Yıldıray OĞUR

Bu yıl da 1 Mayıs, “Taksim, göstericiler, polis şiddeti, abluka, gözaltı” haberleriyle geçti.
Türkiye’de ilk olarak 1921’de kitlesel olarak kutlanan 1 Mayıs, 1925’de partiler, sendikalar, grevler, gösterileri yasaklayan Takrir-i Sükun Kanunu ile “Bahar ve Çiçek Bayramı” ilan edilerek yasaklanmıştı.
(1 Mayıs meydanına Atatürklü bayraklarla gelenlere ek bilgi)
İlk kitlesel 1 Mayıs bundan ancak 51 yıl sonra 1976’da DİSK’in öncülüğünde Taksim’de kutlanabildi.
Şimdi kimsenin hatırlamadığı görkemli, olaysız bir kutlamaydı.

1977 1 Mayıs’ında diğer rakip sol örgütleri ille de Taksim’e çıkmaya motive eden de bu ilk kutlamanın büyüklüğüydü.
“Devletin ve dış güçlerin Türkiye’deki solu bitirmek, ülkeyi darbe havasına sokmak için kana buladığı” iddia edilen 77 1 Mayıs’ından sonraki yıl, yani 1 Mayıs 1978’de de Taksim’de 1 Mayıs kutlandığından bugün çok az kişi bahsediyor.
Devlet kutlamalara izin vermiş, yine yarım milyon insan toplanmış, sloganlarda yasaklı Türkiye Komünist Partisi’ne özgürlük istenmiş, 1977 1 Mayıs’ında ölenler anılmış, hiçbir olay olmadan da kalabalık dağılmıştı.

1979’da ise Başbakan Ecevit’ti, sıkıyönetim ilan edilmişti.
İstanbul’da hiçbir gösteriye izin verilmiyordu.
1 Mayıs’ın yine Taksim’de kutlanması ısrarı CHP iktidarı ile DİSK’i karşı karşıya getirmişti.
DİSK, “CHP ağırlıklı iktidar DİSK’in işçilerle askerleri karşı karşıya getireceğini ileri sürerek üstlendiği görevin sorumluluğundan kurtulabileceğini sanmakta” gibi sert açıklamalar yapmış, Sıkıyönetim Komutanlığı DİSK Genel merkezini basıp aramış, 1 Mayıs’a günler kala da DİSK Genel başkanı ve yöneticileri de gözaltına alınmıştı.
Yine de 1 Mayıs’ta sokağa çıkan, Taksim’e gitmek isteyen aralarında TİP Genel Başkanı Behice Boran’ın olduğu yüzlerce kişi ise polisin çok sert müdahalesiyle karşılaşmıştı.


O günü DİSK’in açıklamasından okuyalım:
“1 Mayıs günü İstanbul’da askerlerin aradan çekilmesiyle polis insanlık dışı bir saldırıya geçmiştir. Çeşitli yerlerde yakalananlara, kadın, kız demeden gereksizce ateş açılmış, meydan dayağı çekilmiştir. 1972’de Şili’de faşist darbeden sonra emekçilerin stadyumlara doldurulmasını anımsatır biçimde insanlar stadyumlara, toplama merkezlerine doldurulmuşlardır. (…) 1 Mayıs’ın emeğin bayramı olduğu gerçeğini gizlemeye yönelik bütün bu anti-demokratik baskıları bir kez daha şiddetle protesto ediyoruz.”
1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasına şimdi eski Türkiye diye övülen 80’ler, 90’lardaki iktidarlar izin vermediler.
AK Parti iktidarı 2009’da 1 Mayıs’ı resmi bayram ilan etti. Ve şimdi birilerinin bütün kötülüklerin başı olarak gördüğü Yetmez ama Evet referandumundan aylar önce de 31 yıl sonra 2010’da Taksim’de 1 Mayıs’a izin verdi.
2010, 2011, 2012 yıllarında üç yıl Taksim’de büyük ve barışçıl eylemler oldu. Kimsenin burnu kanamadı.
Sonra 2013’de “inşaat var” gerekçesiyle gelen yasak, ardından Gezi travmasıyla Taksim tüm gösterilere kapatıldı ve “turizm merkezi” ilan edildi.
Bu yıl DİSK ve CHP Taksim için ısrar etmediler, Kadıköy’deki 1 Mayıs’a çağrı yaptılar, TKP, TİP, EMEP, DSİP gibi sol partiler de Kadıköy’e gitti.
Taksim’e çıkmak isteyen daha radikal gruplar ise polis barikatlarıyla karşılaştılar. Yine polis sert müdahale etti, 400’ü aşkın kişi gözaltına alındı.
Sabah saatlerinde ise yine izin verilen sendikalar Taksim’e geldi, Kazancı yokuşunda 1977’de ölen 36 kişi için anma yaptı.
O günkü DİSK’e de hakim olan TKP’den geriye kalan TÜSTAV, 1 Mayıs 1977’de ölenlerle ilgili DİSK’in hazırladığı raporları ilk kez yayınladı.
O raporlara göre ölü sayısı 36 değil, 40.
Yine TÜSTAV’daki otopsi raporlarına göre ölenlerden sadece 4’ü kurşun yarasıyla, geri kalanların hepsi “ezilerek” ölmüşlerdi.
Kurşun yarasıyla ölen üç kişi Ziya Baki, Hasan Yıldırım ve Kahraman Alsancak, DİSK’liydi, Uzel Fabrikası işçileriydi ve mitingde yan yana kurşunlara hedef olmuşlardı.
Kurşunla ölen dördüncü kişi ise polisti.
26 yaşındaki toplum polisi Nazmi Arı.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Toplum Zabıta Müdürlüğü kadrosunda görevliydi, evliydi ve bir çocuğu vardı.
Bianet’ten Tuğçe Yılmaz’ın çok başarılı bir gazetecilik örneği olan yazı dizisine göre “Otopsi raporunda ölüm nedeni ateşli silah, mermi yarasına bağlı aort ve akciğer delinmesine bağlı iç kanama”ydı.
İstanbul’da Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan 1 Mayıs 1977 ile ilgili davanın duruşma savcısı Çetin Yetkin, Yeniçağ gazetesinde 3 Mayıs 2010’da Nazmi Arı’nın “başının yan tarafından gelen ve yapılan incelemeye göre de çok yakın bir atış olan mermiyle vurulduğunu” yazdı.
Bu bir 1 Mayıs günü de memleketi Afyonkarahisar’ın Şehit Gaziler Derneği’ni her yıl olduğu gibi onu andı:
“1 Mayıs 1977 tarihinde İstanbul’da yaşanan olaylarda görevi sırasında şehit olan Sandıklı ilçesi Ekinhisar köyü nüfusuna kayıtlı Şehit Polis Memuru Nazmi ARI’yi vefatının 48. seneyi devriyesinde saygı, rahmet ve dualarla anıyoruz. ARI, Sandıklı ilçesi Ekinhisar köyünde doğmuş ve burada yaşamını sürdürmüştür. Olaylarda gösterdiği kahramanlık ve görevini yerine getirme azmi, tüm şehri derinden etkilemiştir.”

Nazmi Arı’nın köyündeki mezar taşında “1 Mayıs 1977 Taksim olaylarında anarşistler tarafından şehit edilmiştir” yazılı.

Aslında ilginç bir şekilde olayın hemen ertesi günkü gazetelerde de ölümlerle ilgili “anarşistler, teröristler” suçlanmıştı.
Artık üzerinde kimsenin birbirini ikna edemeyeceği 40 yıllık bir tortu olan bu tartışma 15 yıl önce Taraf’ta bir kere açıldu, herkes eteğindeki taşı döktü, yıllarca provokasyon içine oraya çekildi denen Kazancı Yokuşu’nu kapatan kamyonetin DİSK’in pankart kamyoneti olduğu bile ortaya çıktı ama tartışma günün sonunda yine kavga gürültüyle bitti, herkes kendi hikayesine döndü.
Aslında bizzat meydanda olanların anlattığı hikayeler temelde benzerdi:
“77 1 Mayıs’ına, birbirine “sosyal faşist”, “Maocu bozkurt” diyen DİSK/TKP ile Maocu örgütler arasında zaman zaman silahlı çatışmaya varan gerilimle gidilmişti, DİSK, Maocu örgütleri Taksim’e sokmama kararı almıştı. İlk silah sesi de miting biterken ancak meydana varabilen Maocu örgütlerin meydana girmeye çalıştığı ve DİSK barikatıyla karşılaşıp kavgaya tutuştukları Tarlabaşı/Sular İdaresi tarafından gelmişti. Sonra iki el silah sesi daha duyulmuştu. Ardından dakikalarca silahlar susmamıştı. Herkes kaçmaya başlamış birbirini ezmiş, polis panzerleri meydana girmişti”
Aslında bunu ölenlerin çoğunun ezilme sonucu öldüğünü gösteren otopsi raporlarıyla birleştirince gerçek çıplak biçimde ortadaydı.
500 bin kişinin olduğu mitingin üzerine iddia edildiği gibi Inter Continental Oteli’nden CIA ajanları, Sular İdaresi’nin üzerinden Thompsonlu polisler ve beyaz Renault’dan sivil polisler ateş açsaydı ölü sayısı binlerin üzerinde olurdu.
Henüz olayla ilgili ideolojik hikayeler üretilmeden 2 Mayıs 1977 günü Cumhuriyet gazetesindeki tam sayfa haberde, Haziran 1977’deki seçimleri izlemek için Türkiye’ye gelmiş İsveçli foto muhabir Marc Izikowitz meydanda gördüklerini şöyle anlatmıştı:
“Taksim alanının Elmadağ’a açılan bölümünde bulunuyordum. Bir grup insanın gelmekte olduğunu gördüm. Bu gelişi resimlemek istedim. Bu arada gelen grup bazı marşlar ve anlamadığım sloganlar söyleyerek kurulmuş olan barikatı aşıyorlardı. Ancak herhangi bir kavga yoktu. O sırada mitingin güvenliği ile yükümlü oldukları anlaşılan kişiler gelenleri geri çevirmek istediler. Ben yine bir çatışma çıktığını görmedim… Bu sırada ansızın açılan bir ateşten sonra Elmadağ’dan gelmekte olan grup 19-20 metre kadar geri çekildi. Ondan sonra bu grup yere yattı ve daha sonra da yerden ateş açmaya başladılar. Ben de olayın şoku içinde yere yattım. Ancak daha sonra Intercontinental Oteli’nin önünde ateş seslerinin yoğunlaşmakta olduğunu duyarak oraya yöneldim. Vurulmam tamemen rastlantı. Zaten Osmanlı Bankası önüne geldiğimde yokuş başında insanların kıvrandıklarını gördüm. Gördüklerim anlatılmayacak kadar feciydi. Güvenlik güçleri başlangıçta olaya hiç müdahale etmedi. Beş dakika sonra siren sesleri ile panzerlerin önüne gelenleri dağıtmaya başladıklarını gördüm.”

Sahibi DİSK Başkanı Kemal Türkler, başyazarı ve genel yayın yönetmeni İsmail Cem olan Politika gazetesi de 2 Mayıs günü katliamı benzer bir olay örgüsüyle manşetinden vermişti.
DİSK’in ve tabii gizli TKP’nin sesi olan gazetenin manşeti “500 bin kişilik disiplinli kalabalığa kışkırtıcı ajanlar ateş açtı. Teröristlerin saldırdığı 1 Mayıs’tan fotoğraflar”dı.

Haberdeki fotoğraflar Çoşkun Aral’a aitti.
Olay çok sarih biçimde anlatılmıştı:
“DİSK’in öncülüğünde düzenlenen 1 Mayıs, tören dün tam bittiği sırada “Maocu” ve “terörist” oldukları iddia edilen grupların silahlı saldırısına uğramıştır. Polisin panzerler ve ses bombalarıyla saldırgan gruba müdahale etmek istemesiyle olay birden büyümüş, alanda kısa süreli bir panik baş göstermiştir. Saldırgan grupların törene katılan kalabalığa açtığı ateş ve patlak veren panik yüzünden 35 kadar yurttaşımız ölmüştür. 400’e yakın yaralının bulunduğu 1 Mayıs töreni saldırısıyla ilgili olarak polis 265 kişiyi gözaltına aldığını açıklamıştır.
…
“Sık sık alkışlarla kesilen konuşmasını bitiren Türkler kürsüyü terketmeye hazırlanırken Taksim Meydanı’nda Sular İdaresi’nin bulunduğu bölümle ortadaki durağın bulunduğu kesimden silah sesleri gelmeye başlamıştır. Önce iki gençlik grubunun karşılıklı silah atmasıyla başlayan olay kısa zamanda alanda bir paniğe yol açmıştır. DİSK kürsü görevlilerinin uyarları ve uyguladıkları disiplinle kısa süre için kaçışanlar disiplin altına alınmışlar ve mitingi sakince terk etme çağrısına uymuşlardır. Ancak çatışma kısa bir aradan sonra yeniden alevlenmiştir. Bu arada düzeni sağlamak isteyen DİSK görevlilerinin üzerine ateş açılmasıyla çatışma alanı daha da genişlemiştir. Polisin panzerleri harekete geçirmesi ve makineli tüfeklerle caydırıcı ateş açması üzerine panik daha da şiddetlenmiş ve kaçanların bir kısmı ezilerek ölmüş ya da yaralanmışlardır.”
3 ve 4 Mayıs günü de Politika gazetesi aynı haber çizgisini sürdürdü, “Maocu teröristleri”, “maceracıları” suçladı.

Haberlere eşlik eden fotoğraflarda Taksim meydanındaki eli silahlı militanların fotoğrafları sert ifadelerle yer alıyordu:
“Bireysel terörün çıkmaz sokaklarında kısılıp kalmışlar. 1 Mayıs bayramını bir ölüm gününe çevirdiler. Ard arda patlayan tabancalar bir yandan ölüm kusarken bir yandan da işçi sınıfımızın en büyük demokratik kazanımlarından birini yok etmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürüyordu.”

1 Mayıs meydanında silahlı insanları gösteren fotoğraflardan biri de Hayat mecmuasında Savaş Ay imzasıyla çıkmıştı.
Fotoğrafta silahlı, ellerinde sopalar olan bir grup görülüyordu.

Savaş Ay, 2 Mayıs 2012 tarihli Sabah gazetesinde o fotoğrafı anlatmıştı:
“Kanlı 1 Mayıs… 23 yaşımda bir polis muhabiri olarak o acı günü başından sonuna yaşadım ben de. İlk ateşin Halkın Kurtuluşu adlı örgüt içine sızmış, muhtemelen ‘ayarlanmış’ 2 genç tarafından açıldığını kendi gözlerimle gördüm. DİSK o gruplara (Mao’cu tabir edilirlerdi) meydanda yer vermek istemiyordu. Gençler Tarlabaşı istikametinden zorladı ve biri belinden tabancayı çıkarıp ateş etti. Sonra ikinci bir genç aynısını yaptı. Ben o anı fotoğrafladım.”
Ama sonra hikayeler değişmeye başladı.
Kanlı 1 Mayıs solun yükselen itibarını sarsınca, Intercontinental Oteli’nden ateş açan CIA ajanları ve Sular İdaresi üzerinden Thompsonlarla ateş açan sivil polislerle ilgili alternatif bir hikaye dolaşıma sokuldu.
Galiba ilk olarak Aydınlık çevresi (Doğan Yurdakul) tarafından.
Meydandaki eli silahlı militanları gösteren fotoğraflar yıllar içinde dolaşımdan çekildi.
Geriye sadece Sular İdaresi üzerinde ağır silahlarla dolaşan sivil giyimlileri gösteren belirsiz bir fotoğraf karesi kaldı.

Nokta Dergisi, 4 Mayıs 1986’da İpek Çalışlar ve Güldal Kızıldemir imzalı kapak haberinde bütün bu iddiaların izini sürmüş, panzer şoförleri dahil neredeyse herkesle konuşmuştu:
“Dönemin Belediye Başkanı Ahmet İsvan Nokta’ya “Herkes kaçışırken Sular idaresi duvarının üzerinde dolaşan insanlar gördüm. Kürsünün etrafında bulunanlar olarak, çoğumuz gördük. Siluet halindeydiler. Birinin elinde silueti tüfeğe benzeyen bir şey gördüm ” demişti.
İlk baştan itibaren bu iddianın sahibi de İsvan’dı.
1 Mayıs mitingini Sular İdaresi duvarının üzerinden izlemekte olan Aydınlık grubundan Metin Öztürk Nokta’ya konuşmuştu:
“Ben duvarın üzerinde film çekiyordum. Çatışma başladıktan sonra film çekmeyi sürdürdüm. Benim çevremde elinde silah olan kimse yoktu. Ahmet İsvan Bey’in tüfek olarak gördüğü benim film makinem olabilir. Çatışma başladıktan bir süre sonra polisler geldi, beni ve çevremdekileri alarak aşağıya indirdi. Üstlerimizi aradı, sıra dayağından geçirdi filmlerimizi aldı ve bıraktı.”
Miting günü su deposunun güvenliğini sağlamakla görevli olan bekçi Haydar Aslan’ın tanıklığı da Metin Öztürk’ü doğrulamaktaydı.
“Amirim emrettiği için su deposunun üzerine kimseyi çıkartmıyorduk. Ancak saat 17.00’den itibaren 50-60 kişi depo önündeki ağaçtan su deposunun üstüne tırmandı. Hepsine mani olamadık.”
Bekçinin ifadesine göre, deponun üzerindekiler çatışma çıkınca yere yatmışlardı.
“Saat 20 sularında bir grup polis gelerek görevli elemanlarımızı ve diğer şahısları aşağıya indirdiler, üzerlerini aradılar, bir şey bulamadılar.”
Mahkeme olayla ilgili olarak bir film izlemiş ve “Sular İdaresi binası üzerinde bulunan reklam panolarının demir ayakları önünde ellerinde tomson makineli tüfek olduğu görülen beş sivil”i tespit etmişti.
Makineli tüfek taşıyan sivil şahısların kimler olduklarını şu anda İstanbul Emniyet Müdürü olan, dönemin Emniyet 1. Şube Başkomiseri Mete Altan şöyle anlatıyordu:
“Sular İdaresi’nin üst katında kendilerini gizlemiş insanlar gördük. Sular İdaresi’nin kapısından içeri girdiğimizde toplum polislerini gördük. İlk basamakları çıkmışlar orada bekliyorlardı. Bizi görünce damda insanlar var, çıkamıyoruz, çelik yelekli polisler yukarı çıksın dediler. Ben ve arkadaşlarım dama çıktığımızda dip tarafta uçta birkaç kişi gördük. Ellerimizdeki tomsonlarla atışa hazır vaziyette onlara doğru yürüdük. 15 kişiydiler. Arama yaptık, bir silah bulamadık. Biz çatıya olaydan tahminen 20-25 dakika sonra çıktık. Ellerimizde ise uzun namlulu tomsonlar vardı.”
Muhtemelen ünlü fotoğraf da bu sırada çekilmişti.
Bir polisin kurşunla öldüğü meydanda o gün 10’dan fazla polis de yaralanmıştı.
Polisler olan bitene o kadar kızgındı ki olay akşamı Vali Namık Kemal Şentürk, Emniyet Müdürlüğü binasında toplantıdayken kalabalık bir polis grubu Emniyet’in önünde gösteri bile yapmıştı:
“Toplantı sürerken Emniyet müdürlüğü binası önünde bir grup polisin Vali Namık Kemal Şentürk aleyhinde bir protesto gösterisi yaptı. “Vali dışarı”, “Katil vali”, “Vali istifa” diye bağırarak Şentürk’ü protesto eden polisleri yatıştırmak için bir megafondan sürekli olarak anonslar yapılmış “Polis kahramanlık gösterisinde bulunmuştur” denerek memurlar sükûnete çağrılmıştır.”

Bütün bunlardan bugün geriye herkesin tutunduğu delilsiz, temelsiz hikayeler ve yine anlamsız gerekçelerle, siyasete, hayata kapatılan Taksim Meydanı kaldı.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
































































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.11.2025
8.11.2025
3.11.2025
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025