Taner AKÇAM
Hasip Kaplan’ın, “Demirtaş’ın yerine sakın bir Türk göz dikmesin”, sözü, HDP içinde bulunan Türkler konusunu gündeme taşıdı.
Ve bu konu, Kaplan’ın neyi kastedip etmediğinden daha derin bir başka problemle yakından ilgili ve bir tek Türkiye’ye has bir soruna işaret etmiyor.
Genel sorun şu: tarihlerinde işlenmiş büyük cinayetler olan gruplara mensup insanlar, kendilerini bu kolektif grubun bir parçası olarak görmede zorlanırlar.
Hitler Almanya’sından sonra birçok Alman, “ben Almanım” deme zorluğu çekti. Benzeri şekilde, Türkiye’de kendisini solcu-sosyalist olarak gören birçok insan “ben Türküm” demekte zorlandı hala da zorlanıyor.
HDP, Kürt Ulusal Hareketinin bir projesi olarak başladı. Saflarına Türkleri de alarak Türkiye partisi olmak istedi. HDP’ye dahil olan Türkler ama esas olarak kendilerini solcu ve sosyalist olarak tanımlayan insanlardı.
Onlar için HDP üyeliği bir nevi “Türklüğün ötesine” geçmekti ve bu nedenle, kendi “Türklükleri” üzerine fazla düşünmediler.
Bu insanlar için “Türklük” ile “evrensel bir kimliğe sahip olmak” (ilerici olmak, solcu sosyalist olmak) iki ayrı mekan gibiydi.
“Türklük” kendisinden uzaklaşılması gereken negatif bir referans noktası idi; evrensellik ise pozitif olmayı temsil ediyordu.
Ne kadar “Türk” olduğunuzu söylemez iseniz, o kadar evrensele doğru yol alır ve “doğru” olurdunuz. “Evrensel kimliğe” dahil olmak neredeyse “Türk” olmayı unutmakla eş anlamlı idi.
Hasip Kaplan’a kızılması biraz da burada, çünkü Kaplan onlara uzaklaştıklarını düşündükleri şey olduklarını hatırlatıverdi: Türk.
Buradaki ana problem Türklüğün negatif olarak tanımlanması.
Çok da anlaşılmayacak bir şey değil bu. Çünkü tarihte işlenmiş büyük cinayetler de, Kürt halkına yönelik baskı ve asimilasyon politikaları da Türklük adına yapılmış ve hala da yapılıyor.
Bu nedenle, bir Kürdün “ben Kürdüm” deme rahatlığı, ilerici-solcu Türklerde pek olmuyor, olamıyor. “Türklük” ile araya mesafe koymak gerekiyor.
Ama asıl sorun da burada başlıyor, çünkü birincisi, bu insanlar kabul etseler de etmeseler de Türk çoğunluğa dahil; o kolektif grubun üyesi. Dolayısıyla, “kendini inkar” her ne kadar bir çözüm gibi duruyorsa da aslında sorun kaynağı.
İkincisi, Türklüğün bu negatif tanımı, kendisini Türk olarak tanımlamaktan başka şansı olmayan “sıradan” insanlara hiçbir imkan, alternatif sunmuyor.
Soru çok basit: Ermeni soykırımını lanetleyen, Kürtlere yapılan baskılara karşı çıkan bir Türk, niçin “ben Türküm” diyemesin? Niçin Türk olmakla cinayetlere tavır almak arasında doğrudan bir ilişki kuramasın? Türk olmanın “normal” olduğu bir durumdan söz ediyorum.
Eğer HDP bir Türkiye Partisi olmak iddiasında olacaksa, açık ki kendi içinde, insanların “ben Türküm” diyebilecekleri alanları da yaratabilmesi gerekir.
HDP içinde bir Kürdün, “ben Kürdüm” diyebilmesi ne kadar normal ise, Türklük adına yapılan baskılara karşı çıkan Türklerin de (solcu sosyalist olmuşlar önemli değil) “ben Türküm” diyebilmelerinin normal olduğu bir kültürel ortam yaratılabilmeli.
Oysa Hasip Kaplan’ın söylediklerinden de anlaşılacağı gibi, Türklük, HDP içinde Kürt olmayanların suratına arada sırada atılacak bir tokat gibidir.
Bu ülkede, Ermeni’ye, Rum’a, Süryani’ye, Yahudi’ye Türklük ve Müslümanlık adına büyük kötülükler yapıldı (Kürtler, Çerkezler de bunun bir parçası idiler); bu ülkede Kürtlere, Türklük adına büyük acılar çektirildi.
Şimdi bu “Türklük” bu cinayetleri kınayan Türklerin suratına ikide birde atılan bir tokat olarak kullanılırsa, çok iyi yapılmaz. Türklük, özellikle HDP içinde çalışan Türklerin suratına atılacak bir tokat olmaktan çıkartılmazsa Türkiyelilik yolunda çok fazla bir mesafe de kazanılamaz.
Selahattin Demirtaş burada iyi bir örnek teşkil eder. O göğsünü gere gere “ben Kürdüm” diyen bir insan ve bu özelliği ile, bu “Kürtlüğü” ile Türklerin de gönlünü kazanmayı bilmiş, orada taht kurmuş bir insan.
Sadece HDP’nin değil, tüm Kürtlerin de büyük bir rahatlıkla “ben Türküm” diyebilecek genç Türklere ihtiyacı var. Biliyorum ki böyle Türkler, Kürtlerin de gönlünde taht kuracaktır.
Kaplan’ın sözleri, HDP içinde olan veya ona destek veren çevrelerde “Türklük” ile ne tür bir ilişki kurulması gerektiği konusunda bir tartışma başlatır mı bilmiyorum.
Ama özellikle başta HDP içindekiler olmak üzere, demokrat, solcu ilerici olduklarını söyleyen Türklerin biran önce kendi Türklükleri üzerine düşünmeleri ve yeniden tanımlamaları bir kaçınılmazlık gibi duruyor. Çünkü evrensel bir kimliğe ulaşmak Türklükten kaçarak kurulmuyor.
Kürtlerden en azından bunu öğrenebiliriz.
Ps: Bana, Türklüğüm ile ilişkimi normalleştirmeyi öğreten tüm Ermeni dostlarıma teşekkür ederim.
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.05.2025
24.03.2025
5.06.2023
1.04.2021
15.07.2020
2.05.2020
25.04.2020
22.04.2020
5.04.2020
28.01.2020