Mümtazer TÜRKÖNE
Hoca Ahmed Yesevî, Divan-i Hikmet'inde söze, gariplerin fakirlerin halini sorarak başlar.
Gösterdiği yolun özü "garip, yetim ve fakirler"in gönlünü almak, kibirli insanlardan kaçmaktır. "Nerde görsen gönlü kırık, merhem ol/ Öyle mazlum yolda kalsa yoldaş ol" diye söze devam ederken, örnek alınacak öyle bir Peygamber portresi çizer ki şaşıp kalırsınız: "Resûl Mirac'a çıkar" ve dönüşte ilk sözü fakirlerin halini sormaktır.
Hazret-i Türkistan Hoca Ahmed Yesevî (1093-1166) çok geniş bir coğrafyada, buzul çağından sonra arzın ısınması gibi, gümrah bir geleneği başlatan isimdir. Bugün sahip olduğumuz iyi ve güzel şeylere bakıp, "geçmişimizde en büyük hak sahibi kimdir?" diye sorarsanız, hiç tereddüt etmeden bu ismi verebilirsiniz. Yesevî bir din alimi, bir din büyüğü olmaktan çok öte, bir toplum mimarıdır. Onun attığı temel ve çizdiği plan doğrultusunda tam dokuz asırda taş üstüne taş koyanların marifetiyle bugünlere ulaştık. Bu topraklarda saygı ve muhabbetle anılan ve itibarı hâlâ süren bütün cevherler -Hacı Bektaş'tan Yunus'a kadar- geriye doğru gidince mutlaka gelip O'na bağlanır.
Yesevilik sadece bir tasavvuf ekolü değil, daha fazlası bir sosyal örgütlenme modelidir. Bu model, farklı silsileleri takip eden tarikatlar tarafından da örnek alınıp takip edilmiştir. Bu modelin ana mantığı, insanları bir arada huzur ve barış içinde yaşatmak ve zaruri bütün toplumsal ihtiyaçları karşılamaktır. Devletin ve siyasetin etki alanı dışında insanlar dergâhlar etrafında sivil sosyal güvenlik ağları oluşturmuş, yardımlaşma ve dayanışma içinde birbirlerine tutunmuşlar ve bu topraklara kök salmışlardır. Sadece maddi ihtiyaçları değil, diğergam ahlâk prensiplerini tutkal gibi kullanarak toplumlara güç, sağlamlık ve kalıcı dengeler kazandırmışlardır. Sanılanın aksine bu geleneğin karşıladığı ihtiyaçlar, azalmak yerine modern toplumun artan karmaşası yüzünden çoğalmıştır. Hoca Ahmet Yesevî'nin "fakirler ve garipler" için yaptığı çağrı bugün daha etkileyicidir ve bu yüzden aynı dayanışma ve yardımlaşma modelini uygulayan cemaat yapıları yeni toplumsal talepleri karşılamak için daha fazla sorumluluk üstlenmektedir.
Aradan geçen dokuz asır boyunca yaşadığımız toprakların Yesevî'nin formülü ile yoğrulup bugünkü kalıbına dökülüşünü Anadolu'nun her yanına yayılan Yesevî dervişlerinin türbelerinden, hepimiz aslında yakından biliyoruz. Çok fazla yerde türbesi veya makamı bulunan Sarı Saltuk, bu dervişlerden sadece birisi. Merak edenler Fuad Köprülü'nün "İlk Mutasavvıflar" eserini takip ederek Ömer Lütfi Barkan'ın "Kolonizatör Türk Dervişleri" başlıklı makalesine bakabilirler.
Yesevî'nin modeli, toplumun maddi ve manevi ihtiyaçlarını bütünüyle karşıladığı için kalıcı olmuş; ama devlet her dönemde bu toplumsal merkezlere, kendisi dışında örgütlü yegane alternatif yapılar oldukları için kuşku ile yaklaşmıştır. Medrese ile tekke arasındaki rekabet, dinî-itikadî bir mesele olmaktan çok aslında tek taraflı devletin endişelerini ve korkularını yansıtır. Merkezî yönetimden destek alan ve merkezî yönetim tarafından desteklenen medrese, zamanla "Rüsûm Uleması" sıfatıyla, tekke yani halk karşısında devleti, yani güç sahiplerini temsil etmeye soyunmuştur.
Asırlardır süren gelenekler kolay yok olmuyor. Geleneği yaşatan, tecrübe edilip işe yaradığının görülmesidir. Toplum tecrübe edilenleri gelenekleri ile sürdürür; siyasî iktidarlar ise her dönemde gücün sarhoşluğuna kapılıp yeni denemelere girişir.
Bugün büyüyen "cemaatler tartışması"nı, dokuz yüzyıl öncesinden Yesevî'nin fakirliğe, kimsesizliğe karşı açtığı gönül savaşının tam karşısına, "Cumhurbaşkanı'nın Ak Saray'ı ve uçağının parası ile neler yapılabilirdi?" sorgulamasını yerleştirerek ölçüp-biçmeyi deneyin. Bu kadar gücün, bu kadar ihtişamın, bu kadar israfın olabilmesi için, cemaatlerin olmaması, kapılarına kilit vurulması lâzım.
Lakin çaresi yok. Bu güçlü cemaat geleneği onca zulme ve haksızlığa rağmen dokuz asırdır sürüyor, en az dokuz asır daha sürecek. Peki arada onca saltanat, onca güç ve şevket sahibi geldi ve kayboldu, geriye ihtişamları ve güçleri namına ne bıraktılar? Hangisi aklınızda?
Mevzû mühim, devam edelim.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
10.07.2025
4.07.2025
1.07.2025
24.06.2025
21.06.2025
17.06.2025
1.06.2025