Ayşe HÜR
Anlaşılan su sorunu, hem sabık ve müstakbel (!) 'payitaht' İstanbul'un, hem de ülkenin en doğusundaki Yeniköy Mezrası'nın ortak sorunu olmaya aday.
Geçtiğimiz günlerde TMMOB şöyle bir açıklama yaptı: “3. havalimanı projesi 70 gölet ile 8 derenin yok edilmesine neden olacak. Bölgedeki sulak alanlar Trakya’ya, İstanbul’a hayat veren Terkos gibi önemli havzaları besliyor. Kuraklığın temel nedeni az yağmur yağması değil, yanlış yerde yanlış inşaatların, plansız ağaç kesimlerinin, zaten sınırlı olan yağmurların toprakla buluşamadan betonlar üzerinden akarak kanalizasyona, denize karışmasıdır. (…) Ciddi bir su krizinin bizi beklediği su götürmez bir gerçek olarak karşımıza çıkacak (…)”
Bir de şöyle bir haber okudum: “Iğdır'ın Tuzluca ilçesinde, yayla sorunu yüzünden işlenen cinayet sonrası içme suyu boruları kesilen Yeniköy Mezrası kadınları karayolunu trafiğe kapatarak su istedi. Yaklaşık bir yıldır içme suyu sıkıntısı çektiklerini anlatan Yeniköy mezrasından 50 kadın yetkililere durumu bildirdiklerini ancak sonuç alamadıklarını söylediler. Eşlerinin başka şehirlere çalışmaya gittiğini anlatan kadınlar Iğdır-Tuzluca karayolunda oturma eylemi yaptı. Olay yerine gelen jandarma karayolunda çok sayıda taşıtın birikmesiyle kadınları kolundan tutup yoldan uzaklaştırdı.”
Anlaşılan su sorunu, hem sabık ve müstakbel (!) ‘payitaht’ İstanbul’un, hem de ülkenin en doğusundaki bir mezranın ortak sorunu olmaya aday. Elbette tarihsel pratiğimiz, sorunun ortak olmasının, çözüm aranırken İstanbul’la Iğdır’a aynı özenin gösterileceği anlamına gelmediğini göstermeye yeter. Mahcubiyetle söylüyorum ki ben de bu pratikle uyumlu olarak, bu haftaki yazımı esas olarak İstanbul ağırlıklı kaleme aldım. Biraz Dersim, biraz Hatay suları var sonda. Elbette bu konuda söylenecek söz çok, benim bilgim ve okurun okumaya sabrı az. Dolayısıyla her zamanki gibi daldan dala atlayacağım…
VALENS KEMERİ
Tarih içinde 130’dan fazla adla anılan bugünkü İstanbul (şehrin Bizans dönemine şu yazımda değinmiştim: Yazıyı okumak için tıklayın) tarih boyunca hem bir su şehri, hem de su sıkıntısının en yoğun yaşandığı şehir oldu. Şehrin su meselesini çözmek, her yöneticinin en büyük hayali idi. Şehre düzenli su sağlamak için yapılan ilk tesisler sukemerleri idi. Bunların sayısının 77 olduğu biliniyor. Şehirdeki kemerlerin en ünlüsü ise Roma İmparatoru Hadrianus döneminde (hd 117-138) yapıldığı için bazen Hadrianus Kemeri, bazen de 4. Yüzyılda onarımını yapan imparatordan dolayı Valens Kemeri olarak anılan Bozdoğan Kemeri idi. Roma döneminden günümüze ulaşan bir değer sukemeri ise Atışalanı’ndaki Mazul Kemer’di. Bunların dışında bir çeşit küçük barajlar olan bentler ve suyolları vardı. Bu sistemin taşıdığı sular önce açık havuzlara (su haznelerine), sonra da kapalı sarnıçlara aktarılıyordu.
(19. Yüzyılda Bozdoğan (Hadrianus, Valens) Kemeri
SARNIÇLAR, AYAZMALAR
4. yüzyıldan itibaren kullanılan adıyla Konstantinopolis’teki yüzlerce sarnıçtan çok azını biliyoruz. Bunlar arasında en büyük kapalı su haznesi olan Sultanahmet’teki Yerebatan Sarnıcı, 542 yılında, I. İustinianos tarafından yaptırılmıştı. Şehrin ikinci büyük kapalı haznesi de esas adını, 4. yüzyılda imparator I. Constantinus tarafından Roma’dan göçe zorlanan Philexonus adlı bir soylunun burada yaptırdığı saraydan alan, Osmanlı döneminde ise ‘Binbirdirek’ adını alan 224 sütun üzerinde yükselen sarnıçtı ve Yerebatan’a çok yakındı. 419 ve 425’da şehrin valiliğini yapmış olan Aeitos adlı soylu tarafından yaptırılan Karagümrük civarında yaptırılan Aetios Sarnıcı ise 244 metreye 85 metre boyutlarında bir çukur olup, ilk derinliğinin 10–15 metre olduğu tahmin ediliyor. Havuz daha Bizans döneminde iken kurumuş ve yüzyıllarca bostan olarak kullanılmıştı. Bugün Fatih ilçesinin Çukurbostan semtinde bulunan Aspar Su Haznesi ise, rivayete göre Roma İmparatorluğu hizmetindeki Got asıllı komutan Aspar tarafından 459 yılında (?) yaptırılmıştı. 152 metreye 152 metrelik kare şeklindeki bu çukur, daha Bizans döneminde iken ‘kuru bostan veya bahçe’ anlamına gelen ‘Kserokipion’ adıyla anılmasına bakılırsa, çok erken dönemlerde kurumuştu. Yine Fatih Altımermer’deki Mokios Sarnıcı ise Bizans imparatoru I. Anastasios (hd 491–518) döneminde yapılmış, 170 metreye 147 metre boyutlarında bir açık su haznesi idi.
Daha adlarını anmadığım, ya da bilmediğimiz pek çok sarnıç vardı. Sarnıçlar, sadece kuraklık ve kuşatma dönemlerinde şehrin su ihtiyacını karşılamakla kalmıyor, aynı zamanda engebeli arazinin düzlenmesinde, teraslanmasında rol oynuyor, dahası üzerlerine yapılan binaların daha gösterişli olmasını sağlıyordu. Ancak, sarnıçlardan mahalledeki evlere su götüren bir şebeke yoktu. Bu nedenle halk, su ihtiyacını arklar, pınarlar, kuyular, ayazmalar ve çeşmelerden sağlıyordu. Burada bir parantez açayım: Hristiyanlık öncesi dinlerin bazı pınarlara kutsallık atfederek bunların iyileştirici özelliği olduğuna inanmasıyla ortaya çıkan kuruma ‘ayazma’ denir. Bizans dönemi boyunca, şehrin çeşitli yerlerinde yüzeye çıkan irili ufaklı yüzlerce tatlı su pınarı ayazmaya dönüşmüştü. Bunlardan en ünlüleri bugünkü Ayvansaray’da Blahernai Kilisesi’nin ayazması ile Silivrikapı’daki Zoodohos Piyi Manastırı’nın ayazması (Balıklı Ayazma) idi.
Trakya’daki su kemerlerinin büyük bölümü, 7. ve 8. yüzyıllarda kuşatmalar ve depremler sırasında tahrip olunca, geriye sadece Konstantinopolis’teki tesisler kaldı. Onlar da, Bizans’ın gerileme döneminin başı sayılabilecek 10. yüzyıldan sonra çöktü, 1204-1261 yılları arasındaki Latin (Haçlı) işgali sırasında tümüyle yok oldu.
MİMAR SİNAN’IN ABİDE KEMERLERİ
Nitekim şehir 1453’te el değiştirdiğinde ‘Fatih’ Sultan Mehmed’i en çok su sorunu zorlamıştı. Dönemin tarihçisi Tursun Beğ, çok az bölümü kalmış olmasına rağmen, Bizans su sisteminden pek etkilenmiş olmalı ki Tarih-i Ebu’l-Feth’i adlı eserinde “Eski suyolları bulundu ki, dağların ciğerlerini delip geçirmişler, zemine muvazi derelerden taklar ve kemerler vasıtasıyla nehirler akıtmışlar” diye yazmıştı. Osmanlılar, şehre su getirmek için bu eski sistemden yararlandılar. Kaybolmuş suyolları bulundu, göçmüş su kemerleri onarıldı. Bozdoğan Kemeri’nin etrafına onlarca çeşme yaptırıldı. Böylece günümüze kadar gelen Fatih, Turunç ve Halkalı suyolları oluşturuldu. Bunlara Kanuni Sultan Süleyman döneminde (1520-1566) Kırkçeşme tesisleri eklendi. Ancak bu tarihlerde evlere su bağlamak o kadar ayrıcalıklı bir durumdu ki, Ahmet Vefik Paşa’ya bakılırsa, Mimar Sinan bile evine suyolu yaptırdığı için kovuşturmaya uğramıştı.
Rivayete göre K?ğıthane dolaylarındaki suları şehre getirmesi için padişahtan emir alan Mimar Sinan, bunun için altın dolu keseleri uc uca dizmek lazım deyince, Kanuni “Mimarbaşı eğer suyu getirmek mümkünse, keseleri uc uca değil yan yana dizmeye razıyım” demişti. Bir başka rivayete göre sadrazam Rüstem Paşa’nın, “şehre gelen su artarsa, göç de artar” uyarısı üzerine Kanuni, su getirme işine bir süre ara vermişti.
Yine de bu dönemde Mimar Sinan’a atfedilen 33 kemerden 5’i ‘abide kemer’ olarak tanımlanır. Bunlar, Mağlova Kemeri, Kovuk Kemer, Uzun Kemer, Paşa Kemeri ve Güzelce Kemer’dir ki hepsinin altında bir Roma veya Bizans yapısı vardır. Dahası 1620’de Karanlık Bent ve I. Mahmud tarafından 1724’te Büyük Bent adıyla faaliyete geçirilenler de Roma kemerleridir.
(Eski bir kartpostalda Moğlova Kemeri)
Klasik dönemde, yerleşimin nispeten az olduğu Anadolu yakasına su ise, Kayışdağı, Atikvalide, Küçük Çamlıca, Alemdağ, Beykoz (Karakulak ve İshak Ağa) gibi kaynaklardan geliyordu. Üsküdar Su Yolları ise kademeli olarak 16-18.yüzyıllarda yapıldı. Yine ilk Roma sukemerinin yapımının üzerinden 1500 yıldan fazla zaman geçtiği halde, suyun evlere verilmesi hala başarılabilmiş değildi.
TARİHE GÖMÜLEN SARNIÇLAR
Osmanlı döneminde, Bizans’ın sarnıçlarına ne oldu diye sorarsanız, Fetih’ten sonra 336 sütunun üzerinde yükselen Yerebatan Sarnıcı’nın üstüne evler, konaklar ve bir mescit inşa edildi. 19. Yüzyıla gelindiğinde bu konaklardan biri Vakanüvis Mehmed Esad Efendi’ye aitti. Esaf Efendi, konağın yanına bir de k?rgir bina yaptırarak 4.000’den fazla kitabını buraya yerleştirmiş, öldükten sonra da kitaplarının yanına gömülmüştü. (Yerebatan Sarnıcı halen müze olarak kullanılıyor.) Mokios Sarnıcı’nın 6 metre kalınlığındaki duvarının bir tarafı 1509’daki Kıyamet-i Suğra (Küçük Kıyamet) diye anılan ünlü depremde yıkılmıştı. Daha sonraki tarihlerde tamamı yok oldu gitti.
Ayazmalara gelince, Fetihten sonra eski Rum kiliseleri ayazma inancı olmayan Ortodoks Ermeni cemaatine verildiği için, ayazmaların çoğu yok oldu. Yine de, Balat’taki Surp Reşdagabet ve Samatya’daki Surp Kevork kiliselerinin ayazmaları günümüze kadar gelebildi.
Osmanlı döneminde sarnıçların yerini ‘maksem’ler almıştı. Adını “suyun dağıldığı, kollara dağıldığı yer” anlamına gelen Arapça ‘maksim’ kelimesinden alan bu yapılardan, Taksim Maskemi günümüze kadar gelebildi ancak çeşmesinden bir damla su akmıyor. Halbuki üzerindeki kitabede “her şeye su ile hayat verdik” anlamına gelen bir ayet yazılı. Aynı şekilde, Üsküdar’daki Eğrikapı Maksemi’nin (Savaklar Kubbesi) bütün lüleleri (suyun debisini ayarlayan boruları) çalınmış, Doğancılar Maksemi’nin ise sadece duvarları görülüyor.
TERKOS SUYU İÇİLİR Mİ?
Tanzimat’tan sonra, modern şehircilik faaliyetleri kapsamında şehirlere su götürmek şart olduğunda, İstanbul’un su ihtiyacını karşılamak için, 1868’de bir yabancı şirketin temsilcileri olan Mühendis Terno ve Hariciye Teşrifatçısı Kamil Bey’e 40 yıllık bir imtiyaz verilmişti. Su, 1851’de yapılan ve 40 km. uzaklıktaki Terkos baraj gölünden getirileceği için, asıl adı Dersaadet Anonim Su Şirketi olan şirket halk arasında ‘Terkos Şirketi’ diye anıldı. Kuruluş 1883’ten itibaren Beyoğlu, Galata, Haliç ve Boğaz’ın Rumeli yakasını basınçlı musluk suyuyla tanıştırırken, Anadolu yakasına su getirme işi 1888’de bir Fransız kuruluşu olan Üsküdar-Göksu Su Şirketi’nin temsilcisi Karabet Sıvacıyan’a verilmişti. Şirket, 1893’de I. Elmalı Barajı’nı inşa ederek Anadoluhisarı’ndan Bostancı’ya kadar uzanan bölgeyi suya kavuşturdu.
Ancak şehir halkı uzun yıllar ‘Terkos’ dediği musluk suyunu içmeye yanaşmadı. Şehirde arabalı sucular (sakalar) dolaşır, iki atın çektiği arabalarda, küfeler içinde kırk kadar damacana dizilirdi. Ünlü kaynaklardan toplanan bu sular üzerleri temiz bir tülbent ve tahta bir kapakla kapatılan küplerde saklanırdı. Sakalar kendilerinden su alan evleri bilirler, boş damacanayı görüne yenisini bırakırlar, kapıya da tebeşirle işaret koyarlardı. Ay sonunda iş para toplamaya geline kavgalar eksik olmazdı.
Cumhuriyet’in ilanından sonra Terkos Şirketi, İstanbul Türk Anonim Su Şirketi’ne dönüştürüldü ve 1932’de devletleştirildi. Üsküdar-Kadıköy Su Şirketi ise 1937 satın alındı ve 1950’ye kadar faaliyet gösterecek olan Sular İdaresi kuruldu.
DERSİM’E HAVUZLAR YAPMAK
Cumhuriyet döneminin su politikaları konusuna girmeyeceğim, ama son yıllarda, tarihi adıyla söylersem Dersim coğrafyasında yaşayanlar, AKP iktidarının bölgede gerçekleştirmeye çalıştığı baraj ve HES (Hidro Elektrik Santralleri) projelerini, Osmanlı’nın son döneminde ve Cumhuriyet’in ilk dönemindeki bazı havuz projeleriyle ilişkilendiriyorlar. Bu kesimlere göre, merkez 19. Yüzyıldan itibaren bu coğrafyadaki kültürel, siyasal, toplamsal vb. taleplerini bastırmak ve Dersim’i denetim altına almak için, bölgenin su kaynaklarını denetim altına almaya çalıştı. “Asker ve vergi vermeyen” Dersim’i havuzlarla bölme fikri ilk kez, 1875 yılında Erzurum Müşiri Samih Paşa tarafından ortaya atılmıştı. Osmanlı İmparatorluğu’nun 1896’da açıklanan ilk Dersim raporunda, Samih Paşa’nın bu önerisine değinilmesi, devletin aklının bir köşesinde bu önerinin yer ettiğini düşündürüyordu.
1930 yılında Mareşal Fevzi (Çakmak)’ın hazırladığı raporda Dersim’ie blok havuzlar yaparak “bölgenin insansızlaştırılması” tekrar gündeme gelmişti. Ama muhtemelen yaklaşan savaş ve yüksek maliyetler yüzünden bu konuda adım atılmadı.
(Munzur Nehri, Dersim)
Cumhuriyet’in su işlerinden sorumlu en yüksek kurum olan Devlet Su İşleri’nin (DSİ) 1967’de hazırladığı bir planda Munzur ve Peri vadisi sularının Fırat havzası sularıyla birlikte ele alınması öneriliyordu. 1983’te DSİ Munzur nehri üzerine yedi baraj (Mercan, Akyayık, Konaktepe, Kaletepe, Bozkaya, Pülümür, Uzunçayır) yapılmasını önerdi. Bugün hem bu projeler gündemde, hem de Peri suyu üzerine Tatar, Seyrantepe ve Pembelik barajlarının yapımı için çalışmalar sürmekte. Bunların dışında bir de sayısız HES projesi var ki, çoğu Dersim’deki Kızılbaş-Alevi inancı açısından önemli ziyaret, adak yerlerinin tahribini gerektiriyor. Elbette bu barajlar bölgenin florasını ve faunasını ebediyen değiştirecek. Barajların “ülkenin enerji ihtiyacını karşılamak” için mi yoksa Dersim coğrafyasını denetim altına almak için mi yapıldığı konusundaki haklı şüpheleri bitirmenin yolu elbette demokratik karar alma süreçlerinin işletilmesiyle mümkün ancak, iktidar, ülkenin başka yerlerinden de bildiğimiz gibi barajlar, nükleer santrallar ve HES’ler konusunda son derece tepeden inmeci, anti-demokratik, daha doğrusu zorbaca davranıyor.
AMİK GÖLÜ’NÜN KATLİ
Cumhuriyet döneminin su politikaları açısından tipik bir örnek de, 1939’da Türkiye’ye katılan (bu süreci şu yazımda anlatmıştım: Okumak için tıklayın) Hatay’daki Amik Gölü’nün kurutulması. Süleyman Demirel’in DSİ'nin başında olduğu dönemde, 1965 yılında Amik Gölü’nün suyu, drenaj kanallarıyla Akdeniz’e boşaltılmış ve ortaya çıkan ovaya, Türkiye’nin çeşitli yerlerinden getirilen, çoğu Türk asıllı topluluklar yerleştirilmişti. Amacın bölgedeki tarım alanlarını arttırmak mı, yoksa bölgenin Arap ağırlıklı nüfusunu Türkleştirmek mi olduğunu kesin olarak bilemiyoruz ama ‘Barajlar kralı’, ‘su sihirbazı’ unvanlı Demirel gölün kurutulmasını “en büyük hatası” olarak tarif etmişti. Demirel'in siyasi hataları yanında Amik Gölü’nün kurutulması devede kulak kalır ama gölün kurutulmasının büyük bir hata olduğu açık. Öncelikle, Amik Gölü göçmen kuşlar için hayati öneme sahip göllerden biriydi. Neden derseniz, uzmanlara göre Avrupa ve Sibirya üzerinden Anadolu’ya gelen göçmen kuşların önemli bir bölümü Hatay üzerinden Afrika’ya göç eder. Göçmen kuşlar göç sırasında atmosferdeki hava akımlarından yararlanırlar ve Belen geçidine geldiklerinde bu hava akımı biter, Amik Gölü’nde konaklayarak göçlerine devam ederlerdi. Göçmen kuşlar azalarak da olsa hala geliyor ve Amik Gölü’nden kalan küçük Gölbaşı Gölü’nde konaklıyor. Ama bu gölün de drenajlarının genişletilmesi söz konusu.
(Eski Amik Gölü, yeni Amik Ovası, sular altında)
İkinci olarak, gölün doldurulmasıyla elde edilen ‘ova’ deniz seviyesinden altı metre kadar aşağıda kaldığı için, en ufak bir yağışta göl oluyor. Bu göllenme hem tarımı olumsuz etkiliyor, hem de tüm uyarılara rağmen ovanın ortasına inşa edilen Antakya Havaalanı’nı kullanılmaz hale getiriyor. Geçtiğimiz yıllarda, ovanın bir bölümü tekrar su tutmaya başlamıştı ama dönemin Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, drenaj kanallarını derinleştirmekle yetinmeyip, yeni kanallar da inşa ederek bu oluşumu imha etti.
Sadece Amik Gölü mü devlet eliyle yok edildi. Maalesef hayır. Akgöl, Avlan, Hotamış gölleri drenaj kanalları yoluyla tarihe gömüldü. Bu göllerin yeniden su toplamaması için gölü besleyen akarsuların üzerlerine barajlar ve HES’ler yapılıyor. Burdur, Akşehir, Tuz Gölü yanlış su politikaları yüzünden her yıl biraz daha küçülüyor. Konya Ovası aşırı yer altı suyu kullanımı yüzünden yer yer çöküyor. Dicle üzerinde yapılması planlanan Ilısu Barajı ilk katliamını binlerce yıllık Hasankeyf’i sular altında bırakarak yaptı. Baraj yapılırsa katliam sürecek. GAP’ın bölgede yarattığı etkiler ayrı bir yazı konusu. İçinizi daha fazla karartmadan yazıyı bitireyim. Geleceğin savaşları ‘su savaşları’ olacak diye kehanette bulunan siyasi analizciler haklı ama en korkunç savaş herhalde bir devletin kendi ülkesine ve halkına karşı açtığı savaş olmalı. Son yıllarda baraj, HES ve elbette nükleer enerji santralleri tartışmaları maalesef adeta siyasi iktidarla (devletle) halkın savaşı haline dönüşme potansiyeli taşıyor.
(Tortum’da HES yapımına direnen kadınlar)
Not: İlk bölümle ilgili ayrıntılı bilgi için Tarih Vakfı tarafından yayınlanan 8 Ciltlik İstanbul Ansiklopedisi’nin (1994), “Su”, “Sukemerleri”, “Sarnıçlar, “Ayazmalar”, “Maskemler” maddeleri başta olmak üzere çeşitli maddelerine ve Tarih Boyunca İstanbul Suları (İSKİ Yayınları, 1983) adlı yayına bakılabilir. Dersim başta olmak üzere Anadolu coğrafyasında izlenen su politikaları konusunda ne yazık ki derli toplu bir eser yok ya da ben bilmiyorum.
Yazarlar
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2024
9.09.2024
17.11.2022
6.11.2022
7.06.2019
26.12.2017
21.03.2016
13.03.2016
6.02.2016
28.02.2016