Yıldıray OĞUR
Başlık Gülay Göktürk’ün 1999 yılında yazdığı meşhur yazıdan.
28 Şubat’ın baskılarından, başörtüsü yasaklarından bıkmış ama imkanı olmadığı için ülkeden de gidemeyenler için “Gidemeyenlerin Ülkesi” yazısını yazmıştı:
“Telefonlarım, faksım günlerdir susmuyor. Elektronik posta kutum dolup taşıyor. Hırsından ağlayan, umutsuzluğundan intiharı düşünen insanlarla konuşuyorum her gün.
“Böyle bir ülkede dünyaya gelmek için ne suç işledik Allah’ım?” diye yakınıyorlar. Hepsi de kötü kaderlerine kahretmişler. Başlarını alıp, çekip gitmek istiyorlar. Başka bir ülkede göçmen olmayı, kendi ülkelerinde zenci sayılmaktan daha kolay hazmedebileceklerinin düşünüyorlar belki… böyle aşağılanarak yaşamaktan, bu kadar hiçe sayılmaktan, her dakika “burunları sürtülerek” hizaya sokulmaktan kurtulmaktan başka bir şey düşünemiyorlar. Ama gidecek hiçbir yerleri yok. Başka bir dilleri, başka bir evleri, başka bir ülkenin banka cüzdanı yok. Kapana kısılmışlar… Sessiz ve terkedilmiş çoğunluk… terkedilmiş ve ihanete uğramış…
…
Kendi ülkenin değil, bir yaban elin yalnızı olmayı göze alarak çekip gitmek…
Ve kendi yurdunun her gün biraz daha “gidemeyenlerin ülkesi”ne dönüşmesini uzaktan acılar içinde seyretmek… Buna yürek dayanır mı?”
Seçim akşamından beri benim de email kutumda, sosyal medya hesaplarımdaki DM kutularında benzer mesajlar var.
Son üç gündür sabaha kadar televizyon başında seçim sonucu izleyen çocuklar, Whatsapp gruplarda ağlayan gençler, çaresizlik içinde gazetecilerden kendilerine tutunacak bir umut dalı bekleyen insanlar, işe gitmeyenler, gitse de işyerinde uyuşmuş gibi ortalıkta gezenler ve yurtdışı planı yapmaya başlayanlar görüyorum.
Kimisi bir süre seçim hilesi iddialarına tutundu, bazıları ikinci tur öncesi matematik hesaplarda teselli aradı.
Bir kısmı son bir çare Facebook’taki AK Partili insanların gruplarına sızıp onları ikna etmeye çalışıyor günlerdir.
Muhalif pek yok diye TikTok’ta hesap açıp Türklük vurgulu videolar çeken liberal bir gencin mesajını okudum: “Bu videoları çekip, sonra duşta ağladım”
Herkes birbirine Marmaray’da bir trenin altına atlatarak hayatına son veren 20 yaşındaki gencin seçimlerle ilgili hayal kırıklığını yazdığı veda mektubunu gönderiyor.
Bazılarına bu çaresizlik hali acınası ya da komik geliyor olabilir.
Ama karşımızda seçim sonucunu içine sindiremeyen mızmızlar yok.
Çoğu demokraside çok acemi, birinci ya da ikinci seçimleri.
Genç ya da henüz hayatta gelecek planları yapacak kadar orta yaşlı insanlar.
Onları kolayca laik, elit, beyaz Türk, Atatürkçü, CHP’li diye bir çuvala doldurmak da artık mümkün değil.
İçlerinde başörtülü kızlar da var, milliyetçi gençler de, seçim sistemiyle ilk kez hile iddialarıyla tanıştığı için her şeye çabucak inanan apolitik insanlar da…
Tek bir ortak özellikleri var: 21 yıllık AK Parti ve Erdoğan iktidarına muhalifler.
Peki bir seçim kaybı onları neden depresyona sokuyor, neden bu sonucu demokratik olgunluk içinde kabul edemiyorlar?
Çünkü devletin bıyıklarının herkesin çorbasının içinde olduğu bir ülkede, o bıyıkların beş yıl daha kimin bıyığı olacağına karar verilen seçim sonuçlarına demokrasinin bayramı muamelesi yapmak kolay olmaz.
Seçim sonuçları, demokrasinin seçim günleri dışında da teneffüs edilebildiği ülkelerde demokratik olgunlukla karşılanabilir.
Çünkü demokrasilerde seçimler nüfus sayımı değildir.
İktidara partiler gelir, kimlikler/hayat tarzları/gruplar/ cemaatler değil.
Seçim sonuçları pek çok şeyi değiştirir ama insanların temel haklarını, günlük hayatlarını, gelecekle ilgili planlarını değiştirmez, değiştirmeye gücü yetmez.
İktidarlar gelir ve gider. Arada da eleştirilebilir, değiştirilebilir, protesto edilebilir.
Geleceğe doğru bu açıklık ve ihtimal çokluğu, farklı fikirde, hayat tarzında olan insanların ülkeye aidiyetini devam ettirir.
Milyonlarca insanın bir seçim sonucuyla içine düştükleri depresyon ve yeis hissi, demokratik bir toplumda ve sistemde yaşamadığımızın da bir delili.
Çünkü uzun süredir Türkiye, vatandaşlarına “çalışırsan yaparsın” güvencesini vermiyor.
Referanssız, torpilsiz, belli bir gruba aidiyetsiz ülkede yaprak dahi kıpırdatılamıyor.
Ekonomide bir ideolojik inat uğruna dışarıda yemek yemek bile maaşlı bir insan için lüks haline geldi.
Ve bu ideolojik inada nüfuz etmek, onunla konuşmak mümkün değil.
Konuşmak, örgütlenmek, protesto etmek, hatta açıp doğru düzgün bir haber izlemek bile her geçen gün zorlaşıyor.
Ama esas ülkeye aidiyet hissini azaltan bunlar değil.
Bir zamanlar öz vatanında garip, öz vatanında parya olanlar, karşılarındaki milyonlarca insana “Onlar” diye parmak sallıyor yıllardır.
Milyonlarca insana; dejenere olmuş, birilerinin emrine girmiş, ülkenin yerli, otantik halkı değilmiş gibi davranılıyor.
Yeni rejimin makbul vatandaşları olmadıkları onlara hissettiriliyor.
Okudukları okullar küçümseniyor, yaşam tarzları aşağılanıyor, fikirleri kriminalize ediliyor, festivalleri yasaklanıyor, dinledikleri şarkıcılar tehdit ediliyor ya da tutuklanıyor, mutlu oldukları her anın içinde devlet beliriyor.
Ama onlar ağızlardan öfkeyle çıkan “onlaarr” değiller.
“Onlar” milyonlarca sıradan, güçsüz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları…
Batı Çalışma Grubu’nda Güven Erkaya’ya yelpaze tutmuş, Nur Serter’in ikna odalarında yanı başında oturmuş gibi bir muamele görmeyi hak etmiyorlar.
Başörtülü kadına “Arabistan’a git” diyen, metroda sakallı amcaya saldıran o radikaller de değiller. Tıpkı bir zamanlar bütün dindarlar, Ali Kalkancı olmadığı gibi…
Türkiye’nin yakın döneminde işlenmiş hiçbir günaha dahli olmamış, hatta bir zamanlar o mağdurlar tarafında bulunmuş milyonlardan, ülkenin yarısından bahsediyoruz.
Bazılarının işlediği en büyük günah sosyal medyada ileri geri konuşmaktan, öfkesini gizleyememekten ibaret.
Ama sosyal medyada ileri geri konuşan öfkeli laik teyze, farklı bir fikir gördüğünde EGM’ye ihbar eden muhafazakâr teyzeden daha güçsüz artık.
Öfkeli laik teyze ile elinin altında 81 cumhuriyet başsavcısı bulunan bir değil.
Ama öfkeli teyzeyi göstererek koca bir ceberrut devlet makinesi temize çekilebiliyor.
Halbuki mağdurluk ve zalimlik sabit kategoriler değil.
Ve şimdi sıra kendisini çaresiz hisseden muhaliflerde.
Ülkeye aidiyet hislerini bu seçimle biraz daha kaybetmiş görünüyorlar.
İktidar onları parmakla “onlar” diye göstererek, mahalle kavgasına adam toplamaktan memnun.
Seçim bir nüfus sayımına döndüğünde kazanan malum.
Ülkenin yarısının bir seçim sonucuyla içine girdiği depresyon, “defolun o zaman” diye kapı gösteren büyük ve güçlü kalabalığın artık pek de umurunda değil.
Bir zamanlar anketlerde sürekli rıza oranını ölçtüren bir iktidar, ülkenin yarısından vazgeçmiş gibi davranıyor uzun süredir.
İnsanlar istenmediklerini hissediyorlar.
Pek çoğu ülkeden gitmeyi hayal ediyor. Ama onu yapacak imkanları da yok.
Gidemeyenlerin ülkesinde roller bir kere daha değişmiş görünüyor.
Gidecek bir yeri olmayanlar için 28 Mayıs köprüden önceki son çıkış olacak…
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.08.2025
2.08.2025
28.07.2025
26.07.2025
23.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
9.07.2025