Vahap COŞKUN
Gülen’in BBC’ye verdiği röportaj birçok açıdan değerlendirildi. Röportajın en mühim yönlerinden biri de Cemaat’in Kürt meselesinde nerede durduğunu göstermesiydi. Bu röportajda Gülen, AKP’nin iktidar olduğu günden şimdiye kadar bölgede nasıl bir strateji izlediklerini ve neyi amaçladıklarını etraflıca anlattı. Böylelikle kamuoyu, Cemaat’in Kürt meselesindeki genel perspektifini ilk ağızdan duymuş oldu.
Gülen, özü itibariyle, Kürt meselesini halen bir ekonomi ve eğitim sorunu olarak görüyor. Eğer Kürtler eğitilir, onlara iş-aş verilir ve onların ekonomik standartları yükseltilirse meselenin hallolacağını düşünüyor. Sürekli “sahip çıkmaktan” bahsediyor, her alanda Kürtlere sahip çıkılmasını salık veriyor: “Eğitim adına sahip çıkılması lazım, sağlık adına sahip çıkılması lazım, ilahiyat adına, camilerin imamları müezzinleri adına sahip çıkılması lazım, emniyet teşkilatı adına sahip çıkılması lazım.” Bugüne kadar sahip çıkılmadığı içindir ki o insanların gadre uğradığını ve sorunu büyüterek gelecek nesillere intikal ettirdiğini söylüyor.
Kürtleri aydınlatmak
Gülen, bu düşünceden hareketle teklifler geliştirdiklerini, bunları hükümete ilettiklerini, ancak bunların iltifat görmediğini anlatıyor. Hükümet bir adım atmayınca Cemaat mensuplarının birtakım faaliyetlere başladığını belirtiyor. “ … o bölgede okullar açıldı. Okuma salonları açıldı. Bir yönüyle dağa gitmenin yolu eğitimle kesilmeye çalışıldı. Bunlar yapıldı.”
Buna rağmen kendilerine karşı bir karalama kampanyasının başladığı, çözüm karşıtı olarak lanse edildiklerini söylüyor ve bunu katiyetle reddediyor. Ama çözüm perspektifinin farklı olduğunu da ekliyor: “Meseleye yaklaşımı keyfiyeti farklıydı. Biz eğitimle çözelim, vifak ve ittifakı temin etmek suretiyle çözelim. Aynı zamanda fakirliği gidermekle oralarda yatırım yapmakla o meseleyi çözelim ve büyük ölçüde de oldu bu.”
Gülen’in sözlerinde somutlaşan çözüm, Cemaat medyasının yayınladığı dizilerde sıklıkla işlenir. Genellikle kaba-saba konuşan, medeniyetten yeteri kadar nasibi almamış bir Kürt dünyası yaratılır. PKK’liler şeytanlaştırılır. Hiçbir insani özellik taşımayan, sadece ölmeye ve öldürmeye kodlanmış vahşi yaratıklar olarak resmedilir. Mübalağalı bir karikatürizasyon ile Kürt siyasetçiler itibarsızlaştırılır. Ve bir gün bu gayri-medeni dünyaya aydınlanmış ve imanlı bir öğretmen, bir doktor veya bir asker gelir. Hem dünyevi hem de itikadı konularda geri kalmış Kürtlere yol gösterir, onlara istikamet belirler. Kendi karanlık dünyalarından kurtulup selamete varmaları için Kürtlere düşen bu kurtarıcının gösterdiği güzergâhı takip etmeleri olur.
Yani bir tarafta ortada kalan, sahip çıkılması gereken, cahil ve fakir bir halk vardır. Diğer tarafta ise ona sahip çıkan, onu eğiterek cehaletten ve iş vererek yoksulluktan çıkaracak kurtarıcılar (Cemaat) bulunur. Bunun Kürt meselesinde çok geri bir noktayı temsil ettiği açık. Bir nevi beyaz adamın kibrini yansıtan bu anlayış iki açıdan çok sorunlu: İlkin, gerçeklerle bağı bulunmuyor. Ne böyle bir dünya, ne de böyle Kürtler var. İkincisi, Kürtler nezdinde bir karşılığı yok. Aksine kendilerine karşı kullanılan bu üst dil Kürtleri çok rahatsız ediyor.
Cemaat mensupları bu rahatsızlıktan bihaber değiller; birçok platformda bu rahatsızlık kendilerine aktarıldı. Kendi adıma, medyalarında önemli konumları işgal eden Cemaat’ten arkadaşlara bu konudaki şikâyetleri defaten ilettim. Bu dizilerin Kürtlerin genelinde öfkeye sebebiyet verdiğini ve Cemaat’e karşı var olan negatif kanaatleri derinleştirdiğini söyledim. Şöyle garip bir durum oluyordu: Hemen hepsi buna hak veriyorlardı, ama dizilerde en ufak bir değişiklik olmuyordu. Zira anlaşılan, bu bakış Cemaat’in resmi görüşüydü, dokunulmazlığı vardı, velev ki isteseler bile bu diziler üzerinde bir tasarrufta bulunamıyorlardı.
Kara propaganda
Gülen, Cemaat’in iyi niyetle ve canını dişine takarak gayret sarf ettiğini, ama buna karşın iki gücün Cemaat’in çözüm istemediğine dair güçlü bir kara propaganda yaptığını ifade ediyor: İlk güç, PKK. Gülen’e göre, Cemaat’in okuma salonlarıyla dağa gitmenin önünü kesmesi ve fakir insanlara sahip çıkması Öcalan’ı, Kandil’i, Suriye’deki PYD’yi ve İran’daki PJAK rahatsız ediyor. Bunlar “Dağın yolu kesilmesin istiyorlardı ve milletin, Kürt-Türk birliği ve bütünlüğü adına ve ittifakı adına yapılan şeylerden rahatsızlık duyuyorlardı. Türk milletine karşı hep böyle kin ve nefret olsun, katiyen uzlaştırıcı barıştırıcı bir şey olmasın rahatsızlığı vardı.”
İkinci güç ise, hükümet. Gülen, hükümetin Kürt meselesinde meydana gelen olumsuzlukları Cemaat’e fatura ettiğini belirtiyor. Çünkü hükümet seçimlere matuf bir tavır alıyor ve halkla arasının açılmaması için her kötü olayda sorumlu olarak Cemaat’i işaret ediyor. “Ve Türkiye’de ki mevcut idare de zannediyorum gelecekleri adına o bölge insani ile iyi geçinme, şirin geçinme, onların gücünü de arkalarına alma adına o meseleyi de yine cemaat, camia, hareket dedikleri kesime fatura etmek için öyle bir gayret içine girdiler.”
“Onurlu” müzakere
Gülen, hükümetin PKK ile görüşmesine karşı olmadıklarını söylüyor: “Ne Oslo görüşmesi, ne PKK’nın adadaki insanıyla görüşme mevzuu, ne dağdakilerle görüşme mevzuu, onun karşısında olmadık.” Örgütle müzakere edilebileceğini, bunda bir beis görmediklerini belirtiyor.
Ama hemen arkasından gelen sözleri, bu düşüncesini desteklemiyor. Gülen’e göre, müzakereler -her şeyden önce- “devletin itibarı korunarak yapılmalı.” Peki, devletin itibarını zedeleyen ne? Buna verilen mutlak bir cevap yok; ama kayda geçirdiği itiraza bakıldığında Gülen, yürütülmekte olan süreçte devletin itibarının göz önünde tutulmadığını düşünüyor ve bundan bir rahatsızlık duyuyor.
Ardından Gülen kendi cemaatine karşı kullanılan “paralel devlet” iddiasını PKK’ye yöneltiliyor. Görüşmelerin PKK’yi bir nevi “paralel devlet” haline getireceği konusundaki düşüncesini paylaşıyor. Ona göre, devletin dün “çocuk katili” dediği, “terörist” olarak yaftaladığı, hakkında idam kararı verdiği ve AB’nin mutlak kurallarının engellemesi sebebiyle infazını gerçekleştiremediği biriyle görüşmesi halinde tarihin bunu “paralel yapı” olarak kaydedeceğini söylüyor. Bir nevi görüşme yapanları uyarıyor, “yanlış yoldasınız” demeye getiriyor.
Öcalan ve PKK hakkında yaptığı bu değerlendirmeler Gülen’in, hükümetin sorunu PKK ile görüşerek çözme siyasetine sıcak bakmadığını bir kez daha teyit ediyor. Cemaat’in PKK’yle yapılan görüşmelere itirazı var. Hazzetmediği bu duruma karşı yargı ve emniyetteki gücünü kullanarak tavır alıyor. 7 Şubat’ı da bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor. Gülen’in sözleri okunduğunda, hükümetin yetki alanına yargının neden bu kadar gözü kara bir şekilde müdahale ettiği, iktidarın siyasi tercihinin neden yargı eliyle neden boşa çıkarılmaya çalışıldığı daha iyi anlaşılıyor. 7 Şubat’ın arkasındaki zihniyet ve mekanizma çok daha net teşhis ediliyor.
Gülen Cemaati’nin Kürt perspektifi, önümüzde duran sorunu çözmeye muktedir değil. Cemaat bunu görmeli ve başlangıç olarak iki konuda radikal değişikliğe gitmeli: Evvela, Kürtlere karşı kullandığı hiyerarşik dilini terk etmeli ve devleti önceleyen değil hak-özgürlükleri merkeze koyan bir dile geçiş yapmalı. İkinci olarak da, PKK’nin sürecin“olmazsa olmaz” aktörü olduğu gerçeğine gözlerini kapamamalı. PKK’yi küçümseyerek, tahkir ederek ve devre dışı bırakmaya çalışarak bu mesele çözülemeyeceğini kabullenmeli. Bunda ısrar etmenin, gerçekte çözümsüzlüğü devam ettirtmekten başka bir mana taşımadığını görmeli.
http://serbestiyet.com/cemaatin-kurt-meselesindeki-perspektifi/
Yazarlar
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.07.2025
22.07.2025
15.07.2025
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025