Kurtuluş TAYİZ
Lale Kemal dünkü Taraf ’ta Ankara’nın PKK’ya karşı izleyeceği yol haritasını yazdı. 27 ekimdeki MGK toplantısında çizilen bu yol haritası uyarınca Türkiye, 1998’de Suriye’ye karşı uyguladığı taktiğin aynısını Erbil ve Bağdat nezdinde uygulamak için düğmeye basmış durumda. Barzani görüşmesinde ise Erdoğan, Kürt lidere bunun ilk mesajını verdi: PKK’nın faaliyetlerine siz son verdirin, ya da biz son verdirelim. Eğer PKK silahlı eylemlerini sürdürürse sen de zarar görürsün. Ortalık yangın yerine dönse de biz askerî operasyonları sürdüreceğiz.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun dün Meclis Plan Bütçe Komisyonu’nda yaptığı konuşma da bu haberi teyit eder nitelikte. Ahmet Davutoğlu, Erbil’deki Kürt yönetimi ve Bağdat’taki merkezî hükümetle PKK’nın tasfiyesi için temasların yoğunlaştırıldığını, ABD’nin Kuzey Irak’tan çekilme sürecinde ise bir boşluğun oluşmasına kesinlikle izin verilmeyeceğini açıkladı.
PKK’nın Kuzey Irak’taki etkinliğinin zayıflatılması kuşkusuz bugüne kadar Ankara’nın hep gündemindeydi. ABD-Irak- Türkiye arasında kurulan üçlü mekanizma da zaten bunu öngörüyordu. Ancak Silvan ve Çukurca saldırılarının Ankara’yı örgüte karşı daha sonuç alıcı ve kesin tedbirler almaya yönelttiği görünüyor. Ankara, 1998’de Öcalan’ın Suriye’den çıkarılması ve sonrasında PKK liderinin Türkiye’ye teslim edilmesiyle sonuçlanan sürecin bir benzerini, bu kez PKK’nın Kandil’deki varlığının tasfiyesi veya en azından minimuma indirilmesi için başlatmış anlaşılan.
PKK’ya karşı 1998’de işletilen “Suriye taktiği”nin sonuç verdiği muhakkak. PKK, en büyük darbeyi 1998’de Öcalan’ın Suriye’den çıkarılması ve Türkiye’ye teslim edilmesiyle yedi. Öcalan’ın İmralı’ya alınmasıyla örgüt, silahlı güçlerini sınır ötesine çekti ve beş yıl boyunca neredeyse tek silah patlamadı. Ankara’nın Şam nezdinde izlediği bu kararlı politika sonucunda Kürt meselesi nispeten barışçı bir ara döneme girdi. Sonrasında olanlar malum; Ankara PKK ve Kürt meselesinde elle tutulur bir adım atmadı, örgüt de beş yıl bekledikten sonra yeniden silaha sarıldı.
Ankara’nın 13 yıl aradan sonra Suriye’ye karşı işlettiği bu taktikle sonuç almayı umması aslında gayet anlaşılır. PKK saldırıları karşısında sabrı tükenen hükümet ve güvenlik bürokrasisinin elinde, zaten bundan başka da “sonuç alıcı” bir tecrübe (yakın tarihte) neredeyse yok. 1998’de Şam Yönetimi’ne uygulandığı gibi Kürt Yönetimi baskı altına alınacak, Barzani’nin otoritesi tartışmalı hale getirilecek, Kandil’deki örgüt liderleri ortadan kaldırılmaya çalışılacak, gerekirse “ortalık yangın yerine dönecek”, sonunda PKK ateşkese ve silahları tümden susturmaya zorlanacak.
Her halükârda Ankara’nın kararlılığını, sonuç alma arzusunu göstermesi bakımından bu taktiğin işe yarayabileceği düşünülebilir. PKK’nın Güneydoğu ve Kuzey Irak’taki varlığı zayıflatılabilir. “Suriye taktiği”, örgütün ayaklarının yere basmasına ve daha gerçekçi hareket etmesine de yol açabilir. Örgütün son zamanlardaki saldırılarına ve eylem taktiklerine bakarak itibar kaybı yaşayacağını ve marjinalleştiğini de söyleyebiliriz. Ancak bu yeni yol haritasıyla 1998’de Öcalan’ın yakalanmasıyla elde edilenden daha büyük bir “zafer” kazanılması mümkün değil. (Ki bu ‘zafer’ de tartışılabilir. Öcalan Şam’da olduğundan daha fazla güçlü devlet ise Kürt özerkliğini tanıma noktasına gelmiş durumda.) Farz edelim ki Barzani veya İran örgütün Kandil’deki “1 numarası” olarak gösterilen Murat Karayılan’ı Türkiye’ye teslim etti, bunun Kürt meselesini çözmeye veya en azından PKK’nın umutlarını kaybederek silahları susturacağına veya silahları terke zorlayabileceğine mi inanıyoruz? PKK’yla mücadelede Öcalan’ı yakalamaktan daha öte bir “başarı” bence zaten yok. Bu meselede kelle alarak başarı kazanma dönemi de bitti. Zira bu kadar toplumsallaşmış bir meselede tarih “büyük başarılara” kapısını kapatmış durumda. İki taraf için de tarihin tanıyabileceği tek “büyük başarı” şansı sanırım barışı sağlamakla sınırlı.
Hükümetin veya Ankara’nın sertlik yanlısı bir politika izlemesine neden olan kuşkusuz PKK. Kürt siyaseti bunu duymaktan hoşlanmasa da bu son savaşı PKK başlattı. Bunun nedeni ise Kandil’in “demokratik çözüme” yanaşmaması ve yerine Güneydoğu’nun yönetimini talep etmesi. Bu durum hükümeti açmaza soktu ve askerî seçeneğe yöneltti. Ancak bilinmesi gereken, askerî seçeneği esas alan yol haritasının sonuç vermeyeceği. Aksine bu, sorunun daha fazla büyümesine neden olur. Yapılması gereken, bahsi geçen yol haritasına makul bir barış planı da eklemektir.
Yazarlar
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.05.2019
10.05.2019
1.05.2019
22.04.2019
19.04.2019
17.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
11.04.2019
8.02.2019