Yıldız Ramazanoğlu
Korona günleri başladığından beri hastalığa yakalananlar ve aileleri büyük acı yaşıyor.
Fakat geride kalan, bulaşmaya henüz maruz kalmayanlar da paylarına düşen korkulara yoksunluklara göğüs germek durumunda. Sosyal eşitsizlikler iyice gün yüzüne çıktı. Bu durumu hafifletmek için sarfedilen bütün çabalar desteği hak ediyor, bir yandan da temel bir sistem tartışmasını derinleştirmek koşuluyla. Sokağımızın köşesinde yaz sıcaklarında, kar soğuğunda ya da yağmurun altında küçük şemsiyesine sığınıp çiçek satan, hastalanıp satamadığı günler eşinden ayrılıp eve dönen kızının çocuğuna bez bile alamadığını söyleyen Filiz, sokağa çıkmama uyarıları yüzünden görünmez oldu. Yardım alabileceği bir kuruma ulaşabildi mi bilmiyoruz. Çevremizdeki inşaatlarda hiç ara vermeden işçiler çalışmaya devam ediyorlar ve ne yazık ki izolasyon, mesafe ve maske göremiyoruz iş ortamlarında. Daha birçok iş kolu var bu durumda. Apartmanımızda çok kıymetli komşumuz vefat etti, gerektiği gibi cenazesine katılamadık, evlerde bir dua tertipleyemedik. Markete gitmemiz, gizli taşıyıcı olma ihtimalimiz yüzünden anne babalarımıza yaklaşamıyor, ihtiyaçlarını uzaktan görmek, hatırlarını telefonla sormak zorunda kalıyoruz. Bu şartlarda koronalı hastaların bulunduğu yerlerde kaygıyla doğum yapanlar, başka hastalıkları yüzünden hastanelere gitmeye korkan ve tedavilerini erteleyen nice insanlar var. Bulaşmanın hızını ve etkinliğini gösteren simülasyonlar bir oyun değil, gerçeğin en açık ifadesi bu görseller. Koronalı bir kişinin apartman kapısını tutmasıyla oluşan bulaşma zinciri bizleri korkutmak değil uyarmak için. Korku ve panik ne kadar olumsuzsa, kaygısızlık da o kadar başkasına ve kendine zarar vermekle alakalı.
Baharın gelişini, doğanın uyanışını kim görmek istemez. Otları, solucanların topraktan çıkışını bile özlüyor insan. 10 nisan akşamı ilan edilen sokağa çıkma yasağı bir çoğumuzun beklediği istediği bir karardı. Hafta sonu tedbirlerin ve kuralların ötelenme ihtimaline karşı iki günlük sokağa çıkma yasağı ilan edilmesi ve marketlerin ve fırınların açık olacağının yarım saat sonra söylenmesiyle oluşan toplumsal hareketlilik büyük bir tartışma konusu oldu. İdeali nasıl olmalıydı üzerine birçok seçenek üzerinde durulabilir. Bir gün önce söylenebilirdi, gece tam onikide ilan edilip marketlerin açık olacağı aynı anda bildirilirdi. Zamanlama ve uslup hatası vardı. Binlerce insan ekmek almak, ihtiyaçlarını gidermek için aynı anda bütün şehirlerde sokağa çıktı. Bilinçaltımızda yer eden sürekli teyakkuz hali millet olarak içinden geçtiğimiz süreçlerin izini, zor günlerin yoksunlukla ilgili anılarını tetikliyor olmalı. Bin insanın on yılına sığan depremler, darbeler, salgınlar, ekonomik krizler ve daha birçok felaket. Çaresizlik korkusu belki büyüklerimizden bize aktarılmış bir hafıza olarak kurtuluş savaşı günlerine kadar uzanıyor. Doğal olarak ilk bakışta bu panikle dışarı çıkma halinin kınanması, ihtiyaç sahiplerinin bunları giderme hakkının küçümsenmesi adil değil.
Fakat farklı siyasi koşullarda olsa halkı suçlayıp idraksizlikle suçlayacak olan insanların birden halka kutsiyet atfetme derecesinde haklılık payı vermesi, marketlerin açık olacağı söylendiğinde bile gece onikiye kadar izolasyon, mesafe, maske, karantina gibi bütün hayati kuralların çiğnenmesini, normal ve meşru görmenin, övgüler dizmenin de anlamını kavramak kolay değil.
Krizin iyi yönetilememesini sonuna kadar eleştirelim. Peki marketlerin önünde değip dokunarak iç içe geçen insanların bu tutumunu meşrulaştırmak için yapılan konuşmalardaki uzman görüşlerinin alt metni de çok incitici değil miydi? Mealen şuydu; halkın bu tutumu gayet normaldir, topluluklar televizyonda sokağa çıkma yasağını duyunca gerisini dinlemezler bile, sadece iki gün denilse de bunu işitmezler, hemen kendilerini sokağa atarlar, öyle kapsamlı düşünemezler, yaptıklarının sonuçlarıyla ilgilenmek onların işi değil, yığınlar içgüdüleriyle hareket ederler, artık belli tüketim alışkanlıkları var, bunun gerisine düşemezler. Tek tek bireylerin de kendilerinden sorumlu olduğunu, pekala başka türlü davranan milyonların da olduğunu görmezden gelen kibirli yaklaşımlar. Ben olsam böyle davranmaz kalabalığı görünce geri çekilirdim ama işte herkes bizim gibi muhakeme edemez ve bu nedenle mazurlar üstenciliği. Bu elitlerin yöneten sınıfların dışında kalan insanların ancak emir komuta zinciri içinde bilinçli davranabileceği, baskı ve yaptırımın elzem olduğu fikrine kadar uzanır.
Devlet ya da halk güzellemelerinin ötesinde gerçeklerimiz var. Uzmanlar mesafe ve izolasyona yeterince uyulmadığını bildiriyor. 18 Martta yazdığım ilk korona yazısında vaka sayısı 47. Henüz ölüm de yoktu. Bugün ise 13 Nisan itibariyle 61.049 vaka, 1296 can kaybı var. Vaka sayısının yükseliş hızında dünya birinciliğine doğru tırmanıyoruz. Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Mehmet Ceyhan açıklamasında toplumun yüzde 95’inin tedbirlere uyması halinde 3 ay, yüzde 80’inin uyması halinde 8 aydan önce normale dönülemeyeceğini söylüyor. İnsanlardan yığın diye söz edilmesi her zaman canımızı acıtmalı. Bizler yığın değil bireyiz, yönetimler ağır bir sorumluluk altında, biz akıl ve idrakle donatılmış bireyler de vicdanımızla başbaşayız.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları




















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.12.2020
23.12.2020
16.12.2020
9.02.2020
25.11.2020
11.11.2020
4.01.2020
28.10.2020
14.10.2020
30.09.2020