Melih ALTINOK
Ergenekon ve Balyoz davalarında Cemaat'in manipülasyonlarına alet olanlar, şimdi paralel yapıyla ilgili tartışmalara daha dikkatli giriyorlar. Haklılar. Zira benim de içinde olduğum pek çok yazar, paralel yapının devleti ele geçirme hedefi için özünde birer darbe girişimi olan bu davaları kullandığını anladı.
Üç açık darbe yapan ve bir sürü muhtıra veren ordunun, İslami duyarlılığını saklama gereği duymayan bir hükümeti devirme girişiminde bulunmasından daha doğal ne olabilirdi ki? Kaldı ki Balyoz'da olduğu gibi, "yakalanırsak harp oyunu oynuyoruz" diyen generaller söz konusuydu. E bu darbe planlarına her zaman olduğu gibi destek vermek ve hatta uygun zemini hazırlamak için çalışan sivil unsurlar da olacaktı. Tıpkı 27 Mayıs'ta, 12 Mart'ta, 12 Eylül'de, 28 Şubat'ta ya da 27 Nisan'da olduğu gibi...
Cemaat liberallerin ve demokratların işte bu kolektif hafızasının elverişliliğinden yararlanarak onları markaja aldı. Ergenekon ve Balyoz davalarının elle tutulur ayaklarının meşruiyetiyle, izahı güç alanların sorgulanmamasını sağladı. 1. Ordu'da karargâhtan habersiz gerçek isimlerle darbe semineri yapanlar, kendi gazeteleri Cumhuriyet'i mi bombalamayacaktı? İnsanlar, bu topyekûncu bakış açısıyla casusluk davası gibi saçmalıkları önemsemediler bile.
Mağduriyetler, çelişkiler, birleştirilerek karmaşıklaştırılan binlerce sayfalık dava dosyalarının içinde kaybedildi. Çerçeve haklı olduğu için de hiçbirimiz bu zahmete girip ayrıntılardaki çelişkilerin üzerinde durmadık. Kaldı ki darbecilerle birlikte hareket etmekle suçlananlar da darbe istemlerini gizleme gereği bile duymuyorlardı.
Ne şirin sivil toplumcumuzdun sen Cemaatçi abi
Tabii bu aymazlık hâlinin oluşturulmasında, söz konusu sürecin bayraktarlığını yapan Cemaat'in demokratlarla kurduğu "iyi ilişkilerin" payı da küçümsenemezdi. Gerçek yüzleri ancak bugün açığa çıkan Cemaat gazetecileri, polisler, savcılar, vakıf yöneticileri kimin gönlünü kazanmadı ki. Adamlar dişlerini tırnaklarına katmış, Hrant'ın katillerinin, "kerinçeklerin-perinçeklerin", darbecilerin, faşistlerin üzerine gidiyordu. Ordunun bölgedeki hukuksuz operasyonlarının faş edilmesine yardımcı oluyorlardı. Dışlanan muhafazakârların siyasete ve kamusal hayata girmesi için engelleri sivil toplum yoluyla aşmak için çalışıyorlardı vs. Ellerinde ne silah görmüştük ne bıçak. İnsanları ikna yoluyla etkilemeye çalışıyorlardı. Gelse gelse ne zarar gelebilirdi ki bu insanlardan?
Gidin bakın bugün benim diyen liberalin evinin duvarında Cemaatçi polislerin bonkör hediyeleri asılıdır. Hangi hanımlar onların hediyesi şık elbiselerle davetlerde boy göstermemiştir? Kimler "faili meçhul aileleriyle" Cemaatçi polis şeflerinin ve savcıların dostluğuna aracılık etmemiştir?
Bu yakın markaja, şüpheciliğin, bizzat liberallerin ve demokratların kendi mahallelerinden gelecek "aforoz tehdidiyle" baskılanmasını da eklemek gerek elbette.
Peşinen aklamak delilsiz suçlamaktan farksız
İşte o dönemlerde "fena hâlde kullanıldığını" anlayan yazarlar, gazeteciler şimdi paralel yapının vesayet girişimine dair iddialara mesafeli davranıyorlar. Dediğim gibi, bu hâlin anlaşılır nedenleri var.
Ne var ki haksızlık etmeme kaygısıyla takınılan bu hassasiyet hâlinin abartılması, tıpkı Ergenekon-Balyoz günlerindeki gibi bir suskunluk sarmalı oluşturuyor. O günlerin gerçek failleriyle hukuki, siyasi ve toplumsal yüzleşmenin layıkıyla yapılmasını engelliyor.
Öyle ya, emirle seminerlere katılan düşük rütbeli askerlerin ve sicili temiz bahriyelilerin aldıkları hapis cezalarının, casusluk soruşturmasıyla hayatı kaydırılanların bir sorumlusu var. Ortaya çıkan delillere şüpheci yaklaşmak anlaşılır. Ama geçmişteki hataları tekrar etmekten korkarak, Demirel gibi "bana paraleller cinayet işliyor dedirtemezsiniz" noktasına savrulmanın da âlemi yok. Siz kime nasıl kefil oluyorsunuz? Zira cinayetleri, bombalamaları, yargı suikastlarını, medya operasyonlarını paralel yapının suçladıkları yapmadıysa, illa ki birileri yaptı değil mi? Delilsiz suçlamak nasıl sorunluysa, peşinen aklamak da o kadar problemlidir.
Niye yaptığımız malum ama yoğurt da üfleyerek yenmez ki
Dünün deneyimlerinin beslediği bu aşırı ihtiyat hâlinin, olağan şüphelileri aklama noktasına varmasının son örneği Hrant'ın katilinin itiraflarına verilen tepkiler oldu.
Tetikçi Ogün Samast çıkıp iki Cemaatçi polisin adını veriyor. Cinayet öncesi kendisini koruyup, kollayıp, yönlendiren isimlere dair, davanın mantıki çerçevesine uygun iddialarda bulunuyor. Cinayetin ilk gününden beri adları zikredilen isimlere dair birinci elden açıklamalarda bulunuyor. Ancak ne gariptir ki bu önemli beyanatlara itiraz, paralel yapıdan bile önce, bizzat Hrant'ın davasının aydınlatılmasını istediğini söyleyenlerden geliyor.
Yaptıkları itirafları sorgulamak değil âdeta itibarsızlaştırmak. Samast'ın polislerin sicil numarasını vermesini, "yıllardır içeride olan bir çocuk bu numaralara nasıl ulaştı" diye sorguluyorlar. Ardından ortaya çıkıyor ki, Samast'ın verdiği sicil numaraları dava dosyasındaymış. Yani garip olan bu numaralara davanın sanığı Samast'ın ulaşması değil, süreci takip eden gazetecilerin onları bugüne değin görmemiş olmasıymış.
Dönün bakın son bir haftanın arşivine, kim risk alıp iki satır yazmış Dink davasındaki bu önemli gelişmeyle ilgili?
Keşke ülkenin aydınları bu ciddi deliller karşısında dut yemiş bülbüle dönmeseydi de, Cumhurbaşkanı da konuşmak zorunda kalmasaydı. Hangisi daha büyük sorun, gazetecilerin inkâr nöbetleri ve suskunluğu mu daha önce Dink suikastını araştırması için DDK'yı harekete geçirmiş bir makamda oturan cumhurbaşkanın kanaatini açıklaması mı?
Şüpheciliğe evet ama kimilerimiz işi agnostikliğe vardırdı. Yapmamız gereken sıcak çorbaya çalakaşık dalmamak, "aman yine başımız ağrımasın Ali Rıza Bey" diyerek yoğurdu üflemek değil.
Hele siz bir durun
Bir de tartışmaya, Ergenekon ve Balyoz'u kategorik olarak reddedenler girdi. Ulusalcıları, ordunun darbeci unsurlarını peşinen aklayıp, Cemaat'e bizler gibi kriminal mevzulardan ötürü değil İslamofobik hislerle yaklaşanlar şimdi ahkam kesiyor.
"Hrant'ın katili milliyetçi hislerle tek başına hareket eden yalnız bir kurttur" diyerek örgütü aklayan gazeteci sen bir dur hele. "Hrant'ın katline asla ve kata ulusalcılar karışmış olamaz"ı kanıtlamak için yazdığı kitabı şimdi bağımsız gazetecilik manifestosu olarak satmaya kalkan, sen de...
Bugün demokratların Ergenekon, Balyoz ve Dink davası üzerinde yaptığı tartışma bir kesimi aklama kavgası değil, hakkaniyet ve adalet arayışının ürünü. Kimilerimiz başını uzatmış sizden bir çift güzel laf işitmek için çırpınıyor olabilir. Ama derdi yüzleşme olanların, Cemaat'in paralelindeki vesayete girişimlerinize meşruiyet kazandırmaya hiç mi hiç niyeti yok.
Yazarlar
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2022
17.05.2021
11.05.2019
10.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
22.04.2019
17.04.2019
8.02.2019