bile kolay kabul etmezler… Frenklerin espirit ctirique dedikleri bu ihtiyatlı ve tenkitçi tavrı kaybeden bir aydın artık ruhları karartmaktan başka işe yaramaz."
"İslam aydınlarının kendilerini yıpratan, enerjilerini büyük ölçüde boşa çıkaran siyaset çekişmelerinden mümkün olduğu kadar uzakta kalmaları, günlük hadiselere tepeden bakarak kalıcı çözümler üzerinde kafa yormaları gerekiyor."
Merhum Erol Güngör’ü vefatının 38. Yıldönümündeyiz. 24 Nisan 1983’te, 44 yaşında, en verimli çağında kalpten vefat etmişti. Ziya Gökalp’in vefatında Yahya Kemal’in söylediği, Erol Güngör’ün vefatı için de doğrudur: "Bir radyum olan beyin söndü."
Fikirlerin partizanlık seviyesine düştüğü günümüzde Erol Güngör gibi partiler-üstü bir sosyolog ve düşünürü hatırlamak fevkalade bir ihtiyaçtır.
Güngör daima fikirlerin kalitesine baktı; sloganlardan fanatizmden kaygı duydu. 1974 yılında felsefeci Hilmi Ziya Ülken vefat ettiğinde çok önemli bir makale yazdı. Artık Hilmi Ziya’nın eskisi kadar okunmamasından yakındı. 1960’larda ve 1970’lerde “maalesef, Türkiye’de fikir yerine ideolojiler ve siyasî sloganlar tam hakimiyetini kurmuş” olduğunu belirten Güngör şöyle diyordu:
"Yeni nesiller sadece bedenî çalışmadan değil, zihnî çalışmadan da kaçıyorlar; eğitim yerine diploma, teori yerine reçete, kitap yerine broşür istiyorlar."1
Bugün fikir hayatımız nasıl? Bunu görmek için Erol Güngör’ün fikir kalitesine bakmak gerekir.
Erol Güngör kendi milliyetçiliğini Ziya Gökalp ve Mümtaz Turhan çizgisinde “sosyal bilimlere dayalı milliyetçilik” olarak tarif etmiştir. Hayallere, hamasete değil, “Türkiye’nin kültürü ve sosyal yapısı üzerinde temellenmiş bir milliyetçilik anlayışı"dır bu. 2
Milliyetçiliğe siyaset ve parti gözlüğüyle değil, “sosyal bilimler” gözlüğüyle bakmak…
HÜR DÜŞÜNCE VE SİYASET
Erol Güngör, vefatından bir yıl evvel genç Lütfi Şehsuvaroğlu’na verdiği mülakatta kendi fikir hayatını özetledi, çok önemli uyarılarda da bulundu:
"Fikir hürriyeti konusunda hiçbir sınırlamaya taraftan değilim... Fikir daima serbestlik, esneklik ve açıklık ister! Partizanlığın olduğu yerde fikir olmaz… Düşünce daima gelişmeye açık tutulmalıdır… Bunun için de dürüstlük, esneklik ve müsamaha ile hareket edilmesi şarttır. Gerçekten fikir sahibi olanlar bunun ne demek olduğunu çok iyi bilir; fikir adamı olmayanlara anlatmak ise hemen hemen imkansızdır." 3
Dış baskılara karşı düşünce hürriyeti, ama düşünmenin kendisinin de hür olması! Siyaset ayrı bir sahadır. Fikir sahasında ise düşünen bir beyin kendini parti emrine verebilir mi? Vefatından iki yıl önce Erol Hoca şöyle yazmıştı:
"Aydın olmanın gerektirdiği zihin disiplinini korumak isteyen kimse herkesin koşuşturduğu yere gözü kapalı dalacak yerde, sakin bir köşeye çekilerek bütün bu olup bitenlerin neden ibaret bulunduğunu düşünmeye çalışır. İyice bilir ki kendisi de kalabalığa karışıp kaybolduğu takdirde insanlara iyilik değil kötülük etmiş olur.
Aydınların pek çok şey karşısında menfi ve muhalif görünmelerinin esas sebebi işte budur. En cazip ve makul görünen şeyleri bile kolay kabul etmezler. Her şeyin ilk anda göze görülmeyen mazurlarını araştırırlar. Frenklerin espirit ctirique dedikleri bu ihtiyatlı ve tenkitçi tavrı kaybeden bir aydın artık ruhları karartmaktan başka işe yaramaz."
Hatta merhum Güngör, aynı yazısında, arkadaşlarından politikaya giren, parti disiplinine uyan akademisyenlerle arasının açıldığını bile anlatıyor:
"Aramızdan politika hayatına giren ve bir parti mensubu olan meslektaşlarımızla çok defa aramızın açılmasında bu tavır farkının önemli rolü vardır. Yahya Kemal’in hatıralarını okuyanlar, Ziya Gökalp gibi âlim ve faziletli bir insanın bile İttihat ve Terakki fırkasındaki rolü yüzünden bazen nasıl zihin esnekliğini kaybettiğini, hatalı yolda ısrar ettiğini görürler."4
Erol Güngör doğal olarak MHP camiasında çok okunurdu. MHP’ye fikren yakındı. Fakat “partizanlığın olduğu yerde fikir olmaz” diyen Güngör ‘partili’ olmadı. Onu hiçbir MHP toplantısında, MHP’li akademisyenlerin toplantılarında bile görmedim. Bana da parti faaliyetlerini bırakıp kendimi araştırmalara vermemi tavsiye ederdi.
Siyasal İslamcılığın da İslam düşüncesini kısırlaştırdığını çok erken görmüştür. “Medeniyeti politikacılar yaratmaz, medeniyet âlimlerle ve sanatkarların işidir” diyen Güngör İslam’ı siyasete bağlayanları şöyle uyarmıştır:
"İslam aydınlarının kendilerini yıpratan, enerjilerini büyük ölçüde boşa çıkaran siyaset çekişmelerinden mümkün olduğu kadar uzakta kalmaları, günlük hadiselere tepeden bakarak kalıcı çözümler üzerinde kafa yormaları gerekiyor. Herhalde bu davaya en büyük kötülüğü yapanlar, onu günlük siyaset kavgalarında taraflardan biri haline sokmaya kalkanlardır… İslam’ı kendi fırkalarının (partilerinin), kendi tefrikalarının doktrini halinde göstermek gibi sonu nereye varacağı bilinmeyen bir vebali temsil ediyorlar demektir." 5
Bu noktada üstad Cemil Meriç’in yazdıklarını da hatırlatmak isterim:
"Neden İşçi Partisi’ne girmiyorsun? Girmem, çünkü benim yerim kütüphane. Ben ışık arayan, aydınlanmak ve aydınlatmak isteyen bir insanım. Politikanın kurtarıcılığına inanmıyorum."6
Günümüzde benim de gözlemimdir; "partiler kendi fikirlerini boğuyor." 7
MİLLİYETÇİ EROL GÜNGÖR
Tarihe sosyal bilimler gözüyle bakan Erol Güngör’de milliyetçilik anlayışının ağırlık noktası, Osmanlı tarihidir. Zira "Osmanlı imparatorluğunu iyi anlamadan Türk milletini iyi anlamaya imkan yoktur." 8
Neden?
Zamanın akışında kendimize daha yakın hissettiğimiz, Mehter marşlarını coşkuyla dinlediğimiz için mi? Osmanlı fetihleri hâlâ bize heyecan verdiği için mi? Böyle kültürel sebepler var fakat asıl sebebin ne olduğunu merhum Güngör şöyle anlatıyor:
"Osmanoğullarının siyasi dehası olmasaydı belki Anadolu Türk devleti de tıpkı Cengiz imparatorluğu veya Timur Bey’in imparatorluğu gibi dağılıp gidecekti ve belki biz bugün doğuda kalan amca çocuklarımızın kaderini paylaşacaktık." 9
Cengiz ve Timur’dan, göçebe imparatorluklarından geriye pek bir şey kalmadı. Halbuki Osmanlı bir yerleşik medeniyetti; Türkiye Cumhuriyeti’ne devlet devretti, kurumlar devretti. Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün temel kurumlarının altında bir Osmanlı sultanının tuğrası vardır: Ordu, Meclis, adliye teşkilatı, Yargıtay, Danıştay, Sayıştay, Maarif... Tanzimat’ın kurduğu bu müesseselerin de temelinde ferman ve kanunnameler, yani “kurumlaşmış devlet” bulunmaktadır.
Erol Güngör tarihe bakışında "müesseseler"in bu büyük önemini vurgulamış, İngiltere ile mukayese etmiştir.10
Kurumlaşma tarihimizde Tanzimat’ın yeri çok önemlidir. Bizde inkılapçılar, solcular ve muhafazakârlar kendi açılarından Tanzimat’ı yerden yere vururlar. Erol Güngör ise şöyle diyor:
"Bizim Batılılaşma zaruretini (zorunluluğunu) hissedişimiz Tanzimat’tan da önce başlamıştır; Tanzimatçılar bu kaçınılmaz gidişin belli bir halkısını teşkil ederler... Batı’yı anlamakta kusurları olduğu söylenebilir, kendi şahsiyetlerinin birtakım kusurlarla sakat olduğu da söylenebilir. Fakat genel siyaset ve istikametleri hususunda onları ağır bir şekilde suçlamanın hiçbir manası yoktur..."11
Bugün siyasetin dilindeki hamasetten ne kadar farklı bir Osmanlı anlayışı, değil mi?
Düşüncenin evrimini Erol Güngör’ün şu satırlarında görebiliriz:
"Lisedeki milliyetçilik anlayışımla şimdiki arasında büyük bir fark vardır. Bir ilim disiplininden geçmiş olmak, yaş ve tecrübe, bilgi ve özellikle Batı ile temas insanı büyük ölçüde değiştiriyor." 12
Bu gelişimin yönü elbette demokrat, dünyaya açık ve “sosyal bilimlere dayalı” bir milliyetçi muhafazakarlıktır. 21. yüzyıl Türkiye’sinde ise miting meydanları hala “lisedeki milliyetçilik” heyecanlarıyla coşuyor.
Tabii bu meselenin en önemli yönü, tarih yazımıdır. Erol Hoca hamasete değil, soğukkanlı ve objektif bilgilere dayalı bir tarih yazımını savunuyordu:
"Tarih araştırmalarının süratle ilerlediği günümüzde objektif tarihin gerçeklerini bir tarafa bırakarak iyi veya kötü maksatlara hizmet edecek tarih görüşleri hiçbir geçerlik kazanamaz. Bunun yanlışlığı kısa zamanda meydana çıkınca, başlangıçta güdülen gayenin tam aksiyle karşılaşmak pek muhtemeldir...
Sağlam bir tarih şuuru verebilmek objektif tarih olaylarıyla sübjektif tarih anlayışını mümkün olduğu kadar birbirine yaklaştırmakla başarılabilecek bir iştir." 13
Erol Güngör geçmişe hayranlıkla bakma konusunda "müzeler güzeldir ama hayatın dışındadır" diye uyarıda bulunur.
Rahmetli Güngör bu satırları 1930’lardeki resmi tarih tezini eleştirmek için kaleme almıştı. İşte, 1930’ların "tarih tezi", bugünlere hiçbir akademik miras bırakmadan geçti gitti.
MUHAFAZAKÂR EROL GÜNGÖR
İnanmış bir Müslüman olan merhum Güngör’ün son iki eseri, İslami konular açısından fevkalade önemlidir: Biri İslam’ın Bugünkü Meseleleri, öbürü İslam Tasavvufunun Meseleleri. 14
Demek ki, İslam’ın "meseleleri", sorunları vardır, araştırılmalı, tartışılmalıdır. Mümtaz Turhan’nın talebesi olan Erol Güngör, “ilmi düşünce içinde zaman zaman dine aykırı görüşlerin belirtilmesi, hatta doğrudan doğruya din aleyhine teorilerin ortaya atılması Müslümanları rahatsız etmemelidir” diye yazar.14 Bugün din âlimlerinin "dinin ezeli ve ebedi değerlerini modern insana nasıl verebileceğini iyi bilmek zorunda" olduklarını vurgular; Âkif’nin "asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı" mısraındaki gibi…
İslam’ın meseleleri arasında fıkıh ya da İslam hukuku bilhassa önemlidir. İslam hukukuna "sosyal tarih açısından” bakan Güngör’ün belirttiği gibi 16. yüzyıla kadar İslam hukuku “o çağlarda mevcut bütün hukuk sistemlerinden daha üstün" durumdaydı fakat:
"İslam dünyasındaki hukuk hareketleri modern hayata yetişememiştir. İslam cemiyeti elindeki hukuk kaynaklarını kullanacak yetişmiş insan gücüne bile sahip değildi. Bu gerilemenin üzücü neticeleri Mecelle mukaddimesinde de açıkta ifade edilmiştir." 15
Bu gerçeklere dikkat çeken Erol Güngör yaygın popüler muhafazakâr söylemden ayırılarak şu tespitini de belirtir:
"İslam ülkeleri Batı medeniyetine intibak etmek zorunda idiler. Bunun için neyi -doğru veya yanlış- zaruri ve acil gördülerse onu yaptılar..." 16
Fıkıh 19. Yüzyıldaki devletin ihtiyaçların karşılamanın gerisinde kaldığı içindir ki Tanzimatçılar Batı’dan kurumlar ve kanunlar aldılar… Kaldı ki, "İslam hukukunun bir ‘devlet hukuku’ olduğu söylenemez; daha ziyade hukukçular hukukuydu." 17
Muhafazakâr Güngör’ün diğer önemli bir konusu "inkılapçılık" eleştirisidir. Fakat çağdaşlaşmayı savunur.
Güngör “inkılab”ı eleştirirken aslında radikalizmi ve otoritarizmi eleştirir; devlet gücünü kullanarak toplum mühendisliği yapılmasını eleştirir. Bu yönüyle muhafazakâr filozof Edmond Burke ile aynı perspektife sahiptir.
Erol Hoca’nın dil ve tarih inkılaplarını eleştirirken kaleme aldığı şu satırlar yeterince aydınlatıcıdır:
"En kıymetli yıllarımızı Batı medeniyetini ve kültürünü öğrenmek yerine bu medeniyetin uzak geçmişte hep Türkler tarafından yaratıldığını ispat etmekle geçirdik... Matematik kelimesinin Türkçe ‘matlamak’ kelimesinden geldiğini keşfetmek gibi!" 18
Bizde inkılaplara ilerici-gerici gözlüğünden bakılması, hem modernleşme zorunluğunun anlaşılmasını, hem otoriter radikalizmin yarattığı travmaların görülmesini engelleyen bir zihin darlığı oluşturdu.
Bugün neredeyse tamamen siyasallaşmış milliyetçilik ve muhafazakarlık söylemlerinden çok farklı olarak, merhum Erol Güngör’ün sorgulayan, araştıran, sorunları ortaya koyan, çözümler düşünen ve siyasi hiyerarşi kabul etmeyen düşünce mirasına ne kadar muhtaç olduğumuzu söylemeye ihtiyaç var mı?
Yüksel Taşkın’ın Erol Güngör’ün "ilim adamı" vasfını ve "milliyetçi muhafazakâr ortodoksiyi aşma” girişimini vurgulaması gerçekçi bir tespittir.19
Hayatının en verimli çağında, 44 yaşında kaybettiğimiz merhum Erol Güngör ağabeyimi, hocamı rahmetle ve derin bir hürmetle anıyorum.
KAYNAKÇA
1- Doç. Dr. Erol Güngör, “Hilmi Ziya Ülken” için, Ortadoğu, 16 Haziran 1974.
2- Erol Güngör, Türk Kültürü ve Milliyetçilik, Ötüken Yayınları 1976, s. 20.
3- Erol Güngör, Töre Haziran 1983’ten Sosyal Meseleler ve Aydınlar, s. 477-478.
4- Erol Güngör, Yeni Sözcü, 5 Nisan 1981’den Sosyal Meseleler ve Aydınlar, Ötüken Yayınları, İstanbul 1993, s. 374.
5- Erol Güngör, İslam’ın Bugünkü Meseleleri, Ötüken Yayınları 2006, s.209-210.
6- Cemil Meriç, Jurnal, 26.1.1963’den Bu ülke, İletişim Yayınları2018, s. 50.
7- Karar, 17 Mayıs 2020.
8- Erol Güngör, Sosyal Meseleler ve Aydınlar, Ötüken Yayınları, İstanbul 1993, s. 421.
9- Erol Güngör, Türk Kültürü ve Milliyetçilik, İstanbul 1975, s. 139.
10- Aynı eser, s. 143.
11- Erol Güngör, Dünden Bugünden, Mayaş Yayınları, Ankara 1982, s. 23, makalenin tümü için bkz. s. 19-25
12- Erol Güngör, Sosyal Meseleler ve Aydınlar, 474
13- Erol Güngör, Kültür Değişmesi ve Milliyetçilik, Ankara 1980, s. 67-68.
14- Erol Güngör, İslam’ın Bugünkü Meseleleri, Ötüken Yayınları, İstanbul 2006, s. 208.
15- Erol Güngör, İslam’ın Bugünkü Meseleleri, s. 86-87.
16- A.g.e. s. 89.
17- Erol Güngör, İslam’ın Bugünkü Meseleleri, s. 83.
18- Erol Güngör, Sosyal Meseleler ve Aydınlar, s. 300
19- Yüksel Taşkın, Milliyetçi Muhafazakar Entelijansiya, İletişim Yayınları 2007, s. 179 vd.
Yazarlar
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.11.2025
11.11.2025
9.11.2025
7.11.2025
5.11.2025
4.11.2025
2.11.2025
31.10.2025
29.10.2025
28.10.2025