Yıldıray OĞUR
Korkunç. New York Times editörleri 7 Haziran seçimleri için bu kelimeyi kullanmış. Türkiye tarihindeki en korkunç seçimmiş bu. Neden korkunçmuş peki? Fazla bir ayrıntı yok. Ama herhalde Gezi’den bu yana Türkiye hakkında laiklerin bütün vızıldanmalarını sayfalarına taşıyan, 17 Aralık’tan sonra cemaatin propaganda makinesinden çıkan her zırvalığı sayfalarına taşıyan gazete için zaten her şeyin korkunç olduğu bir ülkede seçimlerin korkunç olmaması mümkün değil.
Aslında 30 Mart 2014 seçimlerinden bu yana Türkiye’de artık alay konusu olan bütün seçimlerde hile zırvalıkları dünya medyasında da rağbet görmekte.
Şaibe iddiaları o kadar rağbet görüyor ki AGİT temsilcileri bile sanki Kazakistan’a seçim izlemeye gitmiş gibi davranıyorlar artık.
10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi Yüksek Seçim Kurulu’nda parti temsilcileriyle buluşan uzun dönemli AGİT seçim gözlemcileri, HDP temsilcisine kimlik sormuşlar, gösterdiği kimlikten ikna olmayıp parti genel merkezini arayarak teyit bile almışlar.
Halbuki Türkiye’de demokrasinin pek çok hasarlı tarafı olsa da en iyi yapılan iş seçimler. 1950’den beri 65 yıldır seçimler yapılıyor Türkiye’de.
Yüksek Seçim Kurulu, CHP tek parti iktidarı tarafından 1946 seçimlerindeki usulsüzlüklerin tekrarlanmamasının güvencesi olarak 1950 seçimlerinden birkaç ay önce 16 Şubat 1950’de kuruldu.
4 ay sonraki ilk sınavı olan 14 Mayıs 1950 seçimlerinde de rüştünü ispat etti. Adil bir seçimle 27 yıllık tek parti rejimi iktidarı devretti.
YSK’nın rüştünü ispat ettiği seçimlerden biri de 27 Mayıs darbesinden sonra yapılan 1961 seçimleri. Eğer seçimlerde hile yapılabilseydi, herhalde o seçimlerde askerin kabusu gerçek olmaz, DP’nin devamı olan Adalet Partisi ve Yeni Türkiye Partisi’ne, CHP’den daha fazla oyla çıkmazdı. Yine hile mümkün olsaydı 1983 seçimlerinde de Devlet Başkanı Kenan Evren’in kurdurup, işaret ettiği Milliyetçi Demokrasi Partisi üçüncü parti olarak hezimete uğramazdı. Liste uzatılabilir. 1987 referandumunu iktidardaki Özal kazanır, 1989 belediye seçimlerinde üç büyük şehri SHP’ye vermezdi.
1991 seçimlerinde DYP-SHP iktidarı çıkmaz, HEP’li vekillerin seçilememesinin bir yolu bulunurdu. 1995 seçimlerinde rejimin iki baş belası Refah Partisi birinci olmaz, HADEP 1 milyon 200 bin oy alamazdı. 2002 seçimlerini de AK Parti kazanamazdı.
Çünkü Türkiye’de, seçim barajı ve D’hont sisteminin adaletsizlikleri bir tarafa, oturmuş, sağlam ve her aşamasında partilerin bulunduğu bir seçim sistemi var.
YSK’dan sandık kurullarına kadar piramit şeklinde örgütlenen sisteme kısaca bakalım.
Piramidin tepesinde idari ve yargısal görevleri olan Yüksek Seçim Kurulu bulunuyor. Ama Danıştay ve Yargıtay’dan seçilen 11 hakim kurulda yalnız değil. Meclis’te grubu bulunan partiler ve bir öneki seçimde en çok oyu alan 5 partinin temsilcileri de kurulun bütün toplantılarına katılıyor. Oy verme dışında diğer üyelerinin bütün haklarına sahipler. Kararları müzakere etme, itiraz etme, delil sunma, üyelerin ulaştığı bütün belgelere, bilgilere ulaşma…
Piramidin ikinci basamağında İl Seçim Kurulları bulunur. İldeki en kıdemli hakimin başkanlığında, ondan sonra gelen diğer iki kıdemli hakim tarafından oluşturulur. Ama İl seçim kurullarında da hakimler yalnız değildir. YSK’daki gibi o ilde teşkilatı bulunan ve önceki seçimde en çok oyu almış beş siyasi partinin temsilcileri de İl Seçim Kurulu’nda bulunur, oy vermek dışında diğer üyelerin haklarını kullanır. Toplantılara katılır, itiraz eder, müzakere ederler.
Piramidin en kritik halkası ise İlçe Seçim Kurullarıdır. 7 asil üyesi vardır. İlçenin en kıdemli hakimi başkanlığında kurulur. İlçede en kıdemli iki memur (yasaya göre kurayla seçilir). Diğer dört üye ise o ilçede bir önceki seçimde en çok oy almış dört parti temsilcisinden oluşur. Bütün üyelerin eşit oy ve müzakere hakkı vardır. Yani çoğunluk siyasi partilerdedir.
Seçim dönemlerinde piramidin ilk basamağında ise sandık kurulları bulunur. Sandık Kurulları 7 kişiden oluşur. Biri sandık başkanı iki memur ve diğer beş üye bir önceki seçimde en çok oy alan beş partinin temsilcisi. Hepsinin oy hakkı eşittir.
Kanuna göre sandık başkanları İlçe Seçim Kurulu’ndaki partilerin gösterdiği adaylar arasından kurayla seçilir. Partiler çoğunlukla anlaşarak bu sandık başkanlarını belirlerler. Örneği bu seçimde partilerin talebi üzerine İstanbul’da beş ilçede sandık başkanları kurayla seçilmiş, diğerlerinde partiler uzlaşmayla sandık başkanlarını belirlemiştir.
Oy kullanırken, kimliklerimizi kontrol eden, oy kullandıran, oyları tasnif eden, tutanağı tutan sandıklardaki siyasi parti temsilcileridir.
Ama sandık kurullarında bu yedi üye de yalnız değildir. Seçime katılan partiler ve bağımsız adayların tamamı o sandıkta önceden isimlerini seçim kuruluna bildirdikleri sayıda müşahit bulundururlar. Sandığın 15 metre etrafında dolaşabilen, gerekli gördüğü her durumda sandık kuruluna itiraz etmek, polis çağrılmasını talep etmek, eğer sandık kurulu itirazı kabul etmezse tutanak tutup anında ilçe seçim kuruluna itirazını götürmek, görevli hakime telefonla itirazını bildirmek hakkı vardır müşahitlerin.
Oylar verildi. Sandıklar kapandı. Tasnife geçildi. Bütün oylar sandık kurulu üyelerinin, müşahitlerin ve izleyen vatandaşların göreceği şekilde tek tek tutularak sayılır. Hatalı oylar, mührün yanlış basıldığı pusulalara müşahitler itiraz eder, sandık kurulu oyun geçerli olup olmadığına karar verir. Sandık kurulunda iktidar partisinin tek üyesi bulunurken, muhalefetin dört üyesi bulunduğunu hatırlatalım, sandık kurulunda kabul görmeyen bütün itirazların üst mercilere taşınabildiğini, seçimden sonraki Salı gününe kadar itiraz hakkı bulunduğunu da hatırlatalım.
Sayım bitti. Sonuçlar sandık sonuç tutanağına girilir. Ve sandık kurulu üyesi bütün siyasi partilerin temsilcileri tutanağı imzalar. Tutanağa itirazlar yine silsile yoluyla Yüksek Seçim Kurulu’na kadar götürülebilir. Tutanaklardan sekiz nüsha hazırlanır, imzalanır. Seçime giren her partiye ıslak imzalı tutanak teslim edilir. Yani geçen seçimlerde Twitter’da tutanak arayanlar kendi partilerine sorsalar o kadar zahmete girmelerine gerek kalmazdı.
Sonra mühürlü oy çuvalları yine siyasi partilerin temsilcilerinden oluşan İlçe Seçim Kurulu’na gider. Buradaki bütün işlemler de bütün partilerin ve izlemek isteyenlerin gözetiminde yapılır. Son iki seçimdir YSK kurduğu sistemle İlçe Seçim Kurulları’na gelen sandık sonuç tutanaklarını tarayıp aynı anda bütün siyasi parti genel merkezleriyle paylaşıyor. Diyelim sandıkta temsilciniz yok. Ama tutanak YSK tarafından online bir sistemle size ulaştırılıyor.
Ayrıca bu seçimde geçilecek karekod sistemiyle bütün tutanaklara kodlar kondu ve şifreleri siyasi partilere bildirildi. Yani diyelim bu kadar gözlemci, rakip parti temsilcisi arasında el çabukluğuyla sahte tutanak üretmeyi başardınız, artık o da mümkün değil.
İlçe Seçim Kurullarında sandık sonuçları birleştirme tutanaklarıyla bir araya getiriliyor. Yine partilerin temsilcileri tarafından ve huzurunda. En çok hata birleştirme tutanaklarında yanlış toplama ve kaydırmalarda yapılıyor. Ama sandık tutanakları siyasi partilerde hem basılı hem online olarak bulunduğundan ikisini check etmek mümkün, itiraz hakkı Salı gününe kadar mevcut. Birleştirme tutanaklarında da kodlar var, o kadar temsilci arasında el çabukluğuyla sahtesini yaptınız, o da geçerli değil.
Sonra oylar, birleştirme tutanakları için İl Seçim Kurulu’na gidiyor. Orada yine siyasi partilerin temsilcileri, sınırsız sayıda gözlemci huzurunda aynı işlemler yapılıyor.
Partiler genel merkezlerinde bütün bu işlemleri YSK sisteminden anında takip ediyor.
Her aşamada bir üst itiraz merci var. Sandık kurulu, ilçe seçim kurulu, il seçim kurulu, YSK’ya kadar giden bir zincirleme temyiz sistemi mevcut. Seçimden sonraki Salı gününe kadar itiraz yolu açık.
Tabii bu başarılı sistemin hesap edemediği şeyler de var. Silah zoruyla bu sandıktan şu kadar oy çıkacak tehditleri mesela. Ama bir sandıkta herkes hile yapmakta karar kılsa bile o hile muhtemelen ilçe ya da il seçim kurulundan döner bu sistemde.
Yani 65 yıldır kimse oyunu verip gitmiyor. Oy ve ötesi zaten düşünülmüş, seçimleri organize eden siyasi partiler tarafından yıllardır uygulanıyor. Sandık kurulu ve ilçe seçim kurullarında iktidar partisi de azınlık.
Geriye kalıyor, bunca siyasi parti temsilcisi, müşahit bakarken boş pusulaları çalıp kenarı yakılmış olarak bir çöplüğe atıp, gazetelere ihbar telefonu açmak.
Çöplükte bulunan mührün basıldığı parti logosunun her seferinde ''şans'' eseri yanmamasına, aşk mektubu gibi yakılmış oy pusulalarında mührün her zaman “bir ihbar” üzerine çöplüğü karıştıran partililerin partisine ait çıkmasına dikkat ederek tabii.
Yine de bunlara ne gerek var. 12 yılda girdiği dokuz seçimi bu AK Parti nasıl kazandı sorusunun öyle kafa patlatmak gerekmeyen cevabı; hile yaptılar çünkü.
Böylece yenilmeyi bile beceremeyince bir sonraki seçimde mağlubiyet de kaçınılmaz hale geliyor.
Bu arada 7 Haziran 2015 günü Hakkari’de sandıklar 16.00’da kapanıyor, akşam ezanı ise 19.33’de okunuyor. İstanbul’da ise sandıklar 17.00’de kapanıyor. Akşam 20.47’de oluyor.
“Elektrikler kesildi, kazanamadım hocam” da yok.
Şimdi oy ve ötesini kafaya çok takmadan seçimler için çalışmaya devam...
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları













































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.11.2025
8.11.2025
3.11.2025
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025