Yıldıray OĞUR
Bu yazıyı yazmadan önce şöyle bir düşündüm. Evet. Berbat sesli bir orgun eşliğinde belediye nikâhlı karımla karşılıklı Ankara havası oynarken çekilmiş bir düğün kaseti dışında ortaya çıkarsa yüzümü kızartacak bir kasetim yok. O halde rahatça yazabilirim.
İki sene önce Deniz Baykal’ın kaseti çıktığında Taraf’ın yazı işlerindeydim. Baykal pek hoşlaştığımız bir siyasetçi sayılmazdı. Ama ertesi gün çıkacak gazetenin manşeti konusunda masada hiç tereddüt yaşanmadı. Taraf o gün kaseti yayınlayan siteye nazire yapıp: “Alçaklık Vakti“ manşetiyle çıktı.
Zannettik ki herkes özellikle de CHP yandaşı gazeteler, Baykal’ın dostu köşeciler bu duruma veryansın edecekler, manşetlerinden bu komploya karşı tavır alacaklar. Tam tersi oldu. Daha sonra Kılıçdaroğlu’ndan uzun bir süre "Gandi oluşturmak" gibi -başarılsa Nobel alacak- işlere kalkışan gazeteler, kasetin resmen üzerine atlamıştı. Bugün oraya buraya kaset ahlak dersleri veren köşeciler sahte timsah gözyaşlarının ardından hemen krizi fırsata çevirerek Baykal’ı istifaya davet etmişlerdi.
Neredeyse yalnız kalmıştık. O kadar ki Baykal günlerce sesini Taraf üzerinden duyurmuştu.
Ahmet Altan’ın basit bir kuralı vardı: Özel hayat, aileyle ilgili haber, belge yayınlamayız. Alev Er’in de basit bir kuralı vardı: Haber, belge kasada bekletilmez…
Anlaşılan askerî vesayete, darbecilere, gayrimeşru iktidar odaklarına karşı bile işletilen bu basit kurallar meşru sivil hükümete karşı işlemiyor artık. Sivil iktidara barikatlardan taş fırlatılmasından sonra şimdi kaset fırlatılması da caiz, biz bakmıyoruz ne yaparsanız yapın fetvasıyla mübah.
Yamultulmuş belgeli haberlerin fonuna yerleştirilmiş çıstak cıstak gerisi geliyor seslerine o yüzden kulakları sağır:
“İran paralarını, altınlarını kimler yedi. Bir danışmanın cep telefonundaki 1 milyar dolar mesajı neyin nesi? Bu mesajı hangi iranlı attı?”
Dubaide ve bir başka yerde efsanenizi bitirecek hangi pisliğe bulaştınız ve birileri iki yıl önce sizi tehdit edip kendi çizgilerine getirdi?
Bunlar iki haftadır kafamızın üstünde uçuşan şantajlardan birkaçı. Fişlemeden şikayet ederken yatak odalarından, cep telefonlarının içinden bildirmelerin trajikomedisi. Bak kızdırma beni diye açıktan siyasetçi tehdit etmeler. Gazetecilere “belge için kimle yattın” diye sormalar, en son bir danışmana özel hayatını açıklatma şantajı, bakanlara varsa yayınlasana dedirten yolsuzluk dosyası imaları, Zaman Gazetesi’nin genel yayın yönetmenin bile “gelen mektuplarla” açık açık tehdit edildiğini gördü gözler… Belgenin ucundan azıcık göstermeler, daha neler çıkacak diye haber için spoiler vermeler, fişlemeden şikayet edip, hemen ardından “i know what you did last summer” tadında şantajlar, imalar…
İki haftadır başlarından uçuşan şantajları Machiavelli’yi bile pes dedirtecek bir ilkesizlikle görmeyen, göremeyen, sorgulamayan demokratların artık yeni bir adı var. Sosyal demokratlar, liberal demokratlar, hatta muhafazakâr demokratlar gördük ama artık bir de şantajcı demokratlarımız oldu. Belgelerin arasına sıkıştırılmış şantajlarla güya, “devletleşmiş Erdoğan”ı, “yeni Kemalist iktidarı” dizginlemeye çalıştıklarını zannederken, tasfiye edilmiş emniyetçilerin intikam operasyonunda kullanışlı aptal rollerinde harikalar yazdıklarının farkında değiller.
Troçki’nin fotoğraflarını arşivlerden çıkarıp, eski gazete manşetlerini değiştiren Stalin’e öykünüp Bandırma Vapuru’nun pusulası yoktu, kıyıdan kıyıdan gidiyordu misali kendinize yeni bir resmî tarih yazıyorsunuz. Anladık. Hiç olmamış şey değil.
Bari apaçık şantajcılığın arkasına saklanırken, karşı cepheye iki tane de kaset fırlatılmış ne olacak kafasındayken bir de bunu fişlemeye karşı yaptığınızı söylemeyin artık. Eh MİT, halt edip danaya giren cemaatçiyi fişlemişseniz durduğunuz cephede o dananın çayırlardaki bütün kaçamaklarının kasetleri mevcut…
Askerî vesayete üniformalarının rengini cool bulmadığımız için karşı çıkmadık. Meşru iktidarı bakanların kaçamak kasetleri, depolara atılmış yolsuzluk belgeleriyle tehdit eden yeni bürokrasiye de aynı nedenle karşıyız. Milli İrade diye dalga geçtiğiniz, Rousseau’nun genel iradesine benzetip aşırı yorumlara gittiğiniz şey demokrasi teorisinin temelidir. Meşruiyet demokrasinin girişidir. Meşru siyasetçinin eşini aldatması mı, yoksa bürokratın o sırada kamerasıyla bunu kaydetmesi mi tehlikeli sorusuna herkes makul bir cevap bulabilecek yaşta. Karısını aldatan, yolsuzluk yapan siyasetçiyi oylarımızla istersek değiştiririz, hiç sorun değil, peki siz bugün yatağa girdiğiniz vesayetçi, şantajcı bürokratlardan nasıl kurtulacaksınız! Emin olun hâlâ kayıttalar...
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Hayır, bu Türklük Sözleşmesi değil!
4.08.2025 - Netanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü?
2.08.2025 - Rojava, Şam ve çözüm süreci arasında optimal bir nokta bulunabilir mi?
28.07.2025 - Hem gazeteciliğin hem siyasetin duayen ismi…
26.07.2025 - DEM Parti o tweeti neden sildi?
23.07.2025 - Kutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca
19.07.2025 - Kendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı
16.07.2025 - Dağın başında vakur bir veda töreni…
13.07.2025 - Yerli ‘Hayırlı Cuma’ya doğru…
11.07.2025 - “İkimiz de yaşlandık. Emekli olmadan bu işi bitirelim”
9.07.2025
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
KEMAL ARKIŞ
önerinize %100 katılıyorum.2000 yılından önceki seçimlerde siyasetçi yepısını ve siyaset şeklini değiştirmesi için her seçimde chp ye oy vermeme rağmen chp nin baraj altında kalmasının kurum olarak chp yi düzlüğe çıkracağı inancı ile negatif değerlendirme ve telkinlerde bulundum bugün siyaseten genç bir kurum olan akp üyelerinin benzeri bir yol izlemeleri her türlü sorunu çözecektir.