Tarık Ziya Ekinci
Toplumsal yargıların oluşmasında belirleyici olan egemen gücün denetimindeki siyasal elit ve basındır. İnsanların yüzde 80’i yönetici elitin yaydığı düşüncelerle uyutulmakta. Elitlerin bir bölümü bilerek egemen güce hizmet etmekte, bir bölümü de inceleme ve araştırma zahmetine katlanmadan egemen gücün verilerine ya da sadece olayların açık sonuçlara bakarak düşünce açıklamakta. Her iki durumda da yapılan gerçeği açıklamak değil, devletin istediği yalanları yaymak ve toplumu egemen gücün isteğine uygun şekilde endoktrine ederek uyutmaktır.
Örneğin çözüm sürecinde silahların sustuğu son İki buçuk yıl boyunca iktidarın ve basının yönlendirmesiyle ülkede kalıcı bir barışın gerçekleşeceği beklentisi en üst düzeydeydi. Çözüm isteyenlerin oranı yüzde 70’lere ulaşmıştı. Ülkede toplumun tümünü sarmayan bir iyimserlik havası hâkimdi. Halk barış sürecinin ve çatışmasızlığın devamını istiyordu.
Ne var ki beklenmeyen bir gelişme oldu: HDP seçimlere parti olarak katılma kararı aldı. Bu karar AKP’nin çıkarlarına ve Sayın Erdoğan’ın başkanlık amaçlarına aykırıydı. Sayın Erdoğan bu olumsuz durumu bertaraf etmek için önce barış sürecini sonlandırdı, sonra da şiddeti tırmandıran güvenlikçi politikalara dönme kararı aldı. Son bir yıldır devam eden kanlı savaş 7 bin vatandaşımızı canından etti. Savaşın bu ağır sonuçlarına rağmen devletin denetimindeki basın ve yönetici elit bu kez barış karşıtı yayın yapmakta ve savaşı savunmakta. Artık barıştan söz etmek ağır yaptırımları olan bir suç sayılmakta…
Devlete egemen güçlerin denetimindeki sayısız yazılı ve görsel basının ve bu organlarda görevli elitin yaydığı düşünceleri aşmak, halkın gerçeği öğrenmesini sağlamak ve savaşta hiçbir çıkarı olmadığını anlatarak barıştan yana tavır almasına yardımcı olmak maddeten olanaksız. Ayrıca yönetici elitin toplumu uyutarak yönlendirmede en büyük destekçisinin tarafsızlık kisvesi altında düşünce üreten aydınlar olduğu da unutulmamalıdır.
Örneğin çok okunan, bir yazarımız bugünkü kanlı savaşı değerlendirirken ciddi hiçbir inceleme yapmadan “Temmuz ayında başlayan bu yeni şiddet dalgasını Kandil'in politikası ve tercihleri başlattı.” diye hüküm vermekte ve bunu pek çok kez yineleyebilmekte. Yine kamuoyu oluşturmada etkin sözde tarafsız bir diğer yazarımız da KCK temsilcilerinden kimi alıntılar yaparak “Savaşı başlatan kesinlikle KCK’dır” hükmüne varabiliyor. Günün her saatinde ve çeşitli kaynaklardan yayılan bu düşüncelerin etkisi altındaki vatandaşların başka türlü düşünmesi ve barış istemesi mümkün mü? Oysa devletin ve devlet elitinin savaş ve barış karşısındaki tutumunu Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakın siyasal amaçlarının belirlediğini bilmeyen yoktur. Sayın Erdoğan 14. Haziran. 2015 günü Rize’de halka hitap ederken yakın siyasal amacını şu sözlerle açıklamakta: “ Halkın seçtiği Cumhurbaşkanı olarak yönetimin fiilen değiştiğini ilan ediyorum. Ben bu fiili yönetimi uygulayacağım. Sorunumuz bu fiili duruma uygun bir anayasa yapmaktır” (…) “İster kabul edilsin, ister edilmesin, Türkiye'nin yönetim sistemi değişmiştir. Şimdi yapılması gereken bu fiili durumun hukuki çerçevesinin yeni bir anayasa ile kesinleştirilmesidir.”Bu siyasi hedefin gerçekleşmesi ancak başkanlık sistemine uygun yeni bir anayasa yapmak ya da yürürlükte olanı bu doğrultudadeğiştirmekle mümkündür. Bu da AKP’nin mecliste Anayasa yapacak bir çoğunluğa ulaşmasını zorunlu kılmakta… HDP ve MHP’nin barajı aşarak parlamentoya girmeleri halinde bu sonucu elde etmek mümkün olmadığı biliniyor. O halde yapılacak şey HDP’yi barajın altına düşürecek bir politika geliştirmektir. Bunun bir tek yolu vardır: Barış sürecine son vermek ve güvenlikçi politikaya dönmektir. Güvenlikçi politikaya dönüş şoven milliyetçi söylemi de beraberinde getireceği için MHP de işlevsiz kalacak ve HDP ile birlikte barajın altına düşecektir. Bu iki partinin barajın altında kalması AKP’nin mecliste tek başına yeni bir anayasa yapacak çoğunluğa ulaşmasını mümkün kılacak en garantili yoldur.
Tanınmış istihbaratçılarımızdan Mahir Kaynak “siyasal bir olay karşısında değerlendirme yaparken sonucun kime yarar getireceğine bakmak gerekir” diyordu. Olayımızda yönetici elitin savaşı haklı göstermek için suçladığı KCK’nın savaştan yararlanacağını iddia etmek vatandaşın aklıyla alay etmektir. Ama savaşın başkanlık sistemine geçmeyi kolaylaştırdığı yadsınamayacak kadar açıktır. Nitekim son yapılan anketler MHP’nin de HDP’nin de açık ara barajın altında kalacaklarını gösteriyor.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları




































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.01.2021
2.09.2020
8.07.2020
18.06.2020
1.05.2020
3.01.2020
2.02.2019
25.09.2019
2.05.2019
3.02.2019