Halil BERKTAY
[24 Mayıs 2014] Cumartesi öğleden sonra evde tek başıma, 15 yaşında bir kız çocuğu’ndan sonra, gençler, aileler, okullar, öğretmenler dörtgeni içinde neo-Atatürkçülüğün nasıl eskisine kıyasla çok sertleştiğini ve yeni bir nefret kültürünün kemikleştiğini yazmayı düşünür, notlar alır ve ilk taslağını hazırlar, bu arada hiç hissetmediğim 12:25 depreminden Ankara’daki eşimin telâşlı telefonlarıyla haberdar olurken, ansızın bir 27 Mayıs çağrışımı yaşadım. Neden bilmiyorum; ya gözüme internette bir haber takıldı da çok hızlı geçerken bilinçaltımda kaldı, ya da deprem deyince aklım çocukluğumun hep depremli İzmir’ine gitti ve oradan, sık sık olduğu gibi, babama ve babama ilişkin anılarıma sıçradım. 13 yaşımdaydım ve şimdiki Bornova Anadolu Lisesi’nin ilk şekli olan İzmir [Maarif] Koleji’nde Orta II öğrencisiydim. Yatılıydım; galiba hepimiz yatılıydık; gündüzcü yoktu sanırım (o zamanlar hâlâ leylî/nehârî deyimleri kullanılır, nehârî de bozulup nihârî gibi söylenirdi). Hafta tatili henüz iki gün değildi; iş yerlerinde Cumartesi sabah da çalışılır, okullarda ders yapılırdı. Dolayısıyla bizi Cumartesi öğle yemeğinden sonra salıverirlerdi; daha önce gelip bahçede bekleyen, biri Konak’a diğeri Karşıyaka’ya gidecek iki külüstür otobüse, çantalarımız ve kirli torbalarımız savrularak koşup yer kapmaya çalışırdık. Pazar öğleden sonra ise galiba 16:00 sularında Konak’tan, eski Elhamra sinemasının ve Millî Kütüphane’nin oradan bu sefer dönüş otobüsü kalkardı. Kızarmış ekmek üzerinde Amerikan yardımıyla gelen kırmızı peynirlerden erittiğimiz haftanın o biricik aile kahvaltıları keyifli ve neşeliydi de, kısalığından ötürü gerisini hiç sevmezdim Pazar günlerinin.
Elli dört yıl olmuş. Bir Cuma karanlıkta uyanıp uyku sersemi sabah “mütalaa”sına (etüde) inerken, “devrim oldu, okul bugünden kapandı” dediler. Darbe sözcüğü vardı da Türk siyasal literatürüne henüz yerleşmemişti. Öte yandan, idare (= müdür ve müdür yardımcıları) ile öğretmenlerimiz olayı gerçekten devrim olarak mı görüyordu, yoksa otomatik bir hizaya girme ve korunma refleksiyle mi öyle diyorlardı, artık orasını bilemem. Ama bizim evde bunun devrim değilse bile ilerici bir adım olarak görüldüğü izahtan vareste. “Komprador burjuvaziye ve yarı-feodal büyük toprak sahiplerine dayalı, Amerikan emperyalizminin en yakın işbirlikçisi” DP iktidarının, erkene aldığı 1957 seçimlerinin ardından (ekonomiyi “uluslar arası kapitalizme açma”sının yol açtığı büyük dış açıklar ve borçlanma yüzünden) yapmak zorunda kaldığı 1958 devalüasyonunun yarattığı yaygın hoşnutsuzluk, hükümetin de muhalefetin de karşılıklı tırmandırdığı bir gerilime ve derin bir siyasî krize dönüşmüştü. Babam 28-29 Nisan gösterileri dahil bütün önceki haftaları artan bir heyecanla geçirmişti zaten; “Türkiye’de hiçbir zaman, hiçbir hükümete bu kadar uzun süre direnilmedi” diyordu. İşte, Türk Silâhlı Kuvvetleri “kardeş kavgasını önlemek için” yönetime el koymuştu nihayet. Gittim; dış kapının hemen dibindeki küçük santral kulübesinden zar zor telefon ettim (hatırladığım ilk ev telefonumuz 5712’dir, sonra bütün İzmir numaralarının önüne 2 gelmişti de 25712, sonra bir diğer değişiklikle 32838 olmuştu, ama ben santral memurundan 25712’yi istemiş olmalıyım). Babam bir yere kıpırdama ve bekle dedi; bir iki saat sonra gelip aldı beni. Hemen Cumhuriyet Meydanı’nda, “Heykel’de” oturuyorduk. O gece kordona çıktık; ağır ağır geçen “cemse”lere (GMC) alkış tuttuk; “yaşa asker” diye bağırdık. Derken yaz tatiline girildi. Cumhuriyet gazetesinde Yaşar Kemal, tek tek bütün Millî Birlik Komitesi üyeleriyle röportaj yapıyor ve bunlar gün be gün yayınlanıyordu. Bunları kesip dosyalamak benim işimdi ve kazara bir tane atlasam kıyamet kopardı. (Babam 1976’da öldüğünde, herhalde üç beş yüz kiloluk kupür yığınları vardı evde; kâh tuvaletlerden birinde, kâh küçük bir sandık odasında, tavana kadar tepeleme yığılı dururdu; ancak o noktada atılıp satılabildi.) 1951-52 tevkifatından sonra yurtiçinde kalan, henüz Reşat Fuat (Baraner) etrafındaki sınırlı ve mimli “eski tüfekler” çevresi (fakat bu deyim de daha yoktu; Mihri Belli’nin 1966’da Yön’de yazmaya başlarken kullandığı E. Tüfekçi mahlasından türeyecekti), “son tahlilde anti-emperyalist” darbeyle gelen “sınırlı ama genişleyen özgürlük ortamı”ndan ne kadar yararlanabileceklerini tartışıyordu. Bu bağlamda örneğin gene babam, İzmir’den arkadaşı gazeteci Besim Akımsar’la birlikte Yorum dergisini çıkarmaya girişti ve bazen Erdoğan Berktay’ın baş harflerine de denk gelen E.B. rumuzuyla, bazen Emir Buminimzasıyla, çoğu zaman da imzasız olarak, bu incecik dergiyi neredeyse kapaktan kapağa yazmaya koyuldu. Bugün baksam, her bir satırında üslûbunu derhal tanırım. Bu arada, 2001’de vefat eden Besim Akımsar için bulabildiğim internet maddelerini de taradım; bir çoğunda Yorum için 1943 denmiş. Güldüm. Besbelli, her kim ise, biri ilk hatâyı yapmış; sonra herkes onu kopyalayıp tekrarlamış. Tam “deli kuyuya bir taş atar, kırk akıllı çıkaramaz” misali. Ama bir yerde bu, Torosyan’ın uydurma olduğunu bakar bakmaz sezmek gibi bir şey; insan düşünür biraz: 1920 doğumlu Akımsar, henüz 23 yaşındayken, İkinci Dünya Savaşı’nın en karanlık yıllarında, Tek Parti’den bağımsız ve eleştirel bir siyasî dergi çıkarmaya girişmiş olabilir mi? Hayır; o yıllarda, 1943’te değil ama 1944’te çıkardığı dergi Yorum değil Kovan diye bir kültür dergisidir. Kaldı ki Yorum dozunda bir eleştirel bağımsızlık, 1960’ların başlarında bile pek mümkün değildi — değilmiş. Nitekim çok sürmedi; İzmir’in CHP önde gelenleri, “CHP’ye alternatif aramak isteyen komünistlere kol kanat germemesi” yolunda Besim Akımsar’ı uyarıp, baskı yapıp dergiyi kapatmaya zorladı.
Bunları biraz da şunun için anlattım: 27 Mayıs benim için “bellek” (memory) ile “tarih”in (history) kesişip örtüştüğü bir yerde. Hem hatırlıyorum, hem de hafızama güvenmiyorum, güvenmemeliyim; tarihçiliğim beni habire hatırladıklarımı (veya hatırladığımı sandıklarımı) başka bilgi ve kaynaklar ışığında sınayıp gözden geçirmeye zorluyor. Buna, güncellikten kaynaklanan düşüncelerimin ve dolayısıyla geçmişe dair sorularımın değişimi de dahil. Tesadüf, E. H. Carr 19. yüzyıl ampirizmini alaşağı ettiğiWhat is History’sini 27 Mayıs’la aşağı yukarı aynı sıralarda yazmış (1961; Tarih Nedir); tarihçiler sürekli ilerilere kayan “şimdiki zaman”larda yaşayıp farklı farklı tecrübeler edinirken, geçmişe bakışlarının da bu tecrübeler ışığında değişeceğini (ve bu yüzden, tarihi yeniden ve yeniden yorumlamanın sonu olmadığını) net bir şekilde göstermişti.
Benim için de böyle; başka hiçbir örneğe bile gerek yok; öncelikle kendime dürüstçe ve amansızca baktığımda bunu çok net görüyorum. Madalyonun diğer yüzünde, Sovyetler Birliği’nin ve genel olarak sosyalizmin çöküşüyle birlikte, kendi kuşağımdan pek çok insan içsel olarak çöker veya boşalırken birey olarak ben çökmediysem, herhalde bunu önemli ölçüde tarihçiliğime — kişisel olarak yaşadığım ve etimde kemiğimde hissettiğim muazzam bir trajediye tarihçi gözüyle yaklaşabilmeme; bu çerçevede, sırf Marksizmi ve Marksist sosyalizmi değil, ailemden, babam ve amcalarımdan başlayarak kendi kendimi de tarihselleştirebilmeme, onlara ve kendime hem içeriden hem dışarıdan bakabilmeme borçluyum. Katastrofu bu şekilde kabullenip aşabildiğim içindir ki, şimdilerde kâh Gürbüz Özaltınlı’nın, kâh Etyen Mahcupyan’ın değindiği (benim de umarım bir yerinden kurcalamaya başlayabileceğim) “aydın karamsarlığı”na kapılmamış olabileceğimi tahmin ediyorum.
Öyle veya böyle; geldiğim noktada 27 Mayıs’a ilişkin “keşke”lerle doluyum. Tarihin bütününe ilişkin pek öyle “keşkeci” (what if’çi) bir yaklaşımım yok. Ama özellikle siyaset ve çok yakın dönemlerin siyaset kertesi söz konusu olduğunda, nelerin öznel, sübjektif düzeyde tam anlamıyla hatâ sayılması gerektiğini; tersten söyleyecek olursak, bu hatâlardan nasıl kaçınılabileceğini görüp düşünebiliyorum. Örneğin keşke, diyorum, özel olarak Adnan Menderes’in 1950 ve 1954 seçim zaferlerinden başı dönmese, gurura kapılmasa, 1957’ye kadar fiilen bir tek parti iktidarı gibi davranmasaydı. Keşke Demokrat Parti önderliği, 1951’de Halkevlerini kapatmakla kalmayıp bütün mal varlığına da el koymaya; ardından 1953 sonunda bu sefer CHP’nin bütün mal varlığına el koymaya; 1954 seçimleri öncesinde Millî Selâmet Kanunları’nı çıkarmaya; 1954-57 arasında muhalefet olanaklarını giderek daha fazla kısıtlamaya girişmeseydi. Keşke Kıbrıs’ı popülistçe “millî dâvâ” haline getirmeseydi; “ya taksim ya ölüm” mitingleri düzenlemeseydi veya düzenletmeseydi; 6-7 Eylül 1955 pogrom’unu tezgâhlamasaydı. Keşke 1957 seçimlerindeki yaklaşık yüzde 11’lik gerilemesinden ve CHP’nin 178 milletvekili bulmasından korkuya kapılarak, o meşum Meclis Tahkikat Encümeni’ni kurmasaydı; İsmet İnönü ve Kasım Gülek’in yurt gezilerini engellemeye kalkmasaydı; Vatan Cephesi’ni yaratıp herkesi ve bütün kuruluşları gerçek-sahte üye yazmaya, devlet radyosunda her gün Vatan Cephesi’ne yeni katılanları saatlerce okutmaya baş vurmasaydı. Keşke 28-29 Nisan ve 5 Mayıs gösterilerine karşı daha hoşgörülü davransa; hele hele “örfî idare” (sıkıyönetim) ilânına hiç tevessül etmeseydi. Keşke bir tarafın “kıyma makineleri”nden, diğer tarafın “Rus denizaltılarıyla getirilip dağıtılan paralar”dan söz ettiği günlerden hiç geçilmeseydi.
Madalyonun diğer yüzünde, keşke muhalefet ne olursa olsun, baskı ve kısıtlamalar hangi boyutlara varırsa varsın, orduya göz kırpacak en ufak bir söz ve davranış göstermese; tersine, daima parlamenter demokrasiden yana olacağını tekrar tekrar dile getirseydi. Keşke İsmet İnönü o tehditkâr “sizi ben bile kurtaramam” lâfını hiç etmeseydi. Keşke Harbiye yürümeseydi. Keşke olmasaydı 27 Mayıs. Keşke Cemal Gürsel genç subayların başına geçmeyi reddetseydi. Keşke her türlü zorluğa karşın siyaset kendi normal, barışçı mecrasından gitseydi ve 1961 seçimleri (ister zamanında, ister daha sonra) yapılsaydı. Keşke MBK’nın 14’leriyle, Talât Aydemir ve Fethi Gürcan’larla, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980’e, 28 Şubat 1997 ve 27 Nisan 2007’ye böyle bir askerî müdahaleler geleneği katlanarak devredilmeseydi. Keşke DP bakan ve milletvekilleri tutuklanıp yargılanmasaydı. Keşke, Salim Başol’u, Altay Ömer Egesel’i, bütün diğer zulümleri ve âdî rezillikleri, bayağılıklarıyla Yassıada duruşmaları yaşanmasaydı. Keşke idamlar olmasaydı. Keşke, demokrasinin muhtaç olduğu dengeli, hoşgörülü siyasal kültürün eksikliği, demokrasiyi frenleyecek yöntemlerle telâfi edilmeye çalışılmasaydı. Keşke, Kenan Evren’in ve diğer 1980 darbecilerinin kendilerini yargıdan muaf kılmalarına emsal teşkil eden tabii senatörlük (ve kontenjan senatörlüğü) gibi hilkat garibesi kurumlar yaratılmasaydı. Keşke Millî Güvenlik Kurulu yeniden tanımlanıp güçlendirilmese, geleceğin askerî vesayet rejiminin köşe taşı konumuna getirilmeseydi.
Keşke, DP iktidarı ve CHP muhalefetiyle dönemin politikası ve önde gelen politikacıları,azamîciliğe, çatışmacılığa, boy ölçüşmeciliğe ve imhacılığa kendilerini bu kadar kaptırmasalardı. Keşke, demokrasi için uzlaşmasızlığı değil uzlaşmacılığı bir erdem, bir marifet olarak görebilseler ve kendi tribünlerine oynamayıp ortada, ara zeminde bir yerde buluşmayı deneyebilselerdi.
Keşke 27 Mayıs, ülkenin en az yarısı, hattâ fazlasını hiçe sayarcasına, aşağılar ve yerlerde süründürürcesine, bir de bayram ilân edilmeseydi. Üzerine Ak Devrim diye kitaplar yazdırtılmasaydı. Marşlar bestelenmeseydi. İkinci yıldönümünü hatırlarım. 27 Mayıs 1962 bir Pazar gününe denk gelmişti. Artık Robert Kolej’de, Lise I’in sonundaydım. Türkçe Edebiyat öğretmenlerimizden biri Behçet Kemal Çağlar’dı (neyse ki ben hiç kendisine düşmedim; gerçekten bilgili iki edebiyatçıyla okudum). Behçet Kemal tabii Onuncu Yıl Marşı’nın iki yazarından biri, eski Halkevleri müfettişi, 1949’a kadar CHP milletvekili, 27 Mayıs’ın Kurucu Meclis’inde “Devlet Başkanı Temsilcisi”ydi. “Atam, sen kalk artık, toprağa ben yatam” dizesi onun değildi (Niyazi Sakar’ındı) gerçi, ama işte adı böyle bir Atatürk manzumeciliğiyle özdeşleşmişti; bayramlarda ve 10 Kasım’larda bu tür şiirlerini okurken kendinden geçtiği için, zamanın mizahında Hepçet Mekal Çokağlar diye anıldığı olurdu. İşte bu Behçet Kemal Çağlar, 26 Mayıs Cumartesi günü için “saatli bina” Albert Long Hall’de (tabii kendisinin baş konuşmacı olduğu) büyük bir kutlama töreni düzenlemiş ve okul müdürümüz Cornelius Holland Bull III’e de kabul ettirmişti. Sonuç fiyasko oldu. Nereden biliyorum? Çünkü öğlene kadar kravat zorunluluğu vardı ve Mr Bull beni hafta içinde ceketimin içine dik yakalı kazak giymiş ama kazağın içine kravat takmamış vaziyette yakaladığı için (parmağıyla kazağımı çekip içine bakmış ve “Hımm” demişti) hafta sonu cezası yemiş, Cuma akşamından evci çıkacağıma mecburen yatakhanede kalmıştım. Cumartesi sabah üç yüz küsur öğrenciden sadece benim gibi birkaç kişi, bir de tabii tam kadro öğretmenler vardı; başka kimse gelmemişti, onca çağrı ve uyarıya rağmen. Bu kadar yapay bir bayramın da gerçek hakkı elbet buydu, böyle bir herkes açısından son derece eğreti ve can sıkıcı bir durumdu. Keşke hiç yaşanmasaydı. Ama Mr Bull’un son derece asık suratını da, Behçet Kemal’in bomboş salona karşı, kendinden başka bütün dünyayı Atatürk’e ve Atatürkçülüğe ihanetle suçlarcasına, sinir içinde yaptığı o başsız ve sonsuz hamaset konuşmasını da hiç unutamam. 15 yaşımda nereden bilebilirdim; ama galiba o boş salon ve o çaresiz öfke, bazı bakımlardan bugünü haber veriyordu.
Ve sol aydınlar, intelligentsia. Belki bizim kuşaktan çok büyüklerimiz için, Kemalist Devrimin canlandığı ve hamle tazelediği illüzyonundan kaynaklanan, “tarihin akış yönü” ne dair son büyük, naif, henüz parçalanmamış ve örselenmemiş iyimserlikti. Küba’da devrim oluyor (1959); Güney Kore’de Syngman Rhee devriliyor (1960); Cezayir bağımsızlığına kavuşuyor (1962); Mısır’da Nâsırcılık sürerken (1956-1970) Irak ve Suriye’de Baasçılık yükseliyor; Abdülkerim Kasım (1958), Abdüsselâm Arif (1963), Saddam Hüseyin (1968) ve Hafız Esad (1970) darbeleri birbirini izliyor; böylece Orta Doğu’da bir dizi askerî diktatörlük kuruluyor — ve bunları hepsi prensip olarak “emperyalist zinciri zayıflattığı” (ayrıca bir de Sovyetler Birliği’ne yaklaştığı) için kestirmeden ilerici sayılıyor; daha genel olarak “Asya, Afrika ve Latin Amerika halklarının devrimci fırtınasının tekrar yükselişi”nden söz ediliyordu (nitekim Mao da bu yüzden, 1960’ta hem Syngman Rhee, hem Adnan Menderes yönetimlerinin çöküşünü birlikte kutlamıştı). Sözün kısası, kimsenin kafasında (güya devrimin getireceği demokrasi dışında) bir demokrasi ölçütü ve sorunsalı yoktu. Keşke olsaydı. Devrim ile darbeyi, birini aşağıdan yukarı kitlelerin, diğerini yukarından aşağı ordunun yapması açısından, bir nebze ayırt ediyorduk gerçi. Ama o zamanki kafamız öyleydi ki, “son tahlilde” (!) “içeriğe” veya “sonuca” bakıyor; “tarihin yönü”ne hizmet ettikleri ölçüde her ikisini üç aşağı beş yukarı olumluyorduk. “İyi, ilerici darbe”lerin peşine takılabilmemiz “doğru devrimcilik”ten büyük bir sapma değildi; tersine, devrimciliğimizin oldukça kolay ve doğal bir türevini ifade ediyordu.
Keşke tersini yapsaydık. Keşke her ikisini de anti-demokratik ve anormal siyaset diye, şu veya bu şekilde şiddete dayalı siyaset diye olumsuzlasaydık ve hiç böyle projeler peşinde koşmasaydık. 1960’lar ve 70’lerde sol, 27 Mayıs’ın gölgesinde ve aslında çoktan miadını doldurmuş bir Komintern Marksizmi aşısıyla filizleneceğine, barışçı ve demokratik bir çerçevede kurulup yükselebilseydi, çok daha iyi olurdu.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024