Halil BERKTAY
Gene, önce takvime not düşeyim. 15 Ocak Pazar. Murat’ın 10, 13 ve 14 Ocak yazılarını okudum. İlkine,Althusser ve “arı Marksizm” eleştirisine yüzde yüz, program sorunlarına giren sonraki iki yazısına da (şu ana kadarki haliyle) büyük ölçüde katılıyorum. Bazı küçük noktaları açıklığa kavuşturmada yarar var. Benim sabırsızlandığım yok. Artık aşikâr ki ikimiz de kafamızdaki düşünceleri adım adım, hayli yavaş bir şekilde açımlıyoruz. Bu akıl yürütme çizgileri bazen yaklaşıyor, hattâ bir noktada kesişiyor, sonra uzaklaşır ve tekrar yaklaşır gibi oluyor. Ara açıldığında, belki haftada bir kere, birbirimize hafiften “hop, bir dakika” diye ara-atışlar yapma durumumuz doğuyor.
Benim Sosyalizm ve “insanlığın ortak değerleri”ne (7 Ocak ’12) reaksiyonum da böyle bir şeydi. O yazısında Murat, “Bunlar zaten dünyanın genel gidişine egemen olan adamlar –sınıflar– değil miydi ? Hâlâ öyle değiller mi ?” ve bizler de buna karşı sosyalist olmaya karar vermedik mi diye soruyor; bugün de söz konusu egemenliğe sosyalizmden daha iyi bir cevap bulamadığıyla bağlıyordu. Ben bunu birkaç açıdan yanlış buldum : Birincisi, dünyayı fazla değişmez/değişmemiş gösterdiği için. Bu bağlamda, ikincisi, halkın, kitlelerin değişimini; sosyalizmi şu veya bu şekilde yaşamış bir insanlığın, artık sosyalizm diye bir şeyi kabul edemeyeceğini hesaba katmadığı için. Üçüncüsü, hâlâ en iyi cevap dediği o sosyalizmin içini doldurmadığı için.
Program sorusunu o nedenle sordum. Varolmuş olan sosyalizme tabii hayır, bu değil, bunu istemiyoruz demek, ama sosyalizmden söz etmeyi sürdürüp, kapitalizme (statükoya) en iyi cevap gene de sosyalizmdir demek, sosyalizmin ayırdedici programının ne olduğu (ne olabileceği) açıklığa kavuşturulmadan çok zayıf kalıyor da ondan. Yeri geldi de sordum, daha doğrusu, daha önce birkaç kere “ortaya” sorduğumu bilvesile tekrarladım; yoksa amacım, Murat’ın yakasına yapışıp, bırak bunları da illâ programını söyle diye vakitsizce sıkıştırmak değildi. Şunu da eklemem iyi olabilir. Herhangi bir sol partinin kendine herhangi bir program bulup bulamayacağını kastetmiyorum. Özellikle demokratik talepler açısından, bu pekâlâ mümkün (ve zaten Murat da konuya oradan girdi). Demokrasinin en iyi, en tutarlı savunucularının gene de (şu veya bu kökenden gelen) solcular arasından çıkmasını, ben de ister ve beklerim. Ama genel ve göreli anlamıyla soldan değil, özellikle sosyalizmden bahsetmemize yetmez. Bunun için orada, demokrasinin de, kapitalist bir refah devletinin de ötesinde, sosyalizm diye tanımlanabilir başka bir şeyler olmalı (ve bunlar uzun vâdeli niyet ve özlemlerden ibaret kalmayıp, somuta dökülebilmeli). Aksi takdirde, meselâ Murat’ın Program (1)’de (14 Ocak) sözünü ettiği, benim de paylaştığım hemen her şey, faraza bir Sol Demokrat Parti veya Sol Reformlar Partisi veya Demokratik Reform Partisi kurup toplumun önüne çıkmayı haklı kılar (nitekim günümüz Türkiye’sinde bu müthiş bir ihtiyaçtır) da, bu kadarıyla sosyalist bir partiden söz edemez ve sosyalistlik iddiasını sürdüremeyiz.
Sosyalist denebilecek bir program bunun hem gerekli, hem yeterli koşulu mudur ? Bakın onu da demedim. Politika sırf programlarla yapılmıyor; eski-yeni politik akımlar, sahnede sırf programlarıyla tutunmuyor. Faraza yeni bir sosyalist parti düşünü sürdürecek olsak, net bir sosyalizm programı bunun için gerekli koşuldur ama yeterli koşul değildir. Onun için çok başka şeyler, örneğin belirli (sosyalizme hayırhah bakan, eski deyimiyle “sempatizan”) bir toplumsal kültür matrisi, hareketin/partinin belleğinde bir devamlılık ve keza kitle ilişkileri (ya da, çökmüş bulunan kitle ilişkilerinin sosyalizm çerçevesinde yeniden kurulabilirliği) de şart. Bütün bunlara, program meselesinin yanı sıra ve ötesinde, Murat’ın programatik düşüncelerini izlemeye ve ben de kendi fikir silsilemi, şimdilik tasarladığım 10-15 kadar (fakat duruma göre artabilecek) yazıyla ortaya koymaya devam ederken, hep değineceğim.
Bugünlük son bir not, Erol Katırcıoğlu’na. Şöyle yazmış : “Liberallerin salt ‘özgürlüğe’ vurgu yapan yaklaşımları yerine, geleneksel eski sol anlayışların salt ‘eşitliğe’ vurgu yapan yaklaşımları yerine, hem ‘eşitliğe’ ve hem de ‘özgürlüğe’ aynı derecede vurgu yapan, daha doğrusu bu kavramların ayrılmazlığına vurgu yapan yeni bir sol siyaset neden mümkün olmasın ki ? (14 Ocak, Neden sol ?)
Güzel soru, yanlış cevap. “Mümkün olabilir mi” diye bitirseydi, ucu açık kalır ve daha iyi olurdu. “Neden mümkün olmasın ki” deyince, sanki karşı durulmaz derecede makul bir şey söylemiş gibi oluyor. Tabii, bu soyut düzlemde her şey mümkün gözükebilir ! Evrensel bolluk da neden mümkün olmasın ? Ölüme de neden çare bulunamasın ? Ama reel sınırlar içinde pek öyle değil. Erol Katırcıoğlu iktisatçı. Marjda düşünme ve takaslar (trade-off’lar) mantığını iyi bilmek durumunda. Her tercihler öbeğinin, her konumun bir fırsat maliyeti var. Her şeye sahip olmak olanaksız. Herhangi bir şeyden daha fazla edinmek mutlaka başka şeylerden vazgeçmeye bağlı.
Esasen bu, Fransız Devrimiyle ortaya çıkan bir soru : hem liberté hem egalité birlikte gerçekleşebilir mi ? Evet, kimi liberté’nin, kimi egalité’nin peşine düştü. Ve tarihî tecrübe, özellikle sosyalizmin özlemi olan egalité’yi öne çıkarmanın liberté’ye malolduğunu gösterdi. Fakat bu arada unutulan ayak,fraternité oldu (kardeşlik). Ki eşitlikle aynı şey değil. Özgürlük ve kardeşlik bir arada, çok daha iyi bir tercih olabilir(di).
Yazarlar
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURPKK neden Schrödinger'in kedisine benzedi? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENVe casusluk hikâyesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünAsker göndermek ya da göndermemek… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarışın Halklaşması ve Demokratik Toplum Sürecine Çağrı... 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkumuş hainler ülkeden kaçıyor! 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçYoğurtsuz, tereyağsız ve tavuk etiyle iskender kebap olur mu? Olur ama… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇete savaşı mı? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolSarkozy hapiste 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan‘Büyük iddialar, büyük kanıtlar gerektirir’ 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMuhalefetin gerçeklikle bağı koparsa… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (2) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKronik siyaset bunalımı… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTGöbeklitepe… Urfa İzlenimleri – 2 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir toplum geleceğe nasıl hazırlanır? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDem Parti’ye çullanmanın hafifliği 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Türk soylu yabancı” mı, “herkes Türktür mü (vatandaş?) daha doğru? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yerli ve demokratik çözümün yol haritasını hazırlamalı 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNMadencilik yasasının gölgesinde hasat: Çatalağaç zeytin taşınamaz 21.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTürkiye’nin dilleri, İslam’ın lehçeleri, Allah’ın ayetleri 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKültürel hegemonya: “Hay Bin Yakzan” bize ne söyler? 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRMilyonlarca dolarlık LPG filosu ve otel zinciriyle Paramount operasyonunun en dikkat çekeni: Şaban K 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERFransa’yı krizden kurtaran emeklilik hakları 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Bora“Çetin Ceviz Çıkan Ankara Ahalisi” 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞTrump’ın meşruiyeti var mı ki! 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIREkonominin düzelmesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlı… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuksuz Türkiye inadı ve af… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÇifte hukukta son perde: Ünsal Ban nasıl kaçtı? 16.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024