Tanıl Bora
28 Mayıs akşamı, ıslak imzalar daha kurumamışken, yeniden cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan kutlama konuşmasında 2024 Mart’ındaki yerel seçimleri hatırlattı, İstanbul’u geri alma hedefini koydu. Nitekim siyaset yorumcuları derhal pek yakındaki yerel seçimleri konuşmaya koyuldular – hâlâ da konuşuyorlar. Hatta 28 Mayıs’tan hemen iki gün sonra “Bakın bugün ayın kaçı, şunun şurasında yerel seçimlere kaç gün kaldı!” diye konuşana da rastladım. Eksik kalan, sadece ekranların sağ üst köşesindeki geri sayım kadranıydı. Sonrasında ve şimdi de, “yaklaşan seçimler”in hükmü altındayız.
1954 Dünya Kupası’nın kazanan Almanya takımının hocası Sepp Herberger’in lâfıdır: Bir maçın sonu, yeni bir maçın öncesidir; bir maç bittiğinde, derhal sonraki maça hazırlanmaya başlarsınız.
Elbette, seçimler önemlidir. Elbette, müesses siyaset, seçim odaklıdır. Fakat bu seçim obsesyonunda, bundan daha fazlası var.
Popülist tarzı-ı siyasetin temel karakteristiklerinden biri, bu: Kronik seçim havası. Toplumu sürekli bir seçim atmosferinde tutmak, siyasi seferberliği aslî olarak seçim üzerinden yürütmek – adeta ebedî bir seçim kampanyası.[1]
Kronik seçim atmosferi deyince, ebedî seçim kampanyası deyince, bir politizasyon, –hatta aşırı politizasyon–, bir demokrasi “şöleni” izlenimi uyanabilir, tabii… Fakat unutmayın, seçim kampanyası belirli, özgül bir siyaset tarzıdır ve aslında siyaseti daraltan bir siyaset tarzıdır. Nasıl bir siyaset tarzı? Bir kere, işin tamamen reklamcılığa dökülmesi. Aday tanıtım farfarasının, içeriklerin önüne geçmesi. “Ne diyor/lar?”dan çok, “Kim?”in konuşulması. Somut meselelerin, içeriklerin ertelenmesi, ötelenmesi: çünkü “şimdi önümüzde seçim var…” Böylece, seçim havasındaki yüksek hararetle paradoks içinde, alttan alta apolitikleşme… Her fikrin kendi ortalamasına sığışması. Zaten kıt bir kaynak olan siyasi müzakerenin, yerini propagandaya bırakması. Siyasetin, adaylardan hangisini seçtiğimize indirgenmesi. Halk iradesinin, –“millî irade”nin de–, çoğunlukçuluğa teslimi… Seçimlerin referandumlaştığı bir zeminde, aslında tüm siyasetin referandumlaşması. Bu, evet, popülizmin huyu, suyudur.
Kronik seçim siyasetinin, yine popülist tarz-ı siyasetin bir usulü olarak kronik kriz siyasetiyle gayet âhenkli olduğunu da ekleyelim. Sürekli kriz alarmı – ve krizi çözmek için sürekli seçim…
Seçimlerin, siyasetin bir kaynama noktası olarak, bir siyasal mücadele birikiminin hasılatının alınacağı bir eşik olarak ve birçok zaman da sahiden politize edici bir uğrak olarak önemini inkâr edemeyeceğimizi yineleyelim. Fakat üzerine konuştuğumuz kronik seçim atmosferi stratejisi, seçimi önemsemenin ötesinde, hatta müesses siyasetin seçim-odaklılığının da ötesinde, siyaseti seçimden ibaret hale getiriyor. Siyasetin başka zeminlerini, başka olanaklarını, başka yordamlarını araçsallaştırıyor, kendine benzetiyor –mümkünse ve artan ölçüde, kapatıyor.
Tekrarlayayım: sadece sık seçim yapılmasından (Türkiye son yirmi yılda 7 genel 4 yerel seçim, 2015 ve 2019’daki malum “seçim tekrarları” ve 3 referandum ile dünya rekortmeni olabilir) ve bütün siyasi mesainin seçimlere yönelmesinden değil; seçim olmadığı zamanlarda da müesses siyasetin sanki bir seçim kampanyası dönemindeymiş gibi yürütülmesinden söz ediyorum.
Kronik seçim atmosferinde soluk alan tarz-ı siyaset, az evvel saydığım karakteristikleriyle, o kronik sıfatının aksine, bir kısa vade siyasetidir. Süreklileşmiş kısa vade ve ahire erteleme siyaseti. Hele şu seçim bir geçsin, hele şu seçim bir geçsin… “Elini taşın altına koy!” velvelesi, alarm çala çala, taş üstüne taş koyma azmini ve sebatını boğan bir atmosfer yaratır… Bu tarz-ı siyaset, sürekli kıldığı seçim âciliyetiyle, her siyasi etkinliği seçim havasına sokan farfarasıyla, “yavaş siyasete” karşıdır.[2] Elbette siyasetin âcil halleri vardır, sür’at gerektiren durumlar olur, ona şüphe yok. Fakat siyasetin derinleşmesi için düşünmek, ölçüp tartmak, “proje” geliştirmek lâzımdır, siyasetin can bulması için dinlemek, anlamak, tevazuyla öğrenmek, anlatmak, tartışmak, güvene dayalı kalıcı ilişkiler kurmak lâzımdır ve bunlar zaman ister. Uzun vade ister.
Yavaş siyasete nefes vermeli…
[1] Başka popülizm teorisyenlerinin yanı sıra, Mayorga vurguluyor bunu: https://academic.oup.com/stanford-scholarship-online/book/29588/chapter-abstract/249159483?redirectedFrom=fulltext Bu kaynağa dikkat çeken Aybars Yanık’a teşekkür.
[2] Benjamin Moffitt: Popülizmin Küresel Yükselişi. Çev. Onur Özgür. İletişm Yayınları, İstanbul 2020, s. 142.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.12.2025
26.11.2025
13.11.2025
30.10.2025
17.10.2025
5.10.2025
20.09.2025
5.09.2025
23.08.2025
7.08.2025