Elif ÇAKIR
Dün bütün dikkatler MHP’nin grup toplantısındaydı; gözler, 29 Ekim resepsiyonuna katılmayan ve Kıbrıs’taki seçimlere ilişkin tutumuyla tartışma yaratan Devlet Bahçeli’nin ne söyleyeceğine çevrilmişti.
Beklentiyi bu kadar yükselten asıl neden, MHP’ye yakın TÜRKGÜN gazetesinin rutin bir grup toplantısını bu kez ‘MHP lideri Devlet Bahçeli TBMM’de önemli açıklamalarda bulunacak’ başlığıyla manşete taşımasıydı.
Nitekim ben de doğal olarak pür dikkat MHP’nin grup toplantısına kilitlendim.
Ve günlerdir kamuoyunun gündemini meşgul eden “Cumhur İttifakında çatlak” iddialarının ardından MHP lideri Bahçeli konuştu. Yine doğal olarak bir yandan konuşmasını dinlerken bir yandan da Bahçeli’nin konuşmasının alt metnine gizlediği enigmayı çözmeye odaklandık. Çünkü Bahçeli kelimelerden ziyade işaretlerle, sembollerle muhatabına mektup yazmayı, mesaj vermeyi seviyor.
Meşhur yüzüklerinden biriyle yaptı konuşmasını; içinde “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahi’l-aliyyi’l-azim” yazılı yüzüğünü yakasındaki rozetle tamamlamıştı.
Zorluk, sıkıntı, çaresizlik, öfke, kötü bir haber duyulduğunda, iç sıkıntısı, kaygı ya da umutsuzluk anlarında kalben rahatlamak için “sabır” için söylenen bir duadır. Elbette aynı zamanda bir teslimiyet ifadesi olarak da dile getirilir.
Sayın Bahçeli’nin zor bir göreve talip olduğu muhakkak. Bütün kalbimle, samimiyetimle ifade etmek isterim ki; bütün siyasi kariyerini, savunduğu ilkeleri, değerleri ve politikacı kimliğini bir kenara koyarak devlet adamı ciddiyetiyle ülkemizin iç cephesini güçlendirmek için başlattığı “Terörsüz Türkiye” sürecini başarıyla neticelendirirken sabrı bol olsun, Allah yardımcısı olsun.
Cumhur İttifakı’nda çatlak yokmuş yoluna devam edecekmiş. MHP ve AK Parti iki ayrı parti, aralarında zaman zaman fikir ayrılıklarının olması doğal, doğal olmayan fikir ayrılıklarının olmamasıdır.
Nitekim Sayın Bahçeli her ne kadar “Cumhur İttifakı arasında ‘Terörsüz Türkiye’ hedefi etrafında ne bir görüş ayrılığı ne de siyasi bir ihtilaf asla, kat’a söz konusu değildir” dese de aralarında bir görüş ayrılığı, meseleye yaklaşım farklılığı var.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da “Terörsüz Türkiye” sürecinin başarıya ulaşmasını istiyor.
Aradaki fark şu.
İttifakın iki liderinden Devlet Bahçeli “Terörsüz Türkiye” meselesine partisinin çıkarlarıyla değil, bir politikacı gibi değil, tamamen ülkemizin çıkarlarını düşünen devlet adamı olarak bakıyor, terazinin kefesindeki devlet adamlığı ağır basıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise politikacı olarak yaklaşıyor meseleye, “Terörsüz Türkiye ile kazanan 86 milyonun tamamı olacak” derken aynı zamanda “Terörsüz Türkiye” politikasının partisine de kazandırmasını, oy getirmesini istiyor. Terazinin kefesindeki politikacı kimliği ağır basıyor, yani politikacı pragmatisliğiyle yaklaşıyor.
Başından bu yana “Terörsüz Türkiye” sürecine gönülsüz ve aşırı temkinli yaklaşmasının arkasında bu politikanın partisine, iktidarına ne kazandıracağı hesabı yatıyor, zaman kazanmaya dönük bir strateji izlemesinin sebebi bu.
MHP liderinin sorun var demekten imtina etmesi de tam olarak bundan dolayı. İttifak ortağını ikna etmeye çalışıyor. Çünkü mesele gerçekten ülkemiz açısından hayati bir öneme sahip. Bahçeli haklı olarak bundan kaçınıyor, muhtemelen gerçekten de siyasi hayatı içerisinde en fazla “la havle” çektiği dönem olabilir.
MHP liderinin ifade ettiği gibi hakikat şudur ki, Terörsüz Türkiye konusunda “Ok yaydan çıktı, hedefe kilitlendi”, artık düşünme, karar verme aşamasını çoktan geçti. Bu noktadan sonra yaydan çıkan ok ya hedefe gidecek ya da geriye dönüp süreci istemeyeni gidip vuracak.
Bu süreci en iyi analiz eden isimlerden Prof. Dr. Mümtazer Türköne’yi aradım ve Devlet Bahçeli’nin Terörsüz Türkiye konusunda bu kadar ısrar etmesinin nedenini ve bu sürecin ülkemize nasıl yansımaları olacağını nasıl değerlendirdiğini sordum.
Terörsüz Türkiye sürecinin Türkiye’nin fiilen anayasal düzeni, vatandaşlık algısı, ulus devletin esasları, kısaca estabilishment değiştireceğini söyleyen Türköne şunları söyledi:
“Kürt sorununun çözümü şiddetin sona ermesi demek değil. Kürtlerin rızasının, ortak iradelerinin alınması lâzım. Türkiye altın değerinde fırsat yakaladı. İki tarafında büyük kazançlar elde edeceği bir fırsat. Bahçeli, bu geleceği künhüne kadar kavramış görünüyor. Çözüm Süreci çok güçlü bir dalga. Çok devrimci bir aşama. Türkiye’nin bütün ideolojik fay hatları değişiyor. Sadece Çözüm Süreci için değil, kalıcı siyası yelpazede MHP ile yani Türk milliyetçileri ile Kürt siyaseti arasındaki ilişki kalıpları da değişecek. Daha yakın, her konuda işbirliğine daha yatkın duruşları olacak.”
Sürecin neticelenmesiyle milliyetçilik algısının ve tarifinin de değişeceğini söyleyen Türköne “Siz İran’da 35 milyon Türk ile ayrı dünyalarda yaşarken, ayrı rüyaları görürken Kürtlerle aynı havayı teneffüs edip aynı halaya veya erik dalına dahil oluyorsunuz. Bunun ideolojik bir karşılığı olacak. Bugün İmralı Heyeti açıkladı. Öcalan’la üç saat bin yıllık tarihi konuşmuşlar. Milliyetçilik bir tarih bilincidir. Bu bilinç yeni şartlara uyarlanarak yenileniyor. Bahçeli bu bilinci temsil ediyor. Öcalan ile inanılmaz bir senkronizasyonları var. Birbirlerini çok iyi anlıyorlar. Şunu anlamamız lâzım. Çözüm Süreci taktiksel adımlarla ilerlemiyor, kişilere bağlı değil. Aktörler tarihin akışı istikametinde yelken açıyor. Stratejik bir dönüşümden geçiyoruz. Buna uygun bir iklim ve habitat kendiliğinden oluşuyor” diyor.
Sadece Kürt sorunun çözülmediğini, bu çözümle uyumlu ideolojik yelpazenin değişeceğinin altını çizen Prof. Türköne’ye göre aslında Bahçeli’nin radikal çıkışlarına İyi Parti ve Zafer Partisi ideolojik düzeyde itiraz etmiyor, sadece taktik itirazlarda bulunuyorlar. Gündelik politikanın cıngılından çıkıp kalıcı olanları ayırt etmemiz gerektiğini ifade eden Türköne’ye göre Türkiye bu sefer gerçekten tarihi bir süreç yaşıyor ve o bu yüzden “Bahçeli’nin sözlerini tarihin yeni cildine yerleşmiş bir bölümün içinde” okumamız gerekiyor.
***
Bahçeli en son 2018 yılında “ok yaydan çıkmıştır, seçim olacaktır” demişti ve Türkiye seçime gitmişti. Şimdi bir kez daha ve bu kez bu sözü Terörsüz Türkiye konusunda söyledi. Elbette ‘ok yaydan çıktı’ sözünün muhatabı ne kamuoyu ne muhalefet partileri, bu sözün muhatabı ittifak ortağıdır.
Bu bağlamda Bahçeli’nin TBMM grubunda yaptığı konuşma elbette önemliydi ama asıl Perşembe günü Erdoğan ile yapacağı görüşme önem arz ediyor. Hep birlikte bekleyeceğiz.
Yazarlar
-
Akif BEKİBahçeli'nin doldurduğu öbür boşluk 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAAİHM Kararı Kesinleşti; Demirtaş’ın Özgürlüğü, Demokratik Cumhuriyetin Vicdanıdır... 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBahçeli haklı: Ok yaydan çıktı bir kere… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDemirtaş’a tahliye 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSırada Nijerya mı var? 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanDemirtaş kararı sonrasında iktidar ‘Terörsüz Türkiye’ sınavında… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUZombileşmiş bir toplum 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜREmniyet’in yazısı ortaya çıktı! Bahis baronu nasıl kaçtı? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSiyasetin altın kuralını unutanlara hatırlatırım 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFiyatı zengin siyaseti de fakir belirliyor 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYüzde altmış, üç yüz kişi mi? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Öcalan misyonu” 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZHak, özgürlük mücadelesi – Devletin güvenliği siyaseti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 16 yıldır beklenen samimiyet! 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞMUHALEFETTE “DEĞİŞİMCİ”, 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEGemi batarken… 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYapay zekâya yatırım yapılıyor, ekonomiyi değiştiriyor ama insanlar neden daha yalnız hissediyor? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMünfesih terör örgütü 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyonun maliyeti daima enflasyonla mücadele maliyetinden büyüktür 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLU31 Mart’tan 19 Mart’a neler değişti? 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt siyasetinin eleştirisi: Pragmatizm ve “kutsal liderlik” arasında sıkışmak 1.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.10.2025
8.10.2025
7.10.2025
4.10.2025
30.09.2025
24.09.2025
19.09.2025
14.09.2025
9.09.2025
6.09.2025