Yıldıray OĞUR
Seçimler, her zaman problemleri olan Türkiye demokrasisinin en iyi yaptığı iş. Hatta dünyada pek çok demokratik ülkeden bile daha iyi yaptığı bir iş.
Bugünkü seçim sistemi; 1946 seçimleri tecrübesine karşı Celal Bayar’ın Ocak 1947’deki Hürriyet Misakı’na, Cumhurbaşkanı İnönü’nün 12 Temmuz 1947’de verdiği 12 Temmuz Beyannamesi ile varılan ilkesel uzlaşmanın bir sonucu.
Seçimleri kaybedenler sık sık hileden bahsetmeyi sevse de 1946 seçimleri tecrübesinden sonra Türkiye’de hileli bir seçim yapılmadı.
1946’dan sonra 2019 İstanbul seçimleri gibi boş çıkan bir hile iddiasıyla seçimlerin iptal edildiği bir kaç örnek oldu. Ama günün sonunda seçimler tekrarlandı yani yine sandığın dediği oldu.
Bu tarihi akışta seçimlere girerken adayların önünün yargı eliyle kesilmesinin de örnekleri sınırlı.
1961’deki Cumhurbaşkanlığı seçiminde Ali Fuat Başgil’in askerlerin tehdidiyle adaylıktan çektirilmesi, yine 61 ve 80 darbelerinden sonra siyasi yasaklar yüzünden aday olmasına izin verilmeyen siyasetçiler, 2002’de Erdoğan’ın aday olmasına izin verilmemesi, 2007’de Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı seçimine yargının müdahalesi gibi…
Ama bu hikayelerin sonunda da hep demokrasi kazandı.
Bu yüzden her şeye rağmen Türkiye’yi dünyada ve bölgesinde farklılaştıran demokratik seçim geleneğimizi kıskançlıkla ve özenle korumalıyız.
Şimdi demokrasimizin önünde bir 2028 seçimleri sınavı var.
Cumhurbaşkanlığı seçimi için şimdiden siyasette iki organik aday var: Cumhurbaşkanı Erdoğan ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu.
Cumhurbaşkanı, AK Parti ve MHP blokunun tartışmasız Cumhurbaşkanı adayı. Türkiye’nin en az yarısının da siyaseten temsilcisi.
Türkiye’nin en büyük iki partisinden biri de 2024 yerel seçimlerinden beri CHP.
CHP’nin adı geçen iki adayı var: İmamoğlu ve Yavaş.
Ama belli ki CHP’lilerin, CHP kamuoyunun ve medyasının adayı İmamoğlu.
2023 Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kılıçdaroğlu’nun adaylığı yüzünden kaybettiklerini düşünüyorlar ve bu kez o seçimde de aday olan İmamoğlu’yla kazanacaklarına inanıyorlar.
İmamoğlu’nun şehir turlarından kendi tabanında bir heyecan yaratttığı da görülüyor.
Erdoğan’ın AK Parti ve tabanı için alternatifsizliği ise herhalde tartışma dışı.
Ama siyaseten organik bu iki aday, 2028 seçimlerine hukuken katılamayabilir.
Erdoğan’ın önünde üçüncü kez aday olamama engeli var. Bu engeli AK Parti de kabul ediyor, reddetmiyor.
İmamoğlu’nun önünde ise her an siyasi yasak kararı çıkabilecek bir dizi dava ve esas olarak ise adaylığını imkansız hale getirecek üniversite diplomasının her an iptal edilme riski var.
Diplomanın serencamını ve görüşümü daha önce burada yazmıştım. Daha fazlasına gerek yok.
Çünkü karşımızda sadece hukuki ve idari bir konu olmadığı açık. Alametler arttı. İmamoğlu, üniversite diplomasını 35 yıl sonra kaybedebilir.
Ortada hem iktidarı hem de muhalafeti geren, çaresiz bırakan ve önünü kesen iki hukuki mesele var ama her iki taraf da sadece diğer tarafın adaylığının önünün kesilmesini bekliyor.
Peki, başka bir çıkış yolu yok mu?
Alternatiflerimize bakalım.
Erdoğan’ın aday olması için iki seçenek var:
Birinci yol Anayasa’nın 101. maddesindeki “iki dönem kuralı”nın kaldırılması.
Anayasa değişikliğinin referandum koşullu kabulü için 360, doğrudan kabulü için de en az 400 milletvekiline ihtiyaç var. AK Parti, MHP ve ittifak blokunun sayısı bunlara yetmiyor.
İkinci yol; Meclis'te 360 milletvekilinin seçimlerin yenilenmesi kararını alması. Bu durumda Erdoğan tekrar aday olabiliyor.
Ama bu sayının da iktidar uzağında.
Bu sayıyı çözüm sürecinin yaratacağı sinerjiyle DEM Parti ile kapatma planının siyasi riskleri var.
Cumhurbaşkanı, bu sayede aday olmuş olarak seçimlere girmek istemeyecektir. DEM Parti de bu pazarlığa girmekten memnun olmayacaktır.
İmamoğlu’nun diploması iptal edilirse ise seçenekleri yine iki:
Biri imkansız seçenek; Bu yıl tekrar sınava girip, dört yıllık bir fakülteyi 2028’in adaylarının belirlendiği son tarihe kadar bitirmek.
İkincisi ise yine bir Anayasa değişikliği gerektiriyor. Yani en az 400 milletvekili.
İki durumda da değiştirilmesi gereken Anayasa’nın 101. maddesinin ilk iki hükmü şöyle:
“Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş, yükseköğrenim yapmış, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip Türk vatandaşları arasından, doğrudan halk tarafından seçilir. Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.”
Peki ya bir mucize olup Anayasa’nın 101. maddesinin bu iki hükmünü AK Parti ve CHP uzlaşmayla değiştirirse?
Yani iki parti Meclis’te uzlaşıp, Cumhurbaşkanlığı seçimi için yüksek öğrenim şartını kaldırırsa ve “en fazla iki defa” maddesini “en fazla üç defa” yaparsa ya da sınırlama koymazsa?
Şu anda Meclis’te AK Parti’nin 272, CHP’nin 134 milletvekili var.
Yani isterlerse Anayasa’yı tümden değiştirebilirler.
Bu pragmatik uzlaşmayla hem Erdoğan’ın hem de İmamoğlu’nun önünde adaylık için bir engel kalmaz.
İmamoğlu’nun siyasi yasak gelebilecek davalarında ise böyle bir uzlaşıdan ve iktidarın niyetini belli etmesinden sonra tersi bir karar çıkamaz.
Bu pragmatik uzlaşmayı biraz daha büyütmek de mümkün.
Bu ikili Anayasa değişikliği teklifini DEM ve MHP grubu birlikte verebilir. Bu iki anayasa değişikliği paketinin içine çözüm süreci için yapılacak Anayasa değişiklikleri ve yasa değişiklikleri de eklenir.
Böylece bu sürecin siyasi sorumluluğunun altına bütün partiler hep birlikte girmiş olurlar.
Eğer herkes kendi pozisyonundan biraz taviz verirse, herkesin sorunu hızlıca çözülmüş olur.
Böylece 2028 seçimlerinin üzerinden gölge kalkar. Türkiye üç yıl varken seçim gerilimine girmekten kurtulur.
Aksi her iki seçenekte yani iki güçlü ve organik adaydan birinin bile seçime katılamadığı her seçenekte 2028 seçimi belki hukuken meşru olur ama siyasi meşruiyeti hep tartışılır.
Muhalafetin en güçlü Cumhurbaşkanı adayının 35 yıl sonra üniversite diplomasının iptal edilmesi nedeniyle yarış dışı kalması, tüm dünyada 2028 seçimlerinin sonucuyla birlikte anılır.
Bütün yatırımını Erdoğan karşıtlığına yapmış muhalafet ise Erdoğan’ı yenmeden zafer kazanmış sayılmaz.
Gerisi de 2028’de sandığa gidecek halka bırakılır.
Ne dersiniz?
Yazarlar
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUOtoriterliğe dair bir hukuk manifestosu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Enflasyon düşüyor, müsterih olun’ 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUNe de çabuk unutuluyor… Hatırlatıyorum… 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet, nasıl “devletimiz” olur? 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANDavalar, mahkemeler ve siyasi dizayn 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluTonlarca hurdanın akıbeti belirsiz, ihaleler tartışmalı, işlem yok: Karayolları kimleri zengin ediyo 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.06.2025
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025