Erol KATIRCIOĞLU
Vikipedia’ya göre popüler kültürde “Zombi”ler genellikle akılsız, aç, insan eti düşkünü ve bazı durumlarda insan beyni düşkünü olan bozulmaya yüz tutmuş cesetler olarak tasvir”ediliyor. Yani aslında ölmek üzere olan ama ölmemek için ellerinden gelen her şeyi yapabilen bozulmaya yüz tutmuş cesetler, Zombiler!
Nereden çıktı böyle bir giriş demeyin! Bu terim Batı Afrika kökenli dinsel bir inanç kültürüne, Voodoo kültürüne dayanan bir terimdir. Ama beni ilgilendiren bu terimin inanç sistemi içindeki yeri değil. Ben daha çok popüler kültürdeki kullanışıüzerinden bir şeyler yazmak için bu girişi yaptım.
Bir kişiyi “zombi” olarak nitelemek, canlılığı bitmiş (ya da bitmek üzere olan) ama hayatta kalabilmek için de çabalayan kişi demektir. Tabii bu terim kişiler için kullanılabileceği gibi kurumlar için de kullanılabilir. Mesela, söyleyecek sözü kalmamış bir siyasetçinin ya da bir akademisyenin söyleyecek sözü hala varmış gibi davranması onun “zombi” diye nitelenmesine uygun düşer. Ya da yasal işlevleri yok edilmiş kurumların, örneğin bir parlamentonun varmış gibi yapması da böyle.
Hayat akarken, hayata yön veren kişi ve kurumların zamanla anlam ve önemleri zayıflar. Artık o öyle değildir mesela! Alın posta idaresini! Artık mektup yazmaya ihtiyacın kalmadığı, bu ihtiyacı digital telefonların saniyeler içinde karşılayabildiği bir dünyada PTT’nin işlevi nedir ki? Kalmış mıdır?
Tıpkı bunun gibi, bildiği, benimsediği fikir ve değerlerin artık karşılığının kalmadığı bir dünyada, geçmişin en etkili “siyasetçilerinin” bir işlevleri kalmış mıdır ki? Hayatta “sabitler” olsaydı belki bu verdiğim örnekler de “sabitler” içinde yerlerini alabilirlerdi. Ama öyle değil! Bu dünyada hiçbir şey “sabit” değil! Yani değişim kaçınılmaz.
Doğrusu insanların ve kurumların zamanları geçmiş olsa da hala var oluşlarının pek bir sakıncası da yoktur aslında. Zaman değişmiş ve fakat onlar hala var olmaya devam edebilirler. Tümüyle doğal zamanlarını doldurana kadar. Ama insanlar ve kurumlar ölmektelerken illa da “yaşayacağız!” diye tuttururlarsa “zombileşirler”!
Ben diyorum ki bu ülkede ne kadar çok “zombi” var! İnsan olarak da kurum olarak da. Yaşadığımız günlerde aslında ölmüş ya da ölmek üzere olup da illa da biz yaşayacağız, biz belirleyeceğiz diyen ne kadar çok siyasetçi, ne kadar kurum var.
Yahu zamanın dolmuş, ölmüşsün ya da ölmek üzeresin. Benimsediğin ve belki geçmişte seni başarıya ulaştırmış olan fikirler ve değerlerin toplumun geldiği düzeyle bir ilgisi kalmamış. Bunu kabul et ve köşene çekil! Artık bu dünyaya ait değilsin! Sen artık “zombi”sin. Anla artık!
Bu söylediklerimi bir insana ya da bir kuruma yöneltsem kimbilir ne gürültü koparır. Hele hele bir siyasetçiye, ya da kendini güçlü gören bir sanayiciye ya da bir akademisyene. Ya da mesela desem ki “Bugünün Türkiye’sinde parlamento zombiye dönmüş! Ölmüş ya da ölmek üzere ama bunun farkında bile değil. Daha doğrusu farkında ama yine de ben ölmedim buradayım demekte”.
Parlamentodan gidelim! Canlı bir parlamento kararlar alan, yasalar yapan ve bunları hayata geçiren bir özellikte olmalı değil mi? Evet! Ama bizim parlamentomuz öyle mi gerçekten? Doğrudan söyleyeyim (beş yıllık tecrübeye dayanarak) bizim parlamentomuzda böyle bir hayatiyet yok! Anayasaya göre milletvekillerinin hazırlamaları gereken bütün işler (kanunlar vs) parlamentoda değil, dışarıda hazırlanıyor.Yani Saray’da! Meclis’de ise yalnızca çoğunluğun el kaldırmasıyla kabul edilip, geçiyor.
Bu durumda bizim parlamentomuz var mı dersiniz? Var gibi duruyor ama yok aslında. Canlı değil. Çünkü gerçek tartışmalar yapılmıyor. Uzlaşmalar aranmıyor. Çünkü işlevi bu değil. O nedenle zombileşmiş bir kurum bizim parlamentomuz. Ölmekte ama…
Onun için bütün kurumlar, bütün siyasetçiler, sanayiciler, akademisyenler değişmek zorunda. Değişmezlerse, zombileşirler ve insan eti yemeye başlarlar. Hayatta kalmanın bunun dışında bir yolu yoktur.
Yine yazının girişinde verdiğim örnekten gideyim: PTT. PTT bugünlerde “PTTMatik”e dönüştürülmüş. Yani PTT’nin oluşturulmasından çok sonraları yaşanan “digital devrimi” dikkate alarak PTT yeni bir kuruma dönüştürülmüş durumda.Yaptığı işleri şöyle sıralıyor: “Sürekli olarak beklemeden nakit çekim-yatırma, fatura tahsilatı, maaş ödemeleri, HGS bakiyesi yükleme ve PTTBank işlemleri ile anlaşmalı finansala ait işlemleri yapabilmeleri sağlanmıştır”. Yani PTT kurum olarak zombileşmemiş ve fakat hayatın akışında yeni işlevlerle kendini yenilemiş.
Bir örnek de siyasetten vereyim, CHP’den. Kemal Kılıçdaroğlu CHP’nin uzunca bir süre başında kaldı ve kendince siyasette farklı siyasi fikirler ve değerler arasında bir tür “uzlaşı kültürü” getirmek istedi. Bunu yaparken de Cumhurbaşkanı olmak istedi. Ama bu yapmaya çalıştığı işlerin arkasında günün ruhuna uygun “demokrat” bir siyasete sahip değildi. Nitekim seçimler sırasında Zafer Partisi gibi ırkçı bir partinin genel başkanıyla gizli bir anlaşma bile yaptı. Seçildikten sonra hangi pozisyonların ona verileceğini bile konuştu. Ne oldu? Seçilemedi. Nedeni de belliydi. Çünkü sahip olduğu zihniyet dünyası “demokrat” değildi ve o nedenle de “kapsayıcı”, yani iktidarın yönetiminden muzdaripkitlelerle buluşmayı beceremedi.
Bu başarısızlık üzerine görevini bırakmış olsaydı çok doğru bir iş yapmış olurdu. Ama bunu yapmadı. Zombi olmayı seçti. Şimdi zombi olarak ortalıkta dolaşıp hala ayaktayım mesajları vermeye çalışıyor. Ama bu arada CHP’ye ne oldu? CHP kendini hem kadro ve hem de zihniyet olarak günün koşullarına uygun hale getirdi. Genç bir siyasetçi olarak Özgür Özel’i genel başkan yaptı ve Özgür Özel’le birlikte de CHP’nin klasik “Kemalist” duruşunu “demokrat” bir yere doğru taşıdı ve taşımaya da devam ediyor. Yerel seçimlerdeki başarısı bu nedenleydi ve eğer sandık yeniden ortaya konursa seçimi kazanacak olan partinin de CHP olacağı çok açık.
Yazı çok uzadı. Oysa asıl zombi olan başka siyasetçiler de var ve onlar üzerine de yazmak isterdim. Ama onların kim olduklarını ve nasıl insan eti yediklerini siz benden daha iyi biliyorsunuz.
Anladınız siz beni!
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTYASAK… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargıda HSK sorunu 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRMilyar dolarlık bataklık! 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciNe çocuğu… 9 doğuruyoruz ya! 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHeidegger’in Kulübesi’nin Heidegger’in Felsefesi ile ilgisi var mı? 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGülümsemeyi unuttuk; siyasiler unutturdular… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESüreci kim, neden istemiyor? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİAtatürk için mevlit okutulmasından niye rahatsızlar? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBu evlerde kaç çocuk yaşar? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKokan tuzdan memlekete bir hayır gelmez 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Sosyal medya olsaydı Hayırlı Cumalar olmazdı” 10.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyasetteki durgun-durağan tablo ile anlamı 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuk siyasetçinin kucağında uyuyor... 7.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREnflasyonla mücadelede Milei ve Şimşek 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.11.2025
28.10.2025
23.10.2025
14.10.2025
8.10.2025
30.09.2025
23.09.2025
9.09.2025
3.09.2025
26.08.2025