Vedat Bilgin

Fetih bayramı
30.05.2018
779

 İstanbul’un fethinin ve Malazgirt Zaferinin yıldönümlerinin milli bayram haline getirilmesi, bu konuda düzenleme yapılması hususu yıllardır yazdığım, savunduğum bir fikirdir. Bu fikre karşı çıkanların, itiraz gerekçeleri arasında en masum görüneninin dahi ‘bir ülkede bu kadar çok bayram olur mu’ seviyesinin üstüne çıkmadığı düşünülürse bu fikrin kabul edilmesinin önünde fazla bir engelin olmadığı söylenebilir. Bu tür itirazlarının tutarsızlığından bahsetmeden ‘milli bayramın’ ne anlama geldiğine bakmak gerekir.

Ülkelerin kuruluşları, istilaya uğramışlarsa kurtuluşları, büyük zafer günleri ve elbette tarihlerinde dönüm noktası olan olaylara izafeten günlerin yıldönümlerini sembolik olarak bayram olarak kabul edilip kutlanması anlaşılır bir gelenektir. Bizim yakın tarihimizde 19 Mayıs 1919, 23 Nisan 1920, 29 Ekim 1923 milli bayram olarak kabul edilen ve kutlanan günlerdir. Bu anlamlı günlerin kutlanması bugün ülkemizin yakın geçmişinde karşılaştığı olayların anılması, bu topraklarda bağımsız bir devlet olarak yaşamanın ifadesi olarak önemli olduğu kadar, milli kimliğin bir bilinç halinde diri tutulduğunun da göstergesidir.

Fetih ve tarih bilinci

1453’te Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethi olayı sadece biz Türkleri ilgilendiren bir olay değildir; öncelikle görülmesi gereken budur. Dünya tarihinin akışı bakımından fetih olayı Batı medeniyetinin tarihsel temsilcisi olan Bizans’ın tarih sahnesinden çekilmesiyle ilgilidir ki bunun zincirleme sonuçları bakımından üzerinde durulması gereken başka olaylar bulunmaktadır.

“Bunlardan birincisi, dünya siyasetinde hâkimiyet alanının Osmanlı İmparatorluğu’na geçmesi İslam medeniyetinin ‘siyasi temsilinin’ Türklerin elinde yükselmesidir. İkinci önemli bir sonuç Batı’nın içine kapanarak gerilediği bir dönemden, kendi kültür dünyasının dışına açılmak zorunda kalması, merkez kaç feodal yapıların Batı’nın karşılaştığı krizi çözmekte yetersizliğinin ortaya çıkmasıyla Batı’da değişim yönünde bir eğiliminin oluşumudur. Üçüncüsü ise, Osmanlı Devleti’nin imparatorluk örgütlenmesine geçmesi ve kabile asabiyesine dayalı Orta Asya geleneğinden taşınan, göçebe unsurların toplumsal örgütlenme modelini tasfiye ederek, merkeziyetçi imparatorluğun temellerinin atılmasıdır.”

Dikkat edilirse bu olayların her biri sadece bizim açımızdan değil bütün dünya tarihini en az altı yüz yıldır etkileyen başka siyasal ve toplumsal/ekonomik gelişmelerin önünü açacaktır. Türk dünyası diye bildiğimiz kocaman bir coğrafyada hiç sömürge olmadan yaşayan, tek ülke İmparatorluk sonrasında Milli Mücadeleyle sömürgecileri mağlup ederek bağımsız bir devlet olarak varlığını sürdüren Türkiye olmuştur ki bunda bu tarihsel mirasın payını görmek lazımdır.

Dünyayı değiştiren gün

Malazgirt veya İstanbul’un fethinin bayram olarak kutlanmasına karşı çıkanların meseleyi getirip bayram sayısına bağlamalarını hiçbir anlamı olmadığını anlamaları için Batılı ülkelerin birkaçına bakmaları yeterli olabilir fakat işi ‘Yunanistan’ı küstürmeyelim’ veya İstanbul’un fethini ‘bu şehir bizimdir demenin bir manası yoktur’ ya da ‘çağımız uluslararası hukukunda fetih kavramı yer almaz’ diyerek bunun ‘Birleşmiş Milletler anayasasına aykırı’ olduğunu iddia edenlerin mantığının nasıl bir oryantalist hassasiyeti dile getirdiğini, hangi aşağılık duygusunu yansıttığını söylemenin bir faydası olabilir mi?

“Milli bayramlar, tarihsel bakımdan milletlerin kimliğinin sürekliliğini sembolik olarak yenileyen günlerdir; bu topraklarda yaşayanların tarihsel hafızalarının, medeniyetleriyle bağlarının kültürel olarak yeniden üretimini mümkün kıldığı kadar, geleceğe öz güvenle bakmalarını sağlayan günlerdir. İstanbul’un fethi sadece İstanbul gibi tarihsel önemi büyük bir şehrin vatan olmasını değil, bir çağı ve dünyayı değiştiren bir gün olarak da anlamlı olduğu için de bayram olarak kutlanmayı hak etmektedir.”

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar