Mehmet ALTAN
29 Aralık 2021 tarihli “Yüksek Güvenlikli Notlar” başlıklı yazımın bir bölümü şöyleydi:
“Silivri Cezaevi’nde 21 ay boyunca aldığım notların tümünü Basın Tarihi içinde yayımladım.
Hatta kitap formatına getirdim.
Öyle ki henüz yayımlanmamış bu kitaba "Yüksek Güvenlikli Notlar" adını bile koyduk... Ama aradan zaman geçtikçe, aklıma o notlarda eksik kalan durumlar ve olaylar geliyor.
Hücrelere yapılan her ani baskında, küçük avludaki kanalizasyon kapağı etrafında yolunu şaşırarak boy gösteren yeşil birkaç otun postallarla ezilmesi, soğan yetiştirme girişiminin tehlikeli bulunması, bir gün aniden transistörlü radyoların toplanması gibi...
Veya altı silahlı jandarma eşliğinde ellerim kelepçeli Kuledibi Göz Hastanesine götürülmem...
Götüren yetkililerin yol üzerindeki fırından aldıkları ve bir lokma bile paylaşmadan yedikleri o simitlerin kokusu gibi...
Bunları da daha sonra yazmak için bir yana not ediyorum..."
***
Cuma günü 15 Temmuz’un 6. yıldönümüydü…
“Yüksek Güvenlikli Notlar”da beni inanılmaz suçlamalarla sabaha karşı tutuklayan Sulh Ceza Hakimliği’nden hiç söz etmediğimi fark ettim.
***
Halbuki o mahkemeyi ve o hakimi anımsadıkça aklıma, “bir sabah uyandığında kendisini sebebini anlamadığı bir suç nedeniyle dava edilmiş” bulan Josef K.’nın absürt durumunun anlatıldığı Kafka’nın Dava adlı romanı gelir…
Çünkü hakiminin davranışları da dahil, 22 Eylül 2016 tarihinde sabaha karşı İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği’nde yaşananlar o romandan hiç de farklı değildi…
***
15 Temmuz üzerindeki karanlık, zamanla aydınlandıkça Sulh Ceza Hakimliklerinin kuruluş nedenleri de muhtemelen daha iyi anlaşılacak…
Sulh Ceza Hakimlikleri, Haziran 2014’te bir yasa değişikliği ile kuruldu. Ortaya tek kişilik garip mahkemeler çıktı… Aslında mahkeme de değil “hakimlik” olarak anılması da bu garipliği izaha yetiyor sanırım.
Kuruluşu ta baştan doğal hakim ilkesine aykırıydı. Ayrıca, Sulh Ceza Hakimliklerindeki itiraz usulü de görüntüden ibaretti…
Bu mahkemelerde, bir üst mahkemeye itiraz edilmemekte, bir sulh ceza hakimliğinin verdiği karara itiraz, onu takip eden bir sonraki numara ile anılan sulh ceza hakimliğine yapılabilmekteydi.
Yani itiraz bir hikâyeydi…
Gerçek hukuk devletinde yeri olmayan ucube tek kişilik mahkemeler ortaya çıkarıldı…
22 Eylül 2016 Gecesi Sulh Ceza Hakimliği denen tek kişilik mahkemenin ne olduğunu yaşayarak ben de görmüş oldum.
***
Sabaha karşı beni tutuklayan ve yazı yazmanın, fikir söylemenin çok tehlikeli olabileceğini de iddia eden o “hakim”, iki yıla kadar seçimin gelmekte olduğunu vurguladığımız o televizyon programındaki “Türkiye devleti içinde de muhtemelen bütün bu gelişmeleri dış dünyadan daha fazla belgeleyen, izleyen bir başka yapı da var. Onun ne zaman torbadan elini çıkaracağı, nasıl elini çıkaracağı belli değil” cümlem nedeniyle benim askeri darbe ortamının var olduğunu ifade ettiğimi iddia etti…
Sonra da “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme ve terör örgütüne üye olma suçlarını işlediğime dair kuvvetli suç şüphesinin var olduğu” kanaatine vardı…
***
Duruşmalar sırasında yaptığım savunmada, Sarıyer’de bir ev baskınındaki polis cinayetinde kurşun çekirdeğinin kaybedildiğini ama sonunda polis kaynaklarının ortaya çıkarmadığı mermi çekirdeğini, jandarmanın mahkemeye sunduğunu belirterek, bunun “devletin içindeki farklı yapılara” örnek olduğunu söylemiştim.
Ama karşımızda hukuk yoktu…
“Görevliler” vardı.
***
O tarihteki 10. Sulh Ceza Hakiminin “basın özgürlüğü” ile ilgili ilginç yaklaşımları da bulunuyordu. Bunları büyük bir özgüvenle karar zaptına da geçirdi:
“Her özgürlük gibi basın özürlüğü de sınırsız değildir. Bizzat Anayasa ve Basın Kanunu'nda basın özgürlüğünün sınırları belirlenmiştir. Basın özgürlüğü kamu yararını hedeflemelidir. Bu anlamda kamuoyunu ilgilendirmeyen, güncel olmayan, gerçeğe aykırı olan, kişisel kin ve intikam aracı olarak kullanılan, sansasyon amacına hizmet eden, kendisine rakip olan kişi ya da kurumları çökertmeye çalışan açıklamalar kamu yararına yönelik olmaz.”
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘AK Parti+MHP+DEM’ yetmedi, muhalefet de cepheye çağrılıyor 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHükümet harcadıkça ülkenin refahı azalıyor 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluErdoğan, bir anda neden sürecin önüne geçti? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENTürk – Kürt – Arap söylemi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBizim Hayırlı Cumamız 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Türkiyeli değil, Türk!” 11.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın silah bırakması ve feshi: Siyasetin gerekleri, toplumsal beklentiler 11.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Palalı hukuk… 11.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuVahim ama ciddi değil… 11.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİÖcalan’ın 7 dakikası 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERDenizli teleferiğindeki kayıt dışı 25 milyon nerede? 9.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.07.2025
26.06.2025
20.06.2025
15.06.2025
29.05.2025
23.05.2025
10.05.2025
25.04.2025
4.04.2025
20.03.2025