Kurtuluş TAYİZ
Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte 15 Temmuz darbesini canı pahasına engelleyen vatandaşlarımıza Yargı muafiyeti getiren kanun hükmündeki kararnameye karşı çıkması, “hukuk devleti adına” endişelerini paylaşması ve bu konuda hükümete karşı bir kampanya başlatılmasına önayak olması büyük tepki çekti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, üzüntüsünü şu sözlerle dile getirdi: “KHK’da önceki ifadelerin aynısıyla bir düzenleme yapıldı, bunun üzerine tuhaf kampanyalar başlatıldı, hatta içimizden bazıları da bu kampanyaya katıldı. Tabii üzüldük. Biz dava arkadaşı değil miyiz, gönüldaş değil miyiz? Ne oldu da Bay Kemal’in kayığına biniyorsunuz? Bu husumet kervanına dava arkadaşlarımızın bir kısmı nasıl katılıyor? Birilerinin zil takıp oynamalarına vesile oldukları için yazıklar olsun. 16 Nisan’da, bugün bu kampanyaya katılanlar o zaman ‘evet’ demediler, ‘hayır’ dediler.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, parti içi meselelerde çok konuşan bir isim değil. Hele hele “dava arkadaşları” ile ilgili konularda konuştuğuna rastlamak hiç mümkün değil. Erdoğan çok içlenmese, üzülmese sitem dolu bu sözleri sarf etmezdi.
Abdullah Gül’ün yaptığını doğrusunu isterseniz “dava arkadaşıyım” diyen biri yapmaz. Her fırsatta kendilerini “AK Parti’nin kurucusu” olarak takdim eden bu isimlerin hiçbiri zor dönemde Erdoğan’ın yanında durmadı. Gezi kalkışması Erdoğan’ın şahsi meselesi değildi; hedefte Türkiye vardı. Ama Abdullah Gül ve Bülent Arınç gibi önde gelen “kurucu” isimler, Erdoğan’ın yanında duracaklarına Gezicilerle flört etmeyi tercih etmişlerdi. 17-25 Aralık Yargı darbesi girişimi sırasında da Erdoğan’ı yalnız bırakmadılar mı? Erdoğan’ı Yüce Divan’a göndermek isteyen bu “kurucu” kadrolar değil miydi? Peki bu beyefendiler, 16 Nisan’da neredeydiler? AK Parti’nin eski cumhurbaşkanı ve başbakanı, 16 Nisan’a kadar “evet”i lügatlarından bile çıkarmışlardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bunları kendine dert ettiğini sanmıyorum. Bugüne kadar Gül’ün bahsinin bile geçmemesi zaten bu gerçeği yeterince gösteriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilk kez sitem içeren bir görüş belirtmesinin sebebi meselenin 15 Temmuz’la bağlantılı olmasından kaynaklanıyor.
15 Temmuz’da başkentimiz bombalandı, ülke büyük bir felaketin eşiğinden döndü. Ailesiyle birlikte Erdoğan’ın canına kast edildi. Millet olaya müdahil olmasa, sokağa çıkmasa, darbecilerin önüne dikilmese Türkiye bugün Irak, Suriye ve Libya’dan beter bir ülkeye dönüşecekti.
O akşam 251 şehit verdik, 2 bin 703 kişi vatandaşımız ise yaralandı. Devletin görevi, canı pahasına vatanına sahip çıkan bu vatandaşlara sahip çıkmaktır. Hükümet de çıkardığı bir Kanun Hükmünde Kararname’yle kahraman vatandaşlarına hukuki koruma sağladı.
Buna “FETÖ ve CHP’den başka kimse itiraz edemez” derken, bir baktık ki Abdullah Gül’den itiraz geliyor. Gerekçesi ise son derece “muğlak”; “hukuk devleti adına endişeleri” varmış. Sanki hukuk dışı bir şey yapılıyormuş gibi. Yıllardır susan, Erdoğan’a yarayacak diye açıklama yapmaktan kaçınan, hükümet lehindeki konularda “partiler üstüyüm” diyerek kıvıran Gül, nedense Cumhurbaşkanı aleyhine olunca konuşmaktan kaçınmadı. Üstelik bu kez CHP, HDP, FETÖ ve İYİ Parti’nin zil takıp oynamasına neden olacak şekilde konuştu.
Abdullah Gül, bu çıkışıyla sadece AK Parti ve Erdoğan’ı üzmedi, milletin de büyük tepkisini aldı. Sosyal medyayı izleyen herkes bu gerçeği tespit edebilir. Abdullah Gül’ün son açıklamasında bahsettiği gibi kendisine tepki gösterenler ne sahte hesaplar, ne de trollerden oluşuyor; Erdoğan’ın yanında duranların adı sanı, kimliği son derece açık ve belli. 15 Temmuz’da çıplak elleriyle tankların karşısına dikilen millet bunu yeterince net bir şekilde gösterdi.
Eğer 2019 için bir nabız ölçme idiyse Gül’ün doğru mesajı aldığını düşünüyorum. Zira ne AK Parti ne de millet Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan kolay kolay vazgeçer. Mesele şahsi değil, ülkenin bekası meselesi; bu nedenle herkes kendi işine baksın.
Yazarlar
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.05.2019
10.05.2019
1.05.2019
22.04.2019
19.04.2019
17.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
11.04.2019
8.02.2019